Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Televizyonlarda büyük bir gürültü ile bir bağış kampanyası yapıldı Şubat ortasında.

        Depremzedeler için yardım toplandı.

        Kampanya sırasında pek çok “ünlü ve zengin” kişi telefonla bağlandı.

        Milyar milyar bağışlar açıklandı.

        Kamu bankalarının, kamu kuruluşlarının yöneticileri de siyasetten aldıkları emirle, sanki babalarının parasını bağışlıyormuş gibi milyarları bağışladılar.

        Gecenin sonunda toplanan para 115 milyar TL küsur oldu.

        Toplam 115 milyar TL bağışın 89 milyar TL’si kamu kurumlarından yapılmıştı.

        Ben de ertesi gün “Benim için değerli olan SMS’le kendi hakiki parasını bağışlayan vatandaşın bağışıdır” diye yazdım.

        Çünkü kamu kurumlarının bağışları zaten bir cepten diğer cebe dostlar alışverişte görsün bağışıydı, diğer dev bağışlar ise zaten vergiden düşülecekti. Hatta ertesi gün bunun için özel yasa bile çıkarıldı.

        Şimdi öğreniyoruz ki, söz verilen 115 milyar TL bağışın yalnızca 74 milyar TL’si Tek Yürek Türkiye hesabına yatırılmış.

        Gerisi yok!

        Bırakın iş dünyasından yapılan milyarlık bağışları, sadece kamu kurumları ekranda açıkladıkları 89 milyar TL’lik bağışı yatırmış olsalar o bile daha fazla tutacak.

        Belli ki, kamu bankaları, kamuya bağlı şirketler, kamu tarafından yönetilen şirketler bile söz verdikleri paraları ödememişler.

        41 milyar TL açık var.

        Bu tür kampanyaların hepsinde söz verilen ile toplanabilen para arasında bir fark olur.

        Ama bu kadarı görülmüş şey değildir.

        En azından devlet ciddiyetine sahip olması gereken kamu kurumları bile söz verdikleri miktarları ödememek gibi bir şey yapmazlardı.

        Bugün geldiğimiz noktada bırakın iş adamlarına, kamu bile bir cebinden diğerine aktaracağı paraları ödememiş.

        Tam bir utanç. Tam bir rezillik.

        Dört dörtlük utanç.

        Bari kimler ödemedi bir açıklasınlar da hep birlikte ekranda söz verip, bankada şaşan “yüzsüzler” kimmiş öğrenelim.

        Bu kadarını bilmek hakkımız olsa gerek.

        İnce küser mi!

        İnce küser mi!
        0:00 / 0:00

        Gazeteci meslektaşlarım Muharrem İnce ile olan küslüklerini yazmaya başladılar birkaç gündür. İnce, gazeteci İsmail Saymaz’a, televizyoncu Nevşin Mengü’ye, haber sunucusu Fatih Portakal’a küsmüş.

        Ekonomist Sevgili Özgür Demirtaş Hocamıza da “Sen siyasetten anlamıyorsun” demiş.

        İnce’nin Özgür Demirtaş’a küstüğünü hiç ama hiç zannetmiyorum ama diğer üç meslektaşıma küsmüş olmasına çok ama çok şaşırıyorum.

        Şaşırdım çünkü ben Muharrem İnce kadar eleştiriye hatta ağır eleştiriye kafayı takmayan bir siyasetçi görmedim.

        Yıllar önce, Muharrem İnce’nin siyasette ağzı laf yapan iyi bir siyasetçi olarak parladığı dönemdi. Zannederim 2011 yılıydı.

        Yotube’da yüz binlerce kişinin izlediği konuşmaları, TBMM kürsüsünde iktidar partisi mensuplarını öfkeden delirten üslubu ile çok gündemdeydi.

        Ben de kendisini Teke Tek’e davet ettim.

        Geldi 2 saate yakın konuştuk.

        Çok zorladım. Çok eleştirdim.

        Sonrasında da eleştirilerimden payını aldı hep.

        Hatta Memleket Partisi’ni kurduğu günlerdi kendisine, “derinliksiz siyasetçi” dedim, “boş adam” yakıştırması yaptım.

        Vallahi de küsmedi, billahi de küsmedi.

        Aradı.

        Gülerek “Bana boş beleş adam demişsiniz. Sizin arkadaşlarınız İlber Ortaylı, Celal Şengör olunca elbette ben boş beleş gelirim. Beni onlarla değil, diğer siyasetçilerle karşılaştırın. O zaman boş beleş olmadığımı göreceksiniz. Hepsinden daha derinlikliyim” dedi.

        Diyeceğim o ki, Muharrem İnce bunca lafa, bunca ağır söze rağmen bana hiç küsmedi.

        Telefonlarıma çıkmamazlık etmedi.

        Ben de onun telefonlarına çıkmamazlık etmedim.

        En ağır sözlerimi, eleştirilerimi gülerek karşıladı.

        Açık söylemek gerekirse, diğer meslektaşlarıma küstüğünü de zannetmiyorum.

        Çünkü içlerinden bir teki bile benden daha ağır bir şey söylemiş olamaz kendisine.

        Vali

        Vali
        0:00 / 0:00

        Gündemin önemli isimlerinden biri Hatay Valisi Rahmi Doğan.

        Önce herkes bunu bir “haysiyet istifası” zannetti.

        Daha sonra Vali Bey'in AK Parti’den milletvekili adayı olmak için istifa ettiği ortaya çıktı.

        Oysa Türkiye’de işini iyi yapamadığı için istifa etmek yoktu.

        Ancak “Af dilenebilirdi”. Bunu göz ardı edenler, istifayı istifa zannettiler.

        Ben ise Vali'ye bakınca “Ben bunu bir yerlerden hatırlıyorum” dedim.

        Anlatınca siz de hatırlayacaksınız.

        Pandeminin hemen öncesiydi.

        27 Şubat 2020’de Rus Ordusu İdlib’de Türk askerlerinin bulunduğu bir binayı vurdu.

        Çok kaybımız vardı.

        Şehit sayımız 36 olarak açıklandı.

        Rezalet ve felaketin boyutu büyüktü.

        Tüm siyasetçiler sırra kadem bastı.

        36 şehidimizi açıklamak Hatay Valisi’ne kaldı.

        O gün kameraların karşısında Rahmi Doğan vardı.

        Herkes “Böyle vahim bir olayı açıklamak Vali'nin mi işi, nerede siyasetçiler?” dedi haklı olarak.

        Ve galiba bu garabet şimdi böyle çözülüyor.

        Vali siyasetçi yapılıyor.

        15 Temmuz darbe girişimi günü Kars Valisi olarak görevinin başında olmaması belli ki, sorun yaratmamış.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Depremzedeye ya paranı al ya oyunu kullan demediğimiz zaman.

        TOGG'dan ön sipariş rekoru

        TOGG'dan ön sipariş rekoru
        0:00 / 0:00

        TOGG'un kendi segment ve kalitesine oranla oldukça makul olan baz fiyatı açıklandıktan sonra dün akşam da T10X için 27 Mart'a kadar sürecek ön sipariş süreci başladı.

        Ve ilk dört saatte gerçekleşen ön sipariş adedi 7734 adet oldu.

        Bu sayı çok görünmeyebilir ama bu, Türkiye'de geçen yıl satılan toplam elektrikli araç sayısından 1 adet daha fazla.

        Bu aynı zamanda Türkiye'deki toplam elektrikli araç sayısının hemen hemen yarısına eşit.

        Ve oldukça iyi bir sayı.

        Bu arada bir de eleştirim var.

        Yerli ve milliliği ile bu kadar övünülen bir aracın ilk modelinde Türk alfabesinde bulunmayan X harfinin kullanılmış olmasını bayağı bir yadırgadım.

        Diğer Yazılar