Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Et fiyatları uçtu gitti. Şimdi o eti yiyin bu eti yemeyin diye tavsiyelerle aklımızla alay ediyorlar.

        Bırakın danayı manayı, ocak ayında 136 TL olan 1 kg kuzu kuşbaşının fiyatı bugün aynı zincir markette 375 TL.

        Şişlik kuşbaşı 375, sotelik 422… Kemikli kol alırsanız 315.

        Kuzu kıyma 350 TL.

        Fiyatlar üç aşağı beş yukarı bu. Mahalle kasabı belki bir tık daha aşağıda, sosyetik kasap iki tık daha yukarıda.

        Ve şimdi iktidarımız bu kez de kasap avına çıktı, stokçu, karaborsacı kasap ya da celep arıyorlar gözaltına almak, dostlara alışverişte görülmek için.

        Yakında iktidara yakın medyada “Buzdolabında iki adet karkas dana, 8 adet yüzülmüş koyun, 20 kilo bonfile, piyasaya verilmek üzere hazırlanmış 50 kg kıyma bulunan halk düşmanı ele geçirildi” diye izlerseniz şaşırmayın.

        Peki gerçekten suçlu kasap mı, yoksa burnunun ucunu göremeyenler mi!

        Bakın şu fakir, yani bendeniz 6 ay önce, yani kasaptaki kıyma 130 TL bile değilken ne yazmış!

        Aynen şöyle demişim geçen Aralık ayının başında, “Et fiyatları öyle bir hale gelecek ki, eti kasapta bile göremeyeceksiniz!”

        Bu yazıyı yazmamın nedeni de, süt ürünleri fiyatlarının et fiyatlarını geçmesi ve gazetelerin “Et peynirden ucuz” diye başlık atmasıydı.

        Ben de “Bu yazdığımı kimse umursamayacak ama” diye başlayıp, “Merak etmeyin.

        Bu durum geçici.

        Pek yakında et peynirden pahalı olacak.

        Hem de çok pahalı.

        Bu iktidarın olmayan tarım politikası sayesinde yakında et fiyatları öyle bir hale gelecek ki, eti kasapta bile göremeyeceksiniz.

        Kasapların bile sermayesi et alıp vitrine koymaya yetmeyecek.

        Çünkü şu anda kırsal alanda ciddi bir hayvan katliamı var.

        Seçim öncesi et fiyatları artmasın diye bu katliama göz yumuluyor.

        Birkaç ay sonra et fiyatları müthiş bir tırmanışa geçecek.

        Seçim sonrası kur artışlarının da etkisiyle et ithal edilse bile fiyat ucuzlamayacak.

        O zaman da yine üç harfliler ve kasaplar ve dahi celepler hedef gösterilecek. Çiftçi sorumsuzlukla suçlanacak” diye devam etmiştim.

        Bugün tam da o noktadayız.

        Ben ne hayvancılık uzmanıyım ne Tarım Bakanıyım… Sadece aptal değilim. Hangi hareketin ne sonuç vereceğini görebiliyorum o kadar.

        Şimdi olacağı söyleyeyim.

        Bizde et fiyatları alabildiğine yükselirken, dünyada hızla düşüyor ve bu yıl içinde yüzde 15 kadar geriledi.

        Şimdi olacağı şu. İktidara yakın birilerine et ithal etme kotası verilir.

        Kurlar baskı altında olduğu için ve dolar şimdilik düşük seyretmeye zorlandığı için nispeten ucuza birkaç milyar dolarlık et ithal edilir.

        Ancak seçimden sonra bu ekonomi politikası sürdürülürse ithalat da aşırı pahalı hale geleceği için yazın mangalı falan unutun.

        Muhtaçların seçimi

        Muhtaçların seçimi
        0:00 / 0:00

        Anketlere çok da fazla itibar etmeyin dedim, iktidar yanlısı okurlar “Anketler Cumhur İttifakı’ndan yana döndüğü için itibar etmeyin diyorsunuz” diye sitem ediyorlar.

        Vallahi benim elimdeki hiçbir ankette Cumhur İttifakı lehine dönmüş bir durum yok.

        Yaratılmaya çalışılan algı gibi, Cumhur İttifakı, Millet İttifakı’nın 5-6 puan önünde olsa sizce eşinin ve çocuklarının bile oyunu alabileceği şüpheli olan bir parti genel başkanına milletvekilliği verilip de, meydan meydan çanta gibi taşınır mı!

        Hiç kimsenin eli rahat değil, hiç kimse için seçim çantada keklik değil. Cumhur İttifakı da, adayı da öne geçmiş falan değil.

        Tabii Cumhur İttifakı kendi içinde en küçük bir tartışma yaşamazken, Millet İttifakı bileşenlerinin, özellikle de CHP’nin DEVA kökenli adaylar üzerinden fırtına koparması, Cumhur İttifakı’na bir moral üstünlük de kazandırmıyor değil.

        MHP lideri, ittifak uğruna HÜDAPAR lideri ile yan yana durabilirken, CHP ve İYİ Parti'de tartışmalar bitmiyor. DEVA ve Gelecek tabanlarındaki sessizlik ise "Acaba buraya oy vermeyecekler mi!" kaygısı yaratıyor.

        Cumhur, TKP ile işbirliği yapsa gık çıkmazken, Millet detaylara çığlık atıyor, her isim için ayrı kıyamet kopuyor.

        Bir anlamda bu durum Fenerbahçe’nin Futbol Federasyonu üyeliği için beni de aday göstermesine benziyor ve Fenerbahçeliler haklı olarak tepki gösteriyor.

        Ama eğer öncelik federasyon yönetimini değiştirmek ise, kimin hangi listede olduğunun da çok önemi yok gibi.

        Sorun asıl federasyon yönetimi değilse o zaman durum farklı tabii.

        Emsal

        Emsal
        0:00 / 0:00

        Ele talkın verip, kendi salkım yutmak aslında bu dönemin muktedirlerinin genel bir tavrı oldu.

        Kendi zenginleşip, halka fakirliği övmek, başkasında ağır bir biçimde eleştirdiği şeyi kendine hak görmek.

        Siyasal İslamcı camiadaki son günlerde yaşanan ve bizi hiç de ilgilendirmeyen magazinsel bir durum bugün egemen olan anlayışı ve memleketimize hakim siyasal İslamcı tefekkür biçimini gösteren şahane bir örnektir.

        Söylenen başkadır, yapılan başka.

        Kendileri için hak olan, sıradan insanlar için batıldır.

        Onlar için kabul edilebilir olan, başkaları için ayıptır.

        Savunduklarını iddia ettikleri din ve ahlak kuralları onlar için geçerli değildir, sıradan insanlar için geçerlidir.

        Çok sıradan ve aslında her insanın başına gelmesi muhtemel bu olay, bu anlayışı o kadar net bir biçimde ortaya koymuştur ki, fazla söze gerek yoktur.

        Elbette yaşanan özeldir, tek kelime edemeyiz.

        Ama yansıttığı anlayış ne yazık ki, geneldir.

        Kınık, Beştepe'den güçlü mü!

        Kınık, Beştepe'den güçlü mü!
        0:00 / 0:00

        İktidarın en güçlü temsilcilerinin tümünden aynı cümleyi duyuyoruz.

        “Kızılay’ın çadır satmasına üzüldük. Yapılan yanlıştı.”

        Bunu önce Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, daha sonra Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay Bey’in ağzından duyduk.

        İyi de, toplumun bunca tepkisine, meselenin neredeyse 150 yıllık Kızılay’ı bitirme noktasına gelmesine rağmen Kerem Kınık denilen kişi nasıl oluyor da orada oturmaya devam edebiliyor? Kızılay’ı aile çiftliği gibi kullanmayı sürdürebilir?

        Cumhurbaşkanlığı Sarayından peş peşe gelen bu açıklamalara rağmen Kınık’ı orada tutan güç nedir!

        Arkasında Beştepe’den daha güçlü hangi irade, hangi otorite, hangi kuvvet vardır da, o koltuğu işgal etmeye ve makamı iğfale devam etmektedir.

        Muhtemelen sergilenen bir tiyatrodur. Tavşana kaç, tazıya tut oyunudur.

        Kimse bana “Kızılay özerktir, dernektir, zarttır, zurttur” demesin.

        Beştepe’den gelecek bir “İstifa et Kerem” cümlesinden sonra Kerem Kınık’ta o koltukta kalacak yürek yoktur.

        Yok eğer “var” ise…

        Çimento yetmez.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Siyasette İlhan Cihanerler çoğaldığı zaman.

        Diğer Yazılar