Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dünkü yazımdan sonra Muharrem İnce ile konuştuk.

        “Telefonum 10 senelik. Parti merkezimizde bilgisayar bile pek az var. Ben zaten bu işlerden hiç anlamam, bot hesap falan nedir bilmem. Trollere verecek paramız olmadığını daha önce söyledim, paramız olsa parti otobüsünü yenileyeceğiz” dedi.

        Güldük.

        “Muharrem Bey, zaten siz yapıyorsunuz diyen yok. 'AK Partili hesaplar sizi gazlıyorlar' diyen var. Elbette sizin toplumda bir karşılığınız var ama bir yandan da tek merkezden yönlendirilen bir grup troll de sizi destekliyor” dedim.

        Hemen ardından bir tweet atıp, Elon Musk’a seslendi ve twitter hesabındaki sahte hesapları sordu. Daha sonra İnce’nin hesabındaki takipçilerin yarıya yakınının sahte olduğu yolunda bir bilgi geldi. Ben de kendisine “Bütün siyasetçilerin durumu üç aşağı beş yukarı aynıdır. Twitter böyle bir yer. Herkese bakmak lazım” dedim.

        O da bana benim hesabın durumunu yolladı.

        “Sahte hesap oranınız benden fazla” diyerek.

        Bu durumda kendisinin birinci çıktığı anketin de manipüle edilmiş olma ihtimali yükseldi bir anda.

        Akşama doğru tekrar konuştuk.

        Yazımla ilgili olarak “Ben de dün aynı şeyi söylüyordum arkadaşlara. İkinci tura ben ve Kemal Bey çıkarsak gerçekten çok eğlenceli olur” dedi ve “Ben çelebi adamım. Kadir kıymet bilen adamım. Bu memleketi herkesten çok seven adamım. Kimse merak etmesin, gerektiği anda gereğini yaparım” dedi, durdu, ekledi: “Durumu değerlendiriyorum. Kendi adıma değil, Türkiye adına. Günü geldiğinde çekilmeyi bilirim. Kemal Bey lehine çekilirim.”

        REKLAM

        Bu sabah tekrar mesaj yollamış.

        "Hatay'a gidiyorum. Yolda sevgi seli var. 2018'deki gibiyim. Ama memleketin önüne takoz da olmam elbet. Ama Kemal Bey ile 2. tura kalırsak ve Recep Tayyip Erdoğan 3. olursa da şaşırmam. Bot hesaplarla bu ilgi olmaz" demiş.

        Benim anladığım kadarı ile CHP’den kendisine ve partisine bir el uzatılmasını bekliyor Muharrem Bey.

        Ne de olsa hepsi eski dostları.

        Niye olmasın.

        Oy hakkı da enkaz altında mı!

        Oy hakkı da enkaz altında mı!
        0:00 / 0:00

        Depremzedelerden çok sayıda şikayet, serzeniş geliyor.

        Oy kullanabilmek için, Ayın 17’sine kadar yani yarına kadar ikametgahlarını yeni taşındıkları adrese nakletmeleri gerekiyor.

        Bakın depremden kurtulan ve ailesini başka bir ile nakleden bir depremzede ne diyor:

        “Seçimde oy kullanabilmek için ya ikamet adresimizi taşımamız ya da deprem öncesi kayıtlı olduğumuz ilde oy kullanmamız gerekecek. Taşımasına taşıyalım ama şöyle bir sorun var. Hasarlı binaya müdahil olabilmemiz ve hak arayabilmemiz için ikamet adresi gerekiyor. Yani hasarlı binada oturduğumuzu kanıtlamamız lazım. Özellikle Hatay’da devletin kurumlarının olmadığı, işini yapmadığı, yapamadığı bir ortamda biz hasarlı evimizle ilgili olarak bir güvenlikçi ya da kepçe operatörü ile muhatap olmak zorundayız. Hadi gel de adama ben aslında burada oturuyorum ama adresimi taşıdım diye anlat. Haklı olarak anlamaz çünkü herkes bunu anlatıp enkazdan bir şeyler almak isteyebilir.

        Hukukun olmadığı yerde hakkını nasıl savunacaksın. İkametgahı taşımasak bu sefer oy kullanmak için bütün aileyi yeniden Hatay’a taşıyacağız. Kendimi, eşimi, benim 90, eşimin 80 yaşlarındaki ana babasını, çocukları. Hatay’a gitmek bir dert olacak. Gitsek kalacak yer yok. Yemek yok. Orada kalanlara yük olacağız. Üstelik binlerce, on binlerce yüz binlerce insan nasıl gidecek?

        Zannederim millet bir oy için malımdan mülkümden olmayayım desin ve oy kullanmasın diye böyle bir şey yapıyorlar. Zaten ikametgahı taşısak bile yeni oy kullandığımız yerde oyumuz kaynayıp gidecek. Burada sanki bir tezgah peşindeler gibimize geliyor” demiş. Böyle pek çok şikayet var.

        Bir yandan da öğrencilerden şikayetler geliyor.

        “Fatih Abi merhaba, E-devlet üzerinde adres değişiklik beyan/muvafakat verme sistemi kaç gündür arızalı, birçok kişi/öğrenci adresini değiştiremediği için oy kullanamayacak, 2 gün kaldı ama bu konuyu kimse konuşmuyor, rica etsem bu mevzuyu dile getirebilir misin?” diyorlar.

        Bu sadece öğrencilerin değil, aslında herkesin sorunu.

        Ve bu sorun kimse tarafından doğru düzgün dile getirilmiyor.

        Demokrasilerin en temel haklarından biri olan oy hakkı da, enkaz altında kalmışa benziyor.

        Prof. Afyoncu: Şehirleri küçültmeliyiz

        Prof. Afyoncu: Şehirleri küçültmeliyiz
        0:00 / 0:00

        Felaketlerin ardı arkası kesilmiyor.

        Dün de yine sel vurdu. Hem de deprem bölgesindeki illerimizi ve Şanlıurfa’yı.

        Urfa’daki selin sembol yeri, birkaç ay önce büyük törenlerle açılan bir kavşak.

        Hani öyle “1999 öncesi yapılmış” diyerek suçu geçmişe atabileceğiniz bir yer de değil.

        Kavşak gölet oldu, içinde insanlar. Otomobiller kaldı.

        Kader planı değil, yönetenlerin plansızlığı olduğu çok açık.

        Suçu Allah’a atacaklar yine ama Allah’ın verdiği aklı, bilgiyi, bilimi kullanmaz isen ve Allah’ın akıl vermediklerinin peşine takılır isen olacağı budur.

        Dostum Prof. Erhan Afyoncu dün bir mesaj yolladı.

        “Başımıza gelen afetlerin (deprem, sel, heyelan) çok ağır sonuçları olmasının tek bir sebebi var. Şehirlerimizin plansız olarak kendi kendine oluşup, haddinden fazla büyümesi. Nitekim pandemide de bu durumun dezavantajlarını gördük. Artık İstanbul başta olmak üzere bütün şehirlerimizin daha fazla büyümesinin önüne geçmek Türkiye’nin en önemli meselesi olmalıdır. Köy ve kasabalarımızın yaşam konforunu arttırıp, istihdam yaratılmış 5-10 bin nüfuslu yerleşim yerleri oluşturup nüfusu bütün ülkeye yaymalıyız. Bu hamle ile iki olumlu sonuca ulaşırız. Hem bütün afetlerin etkisini azaltırız hem de yerleşim yerlerimizin plansız büyümeden dolayı işgal edecekleri tarım topraklarını kurtarırız. Gelecekteki yaşamamız muhtemel su ve gıda krizini de bu sayede daha hafif atlatırız.”

        Bu cümlelerin altına imza atarım.

        Tabii bunu yapacak olan şehirleri bu hale getirenler olamaz.

        Onu da biliyoruz.

        Naci Hocanınki iyi haber

        Naci Hocanınki iyi haber
        0:00 / 0:00

        Deprem bilimci hocalarımızın şimdilik biraz ve bir süre susmaları gerekiyor zannederim.

        Zaten travma sonrası stres bozukluğu yaşayan bir toplumu, iyiden iyiye hasta etme noktasına doğru ilerliyorlar.

        Her gün sürekli olarak “Şurada da deprem olacak, burada da deprem olacak” demelerinin bugün kimseye bir yararı yok.

        Zaten bunu yarar sağlasın diye değil, yarın oralarda bir deprem olursa “Ben bildim” demek için yapmaya başladıkları aşikar.

        Son olarak dün Naci Görür Hocamız, “İstanbul depremi 9 şiddetinde olacak” dedi.

        Ortalık birbirine girdi.

        Çünkü milletin büyük çoğunluğu şiddet ve büyüklük arasındaki farkı bilmiyordu ve büyüklüğün 9 olacağını zannettiler.

        Ben ise Naci Hoca’nın cümlesini duyunca bir ölçüde sevindim.

        Çünkü şiddet depremin yer üstündeki yıkıcı etkisini gösteren bir ölçü. Ve merkeze uzaklığa, zemine, yerin yapısına göre değişebiliyor.

        Mesela 6 Şubat Kahramanmaraş depremi 7.8 büyüklüğünde idi ama şiddeti Mercali ölçeğinde 11’di. Zaten ölçekteki en büyük sayı da 12 ve aslında Roma rakamları ile ifade edilmesi gerekiyor.

        Zaten 7 üzeri büyüklükteki depremler, en az X ve XI büyüklüğünde şiddetle vuruyor yüzeyi.

        Bu yüzden Naci Hoca’nın İstanbul depremi 9 şiddetinde olacak demesi beni sevindirdi.

        7.5 ve üstü büyüklükte olması beklenen İstanbul depreminin şiddeti IX olacak ise bu kötü bir şey değildir.

        Tabii tüm bunları bilenler için.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Beceriksizliğin ve cehaletin adı kader olmadığı zaman.

        Diğer Yazılar