Seçimler yaklaşırken adayların ve adayların partilerinin medyadaki, özellikle de televizyonlardaki programlarını, tartışmalarını izlerken niyeyse aklıma yine Jesse Helms geldi.
Bazılarınız bilecek, pek çoğunuz diyecek ki “Jesse Helms de kim ola!”
Jesse Helms, Amerikalı bir senatör. Zannederim, ABD’de en uzun süre kesintisiz senatörlük yapan, 1973 yılında 41 yaşında girdiği senatodan 2003 yılında çıkıncaya kadar Kuzey Carolina senatörlüğü yapan bir muhafazakar.
Bir ara Biden’ın da üyesi ve Başkanı olduğu, ABD Senatosu’nun en önemli organlarından biri olan Dış İlişkiler Komitesi’nin başkanlığını Biden’dan önce uzun yıllar ve çeşitli dönemlerde yürüten ABD siyasetinin önemli isimlerinden biridir Helms.
Ronald Reagan’ın Başkanlığını, Reagan’dan bile önce desteklemiş, tüm Cumhuriyetçi başkanların arkasında yer almıştır.
ABD’de Muhafazakar denince akla gelen her şeydir. Dincidir, gay karşıtıdır, komünist karşıtıdır, kürtaj karşıtıdır, kadın hakları karşıtıdır, ırkçıdır.
Bu aşırı muhafazakar Amerikalı siyasetçi ile 1990’ların ortasında bir yerde Washington’da tanışmıştım.
Girdiği her seçimi kazanmasının sırrını sormuştum.
“Ben eski bir yayıncıyım ve bu yüzden medyadan uzak dururum. Hele hele kalabalık tartışmalardan kesinlikle…”
Bilirsiniz, ABD’de seçimlerin en önemli medya ayaklarından biri televizyonlardaki “debate" dedikleri tartışmalardır.
Adaylar karşılıklı çıkar, bir moderatör kendilerine aynı soruları yöneltir, adaylar da yanıtlarlar. Bu arada izleyici soruları da olur.
Bunun Başkan adayları arasında olanı çok ünlüdür ama eyaletlerde de, yerel televizyonlar senatör adayları arasında benzer tartışma programları yaparlar.
Jesse Helms, bu programlara asla katılmazdı.
“Bu tip programlar bir siyasetçi için intihardır. 100 doğru laf edersiniz ama bir an sinirlenirsiniz ya da ağzınızdan cümle değil yanlış bir kelime çıkar o söylediğiniz 99 doğru çöpe gider, o hatırlanır. Ayrıca eski bir siyasetçi olarak az veya çok mutlaka hatalarınız vardır. Kimsenin hatırlamadığı, hatta sizin bile hatırlamadığınız hatalarınızı, programda rakipleriniz gündeme getirir. Bunlar konuşulur, sanki geçmişinizi saklıyormuşsunuz gibi bir hava yaratılır. Durduk yere yıpratılırsınız. Bu yüzden ben asla bu programlara katılmam. Diğer siyasetçilerle muhatap olmayacağımı söylerim, tepeden bakarım onlara. Onlar kim ki, ben onlarla tartışayım derim. Yayıncılar kızarlar, hatta geçen seçimde kendilerince benimle alay etmek için boş koltuğa fotoğrafımı koydular. Diğer adaylar birbirini bitirdi seçimi hiç konuşmayan o fotoğraf bir kez daha kazandı ve ben istediğim müddetçe de hep o fotoğraf kazanacak” demişti.
Kendi kontrolü dışındaki hiçbir ortama girmemek ve rakipleriyle tartışmamak olarak anlatmıştı sürekli seçilmenin sırrını. Bu programların kaybedecek bir şeyi olmayanlar için olduğunu söylemişti.
Ben ne demek istediğini anlamıştım.
Ben de Ahmet Arslan hoca gibi sorayım: “Bilmem anlatabildim mi!”