Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dr. Canan Kaftancıoğlu, Teke Tek’te seçim güvenliği konusunda çok hazırlıklı olduklarını anlattı.

        Ban lafa değil işe baktığım için Kaftancıoğlu’na inandım. Çünkü 2019 yerel seçimlerinde, İstanbul’da başarılı bir sınav vermişlerdi.

        Ancak programdan sonra özellikle pek çok CHP’li arayıp, “İstanbul’da durum bu olabilir ama Anadolu’da her yerde aynı durum söz konusu değil” dediler.

        Türkiye genelinde 190 bini aşkın sandık olacak.

        “Bu sandıkların bazılarının bulunduğu yerde CHP’nin bırakın sandık müşahidini üyesi yok. Kim sandığa sahip çıkacak oralarda” dediler.

        HDP’nin seçime katılmamasının da negatif etki yarattığını, taraflı olduğuna inandıkları YSK’nın Yeşil Sol Parti’nin sandıklarda temsilci bulundurmasına izin vermeyerek, pek çok yerde muhalefet açısından sandık güvenliğini tehlikeye attığını düşünüyorlar.

        Anlayacağınız pek çok CHP’li bildik, önemli isim sandık güvenliği konusunda endişeli.

        Beni arayıp bunu anlattıklarında “Bunu niye bana anlatıyorsunuz. Partinize anlatım” diyorum.

        “Anlatıyoruz ama dinlediklerinden emin değiliz” diyorlar.

        Bir kurt senatörün TV tavsiyeleri

        Bir kurt senatörün TV tavsiyeleri
        0:00 / 0:00

        Seçimler yaklaşırken adayların ve adayların partilerinin medyadaki, özellikle de televizyonlardaki programlarını, tartışmalarını izlerken niyeyse aklıma yine Jesse Helms geldi.

        Bazılarınız bilecek, pek çoğunuz diyecek ki “Jesse Helms de kim ola!”

        Jesse Helms, Amerikalı bir senatör. Zannederim, ABD’de en uzun süre kesintisiz senatörlük yapan, 1973 yılında 41 yaşında girdiği senatodan 2003 yılında çıkıncaya kadar Kuzey Carolina senatörlüğü yapan bir muhafazakar.

        Bir ara Biden’ın da üyesi ve Başkanı olduğu, ABD Senatosu’nun en önemli organlarından biri olan Dış İlişkiler Komitesi’nin başkanlığını Biden’dan önce uzun yıllar ve çeşitli dönemlerde yürüten ABD siyasetinin önemli isimlerinden biridir Helms.

        Ronald Reagan’ın Başkanlığını, Reagan’dan bile önce desteklemiş, tüm Cumhuriyetçi başkanların arkasında yer almıştır.

        ABD’de Muhafazakar denince akla gelen her şeydir. Dincidir, gay karşıtıdır, komünist karşıtıdır, kürtaj karşıtıdır, kadın hakları karşıtıdır, ırkçıdır.

        Bu aşırı muhafazakar Amerikalı siyasetçi ile 1990’ların ortasında bir yerde Washington’da tanışmıştım.

        Girdiği her seçimi kazanmasının sırrını sormuştum.

        “Ben eski bir yayıncıyım ve bu yüzden medyadan uzak dururum. Hele hele kalabalık tartışmalardan kesinlikle…”

        Bilirsiniz, ABD’de seçimlerin en önemli medya ayaklarından biri televizyonlardaki “debate" dedikleri tartışmalardır.

        Adaylar karşılıklı çıkar, bir moderatör kendilerine aynı soruları yöneltir, adaylar da yanıtlarlar. Bu arada izleyici soruları da olur.

        Bunun Başkan adayları arasında olanı çok ünlüdür ama eyaletlerde de, yerel televizyonlar senatör adayları arasında benzer tartışma programları yaparlar.

        Jesse Helms, bu programlara asla katılmazdı.

        “Bu tip programlar bir siyasetçi için intihardır. 100 doğru laf edersiniz ama bir an sinirlenirsiniz ya da ağzınızdan cümle değil yanlış bir kelime çıkar o söylediğiniz 99 doğru çöpe gider, o hatırlanır. Ayrıca eski bir siyasetçi olarak az veya çok mutlaka hatalarınız vardır. Kimsenin hatırlamadığı, hatta sizin bile hatırlamadığınız hatalarınızı, programda rakipleriniz gündeme getirir. Bunlar konuşulur, sanki geçmişinizi saklıyormuşsunuz gibi bir hava yaratılır. Durduk yere yıpratılırsınız. Bu yüzden ben asla bu programlara katılmam. Diğer siyasetçilerle muhatap olmayacağımı söylerim, tepeden bakarım onlara. Onlar kim ki, ben onlarla tartışayım derim. Yayıncılar kızarlar, hatta geçen seçimde kendilerince benimle alay etmek için boş koltuğa fotoğrafımı koydular. Diğer adaylar birbirini bitirdi seçimi hiç konuşmayan o fotoğraf bir kez daha kazandı ve ben istediğim müddetçe de hep o fotoğraf kazanacak” demişti.

        Kendi kontrolü dışındaki hiçbir ortama girmemek ve rakipleriyle tartışmamak olarak anlatmıştı sürekli seçilmenin sırrını. Bu programların kaybedecek bir şeyi olmayanlar için olduğunu söylemişti.

        Ben ne demek istediğini anlamıştım.

        Ben de Ahmet Arslan hoca gibi sorayım: “Bilmem anlatabildim mi!”

        Teşekkürler Fahrettin Bey

        Teşekkürler Fahrettin Bey
        0:00 / 0:00

        Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, seçimlerde aday değil, seçim sonrası muhtemelen aktif siyasetten uzaklaşacak.

        Fahrettin Bey’e teşekkür etmek istiyorum.

        “Sağlık sistemi çökmüş sen neye teşekkür ediyorsun” falan demeyin.

        Bi durun!

        Sağlık sistemi, başında Fahrettin Koca değil kim olsa zaten çökmeye mahkum. Sürdürülebilir değil. O ayrı.

        Fahrettin Bey’in de pek çok hatası, siyasi hayatında da, iş hayatında da pek çok olmaması gerekeni vardır. Onlar da ayrı.

        Benim Fahrettin Bey’i teşekkürümün nedeni bambaşka.

        Bakanlığı boyunca hiç kimseyi ötekileştirmedi, hiç kimseyi ayrıştırmadı, hiç kimseyi dışlamadı, mensubu olduğu iktidarın aksine kimseye akreditasyon uygulamadı.

        Muhalif gazeteci ile hükümet yanlısı gazeteci arasında bir ayrım yapmadı. Herkesi aynı mesafede durdu.

        Pandemi dönemindeki basın toplantılarını hatırlayın, Sözcü de, Fox da, herkes orada yer aldı, herkes eşit biçimde sorusunu sorabildi, eleştirisini yapabildi.

        İyi bakandı, kötü bakandı onlar ayrı hikaye. Tartışılır.

        Ama davranış biçimi, insanlığı, bize eski güzel günleri hatırlattı.

        Sırf bunun için bile ben kendisinden razıyım.

        Teşekkür ediyorum.

        Kaç kişi, kaç lira

        Kaç kişi, kaç lira
        0:00 / 0:00

        Pek çok ülke, farklı nedenlerle ve farklı biçimlerle yabancılara vatandaşlık veriyor. İsviçre’de bile yatırım karşılığı oturma izni ve hatta vatandaşlık veren kantonlar var.

        AB ülkelerinin de bazıları vatandaşlık veriyor, bazıları da oturma izni vererek, AB içinde serbest dolaşım sağlıyor.

        Malta ise belirli bir yatırım karşılığında vatandaşlık veriyor.

        Yani para karşılığı vatandaşlık bize özel değil.

        Ama bir fark var.

        Bu ülkelerin tümünde, kaç kişiye vatandaşlık verileceği baştan belli.

        AB üyesi olanlar bunu AB komisyonlarına da bildiriyor ve bildirdikleri sayıya sadık kalıyor.

        Bizim gibi “Bas parayı, al istediğini” durumu hiçbir yerde yok.

        Karayipler’deki ada ülkelerinde bile.

        Ben şahsen Türkiye’de 250 bin dolara konut almak suretiyle kaç kişinin Türk vatandaşı olduğunu bilmiyorum.

        Evet yabancıya satılan konut sayısı belli ama verilen TC pasaportu ve kimliği sayısı belli değil.

        Çünkü 250 bin dolara ev alanlar, ailece vatandaş oluyor.

        10 kişi mi, 20 kişi mi, 40 kişi mi bilmiyoruz.

        Ve öğrenmek istiyoruz.

        Bu yolla kaç lira girdi Türkiye’ye ve kaç pasaport verildi?

        Utanmayın söyleyin.

        Bilelim pasaportumuzun ortalama ederini.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Kimin diline düştüğümüz önemli olduğu zaman.

        Diğer Yazılar