Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün twitter’da paralı trollerin saldırısı altındaydım yine.

        Üç kuruşa satmayacağı herhangi bir şeyleri olmayan bu güruh aldıkları emirle bir kez daha beni TT’nin zirvesine çıkardılar.

        Saldırılarının nedeni ise Kızılay idi.

        Kızılay’ın kan stokları benim yüzümden ve Şahan Gökbakar’ın yüzünden tükenmiş.

        Kuruma olan güvensizliğin nedeni bizlermişiz.

        Lütfetmişler ama abartmışlar.

        Hayır efendim, Kızılay’ın depremzedelere çadır satmasının, Kızılay Başkanı’nın bir sürü şirket kurup huzur hakkı adı altında servet kazanmasının, tüm aileyi Kızılay yöneticisi yaparak iş güç sahibi yapmasının ve tüm bunlardan ötürü kurumun itibar kaybetmesinin ve milletin kan vermekten kaçmasının nedeni CEHAPE zihniyetidir.

        Cehape olmasaydı, o Kerem Kınık görevden hızla alınır, kuruma güven yeniden tesis edilir ve tüm bu sorunlar ortadan kalkardı.

        Elbette ki şaka yapıyorum ama eminim ki, yakında bu vaadi de bir televizyon programında işitir, güleriz.

        Siz troll taifesine gelince.

        Yazmanız olup okumanız olmadığını biliyorum ama yine de yazayım.

        Kerem Kınık'ın hala orada oturmasına izin vererek kurumu bitiren ben değilim. Gökbakar da değil.

        Kızılay’a kan bağışı yapmayın, bu Kızılay’a kan bağışı yapılmaz diyen de ben değilim.

        Bunu televizyonda ilk söyleyen kişi Murat Bardakçı’dır.

        Yani Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu üyesi olan ve sizi besleyen iktidardan yana olduğunu saklamayan kişidir.

        Ama sizin gibi satılık olmadığı için, yanlışa da yanlış deme cesaretini göstermiştir.

        Ben ise Murat’a “Haklısın ama kan işi ayrı Kızılay’a kan bağışı yapmaya devam edelim” diyen kişiyim.

        Yani durum size söyletilenin tam tersi.

        Siz satılık pislikler ve sizi havlatanlar...

        Tweet atacağınıza kan bağışı yapsanız zannederim Kızılay’ın kan sorunu ortadan kalkardı.

        Sizin tasmanızı elinde tutan kişi ya da kişiler size para verip tweet attıracağına, para verip her şeyiniz gibi kanınızı satmanızı da sağlayabilirdi.

        Ancak zannederim sizin kansız olduğunuzu bildikleri için küfür dolu tweet’i sizden, kan bağışını ise bizlerden istiyor.

        Resmi Hizmete Mahsustur!

        Resmi Hizmete Mahsustur!
        0:00 / 0:00

        Bana göre geçen haftanın en ilginç olayı, Hürriyet gazetesinin başında iken iktidar tayyaresinin sevilen yolcularının başında gelen Vahap Munyar’dan ve onun Ekonomi gazetesinden geldi.

        Meslektaşlarımız ve ekonomi gazeteciliğinin duayenleri Vahap Munyar, Şeref Oğuz ve Hakan Güldağ Dünya gazetesini bir süre sahiplenip sonra bu gazeteden ayrıldıklarından bu yana Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi’ni çıkarıyorlar.

        Bu gazete birkaç gün önce bir haber yaptı.

        Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası her gün Kapalıçarşı’dan döviz satın alıyor, bu dövizleri tekerlekli kasalara dolduruyor ve yanında “Resmi Hizmete Mahsustur” yazan kamu araçları ile taşıyıp götürüyordu. Gazetenin haberinde çarşıda döviz işi yapan esnafın görüşleri ve bilgileri de yer alıyordu.

        Haber yayınlandıktan sonra T.C. Merkez Bankası’ndan ses seda çıkmadı ama bir gün sonra açıklama İletişim Başkanlığından geldi.

        Açıklamaya göre Merkez Bankası Kapalıçarşı’dan döviz falan satın almıyordu, haberin fotoğrafında görülen tekerlekli kasalarla taşınan kuyumcu döviz bürolarının kasalarında tutmak istemediği altın ve dövizlerdi. Orada bulunan Resmi Hizmete Mahsus yazılı araçlar ise resmi araç falan değildi, bu özel araçlar kapılarına “Resmi hizmete mahsustur” ibaresini İçişleri Bakanlığı izni ile yazmışlardı.

        Kasalarda tutulmak istenmeyen altın ve dövizlerin bu araçlarla nereye yollandığı ise açıklamada yer almıyordu.

        Koskoca İletişim Başkanlığı yalan söylemeyeceğine göre, bu açıklamayı doğru kabul etmek zorundayız.

        Ancak bu sefer de ortaya başka sorular çıkıyor.

        Özel bir şirkete ait araçlar, nasıl oluyor da yanlarına “Resmi Hizmete Mahsustur” yazarak kendilerine resmi araç, kamu aracı statüsü verebilir.

        Resmi araç süsü verilmiş bu araçlarla yasa dışı bazı taşımaların yapılmadığından, bazı yasaklı maddelerin veya yasadan kaçan kişilerin taşınmadığından nasıl emin olabiliriz.

        Her canı çeken, her kendine ekstra güvenlik sağlamak isteyen, mesela bankadan emekli maaşını her çektiğinde parasını çalacaklar korkusu yaşayan annem de aracının yanına “Resmi Hizmete Mahsustur” yazılı araç kullanabilir mi! (Üstelik annemin yasa dışı herhangi bir şey taşımayacağından emin olabilirsiniz)

        Kamuya ait resmi araç olmadığı halde, üzerine resmi araç yazdırılmış ve bu statü ile koruma altına alınmış kaç araç piyasada geziyor.

        Bu araçlar kime ya da hangi şirketlere ait!

        Kayıp traktör aranıyor

        Kayıp traktör aranıyor
        0:00 / 0:00

        Togg üretiminin ilk bölümünü kamuya sattığı için, bakanlarımız herkesten önce Togg sahibi oldular.

        Güle güle kullansınlar.

        İnşallah vatandaşlara satılan Togg’ları da yakında yollarda ama muhtemelen yollardan önce galerilerde görmeye başlarız.

        Cumhurbaşkanı'na "Ana muhalefet liderine de Togg hediye edecek misiniz?" diye sormak ise abes olmuş.

        Sonuçta Cumhurbaşkanı Togg'un sahibi değil müşterisi.

        Eğer hediye edilecekse, beş babayiğit adı verilen iş adamlarının hediye etmesi lazım. Ama iktidar değişirse zaten hediye etmeye gerek de kalmaz.

        Bu arada benim akıbetini merak ettiğim bir başka “Yerli ve Milli” girişim daha var.

        “Yerli ve Milli Elektrikli Traktör”

        Türkiye’de elektrikli otomobil fikrinin ve denemelerinin öncüsü Önder Yol’un elektrikli traktör girişimi, Ziraat Bankası Girişim Sermayesi’nin de ortak olmasıyla ZY adlı bir şirket kurmuş ve Kırklareli’nde bir fabrika kurmaya başlamıştı.

        Yüzde 100 yerli olduğunu kıvançla açıklayan şirket, pandemi öncesi ilk traktörünü üretmiş, üretmekle kalmamış Cumhurbaşkanı Erdoğan bu traktörü kullanmış, bu traktör ile tarla bile sürmüştü.

        Aradan geçti hemen hemen 3 yıla yakın bir süre.

        Elektrikli traktörü bir daha gören olmadı.

        Geçen sene bir ara Türkiye gazetesinden bazı yazarlar traktörün bir türlü tarlalara çıkamamasından Sanayi ve Teknoloji Bakanı'nı sorumlu tutan yazılar yazdılar ama Bakan’dan zılgıtı yiyince, kuyruklarını bacak arasına kıstırdılar ve sustular.

        Onun da üzerinden bir yıl daha geçti.

        Traktör hala yok.

        Merak ediyorum bu traktörler nerede.

        Yoksa benim yazmamamı mı bekliyorsunuz, yarın sosyal medyaya koyup “Bu traktör de sana…” demek için.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        İnsanlıktan çıkmış olanları ödüllendirmediğimiz zaman

        Diğer Yazılar