AHBAP'ı korkutmak
Kızılay Başkanlık koltuğunu işgal eden zatın, pişkin tavırları milleti şaşırttı.
Hükümete yakın olan ama içinde bir damla vicdan taşıyanlar dahil herkesi. Korunması uğruna ağız bozulan bir kurumun getirildiği içler acısı hali hep beraber gördük.
Dün çadır satışını savunan adamın, bir gün sonra aklanmak için çıktığı kanalda suçu “çalışma arkadaşlarına” atışını, ekibini satışını ibretle izledi herkes.
Oysa ortada şaşıracak hiçbir şey yok.
Çadır satışından daha büyük ayıplar var.
Dikkatlerden kaçıyor, Kızılay yönetimi, 13 milyon kişinin yaşadığı bir bölgeyi etkileyen ve iktidarın beceriksizliğini örmek için bile olsa “asrın afeti” olarak nitelediği deprem sonrası AFAD’a yalan söylüyor.
AFAD Kızılay’a soruyor, “Elinde kaç çadır var” diye.
Kızılay AFAD’a “Yalan söylüyor.”
Elindeki çadır sayısını gizliyor.
Elindeki binlerce çadırı AFAD’dan saklıyor.
Afetzedelere vermekle yükümlü olduğu çadırları vermiyor, yalan söylüyor ve bu çadırları satıyor.
Normal zamanda olsa satsın, kim ne der. Ama ihtiyaç varken, açık varken satıyor.
Ve kamunun afetle mücadele kurumuna yalan söylüyor.
Ve kimlere ne sattığını da bilmiyoruz.
Acaba AHBAP’la mı sınırlı bu satışlar, yoksa başkalarına da satmış mı!
Bu arada AHBAP’ın kamuya güvenmeyen ve bu güvensizlikte pek de haksız çıkmayan milyonların bağışlarını topladıktan sonra Kızılay’a para ödemesi AHBAP’a güvenenleri de çok kızdırmış görünüyor.
Depremin ilk gününden beri Haluk Levent ile her konuşmamda kendisine bunu söyledim.
“Haluk, çuvallamamalısın, süt kadar lekesiz görünmek zorundasın. Bu iş çok büyüdü. Çok kusursuz bir sistem kurmak zorundasın. Yapacağın tek küçük hata milyonlarca insanın son güven kalesinin de yıkılmasına neden olur. Vazifen bir deprem sonrası yardım toplayıp bunları yerine ulaştırmaktan daha büyük” dedim.
O da “Abi hiç merak etme” dedi hep. “Her bir kuruşun hesabını vereceğim” dedi.
Bugün Haluk Levent’e kızanlar var, görüyorum.
Ben ise olayı şöyle görüyorum.
Belli ki, iktidar yandaşları ve tabii ki iktidarın kendisi Haluk Levent’i korkutup sindirmiş.
Ve bundan yararlanarak, AHBAP’ın oluşturduğu kaynakları kendi istedikleri taraflara yönlendirmişler.
Bir anlamda son zamanların moda yaklaşımı ile “AHBAP’a çökmeye çalışmışlar”
Kızılay örneğinde gördüğümüz kadarı ile bunu bir nebze de olsun başarmışlar.
Umarım mesele Kızılay ile sınırlı kalsın. Umarım AHBAP’ın halk tarafından oluşturulan kaynakları iktidarın kontrolündeki kamu kaynakları gibi belli yerlere yönlendirilmemiş olsun.
Peki Haluk Levent buna tek başına direnebilir miydi!
Bu sorunun yanıtını siz kendi kendinize verin.