Bay Kemal'i aday yapan güç kim!
Bunu da duyduk ya, artık duyacağım, söylenecek hiçbir şey beni şaşırtmayacak.
Cumhurbaşkanı tarafından bizzat alınan seçim kararı ile yapılacak seçimler için “Bu bir darbe girişimidir” dendi.
“Kandil desteği ile sandıktan çıkacak olana benim milletim Cumhurbaşkanlığı makamını teslim etmeyecektir” dendi.
Bir hukuk adamı, demokrasilerin kaçınılmaz unsurlarından biri için “Seçim sonuçlarına göre bir iktidar değişikliği Türkiye’nin bağımsızlığına darbe olur” dedi.
Bu cümleleri hep şaşkınlık ve hatta tedirginlikle dinleyip, “Türkiye’de demokrasinin elde kalan son unsuru sandık da elden gidiyor galiba” derken dün yepyeni bir şey duyduk.
İktidar “Kemal Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı olarak karşımıza diken bir mekanizma var” deyiverdi.
Eh, artık bu noktadan sonra diyecek bir şey de, kalmadı duyacak bir şey de!
Kemal Kılıçdaroğlu’nun AK Parti adayının karşısına Cumhurbaşkanı adayı olarak diken bir mekanizma var elbette.
O mekanizmanın adı da “AK Parti”.
Türkiye’nin 2017’de yaptığı Anayasa değişikliği ile geçtiği başkanlık sisteminin, ilk seçiminden bu yana AK Parti ve AK Parti’nin lideri ve sözcüleri sürekli ama sürekli olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olması için açıklamalar yaptılar.
“Hadi aday olsana, hadi karşımıza çıksana, başka adayların arkasına saklanmasana, hadi gelsene, hadi sıkıysa çık karşımıza, ne o korkuyor musun, ne o yemedi mi, korkak, minderden kaçma gel mindere” tadında artık neredeyse terbiye sınırlarını aşan çağrılarda bulundular. Neredeyse, “Kemal pabucu yarım, çık dışarı oynayalım” demedikleri kaldı hatta belki onu bile dediler.
Sadece parti yöneticileri değil, partiye yakın gazeteciler de partiden aldıkları talimat doğrultusunda sürekli olarak Kılıçdaroğlu’nu aday olmaya davet ettiler.
Buna mukabil, tarafsızlar muhalefetin çıkaracağı adaylar arasında en zayıf olanın Kılıçdaroğlu olduğunu söylediler.
CHP içinde bile “Kemal Bey olmasa daha mı iyi olur acaba” fikri ağır bastı hep.
AK Parti muhalifi herkes AK Parti’nin diğer olasılıklara göre “en zayıf halka” olarak Kılıçdaroğlu’nu gördüğünü ve bu yüzden onun adaylığını istediğini düşündü.
Bu yüzden pek çok kişi Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş isimlerini öne çıkardı. Bu isimlerle seçimlerin daha rahat kazanılabileceğini, AK Parti’nin istediği Kılıçdaroğlu’nun adaylığı tuzağına düşülmemesi gerektiğini söyledi.
Ve sonunda adaylar belirlenirken AK Parti’nin 5 yıldır istediği oldu, muhalefet aday olarak AK Parti’nin en çok istediği ismi, kolay lokma olarak gördüğü Kemal Kılıçdaroğlu’nu, üstelik de masa içindeki karşı görüşe rağmen, masayı dağıtma pahasına aday gösterdi.
O gün muhalefetin adayını belirleme görevi AK Parti’ye verilmiş olsa ve karşısına çıkacak adayı belirleyecek olan her şeyi belirlemeye alışmış Cumhurbaşkanı Erdoğan bile olsa, rakip aday Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile atanıyor dahi olsa “atanan aday” Kemal Kılıçdaroğlu olurdu.
Bay Kemal'i, Beyefendi'nin karşısına diken güç AK Parti'dir, AK Parti'nin lideridir.
Bugün AK Parti’nin en istediği aday için bile “Birileri bunu karşımıza dikti” deniyorsa, Yavaş veya İmamoğlu aday gösterilse idi kim bilir neler denirdi diye düşünüyorum.
Ve artık gülüyorum.
Anlıyorum ki, ayakkabı fiyatlarındaki artışın herkes farkında.