Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Habertürk’ün kağıt baskısına 'Elveda' dedikten sonra dijital dönüşüm yolculuğumuz daha yoğun bir hal almaya başladı ve zaten Türkiye’nin en önemli dijital platformlarından birisi olan ‘haberturk.com’da neler yapacağımıza odaklandık. Sadece Türkiye ölçeğinde değil, dijital ile değişip, dönüşen, farkındalığını artıran, şirketler, medya kuruluşları neler yapıyor? Başarılı modelleri ülkemize ve kendi medya grubumuza uygulayabilir miyiz? Türkiye’nin kendine özgü medya alışkanlıklarını kaliteli, doğru ve özgün bir modele dönüştürmek için neler yapabiliriz? İnternetteki ‘tıklama’ yarışına mı dâhil olmalıyız, yoksa özgün, merak edilen yepyeni bir dijital medya mı oluşturmalıyız? Bu ve benzeri sorulara yanıt arıyor, grup içinde uzmanlardan brifingler alıyor, kendi tecrübelerimizi paylaşıyoruz ve beyin fırtınalarıyla doğru sistemi arıyoruz.

        Geçen hafta Ciner Medya Grubu olarak, Kadir Has Üniversitesi’nde Yönetim Kurulu Başkanımız Kenan Tekdağ’ın katılıp, açılış konuşması yaptığı arama çalışmalarına başladık. Bu hafta da devam ediyoruz. Bir yanda akademisyenler, diğer taraftan da gurubumuzun bilişim uzmanları ve biz içerik üreticisi gazeteciler, yeni dünya düzeninde nasıl bir dijital medya oluşturmamız gerektiğine kafa yoruyoruz.

        Medya disiplinleri arasında yakınsamanın çok fazla olduğu, dijital platformunun yönetiminde ve yönlendirmesinde kimin ne kadar rol almasının net olmadığı bir alanda önce görev ve sorumluluk alanlarının netleştirilmesi gerekiyor. Mesela dijital platform sorumlularının (Yayıncı/teknik ekip) hızlı hareket ederek, gelişen hadiselerin detayına fazla dikkat etmeden sunulan haberlerle alacakları trafik mi daha önemli, yoksa etkili ve yetkili isimlerin, karar verenlerin de okuyup, referans göstereceği bir mecra oluşturmak mı? Dijital platformun yayıncı ve teknik kadro arasına sıkışan yol haritasında kim, ne kadar sorumluluk üstlenmeli? Bu platformu pazarlayacak, tezgâha koyacak olan ekipleri nasıl bir değişim ve gelecek bekliyor? Her şeyi trafiği sağlayanlardan mı bekleyeceğiz, yoksa kendimiz de bir kanal bulup ilerlemek için mi çalışacağız? Dijital platformların gelirleri nerelerden ve nasıl sağlanacak, çeşitlenecek?

        Google gibi arama motorlarından gelecek trafikler ve oralardan sağlanacak gelir mi daha kıymetli, yoksa tek başına dijital platformun kendi markasıyla oluşturacağı ve yaklaşık % 40 seviyesine ulaşabilmiş trafiği mi daha değerli olur? Sorular uzayıp gidebilir. Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sondan Durukanoğlu Feyiz ve akademisyenlerde Türkiye’de bu alanda öncü çalışmalara imza attıkları için Habertürk ile yapacakları yolculuk onlar için de oldukça dikkat çekici olacak.

        Öte yandan Türkiye’de dijital ortamda tıklama yarışı son sürat devam ediyor. Daha vahimi ise hâlihazırda rekabette tıklama kriterinin geçer akçe olarak muamele görüyor olması. Haberturk.com’u mobil cihazlardan (Cep telefonu) ziyaret edenlerin sitede kalma oranı düşükken, masaüstü ve dizüstü bilgisayarlardan bağlananların sitede kalma oranları çok daha yüksek. Tabletlerden bağlanma oranı ise %1 seviyesinde. Bilgisayarlardan (Web) bağlananların trafiği çalışma saatleri içinde gerçekleşiyor. Çalışma saatlerinde ve sonraki zamanlarda cep telefonlarından gelen trafik yüksek ama kalitesi düşük.

        Dijital medya platformu olmanın yolu, hayatın tüm katmanlarına hitap eden içerikler üretip, iyi bir şekilde sunmaktan geçiyor. Yurtdışında ABD’de katıldığım bir dijital dönüşüm sunumunda, medyaya da değinilmişti. Aldığım 4 not;

        1- Üretilecek verilerin, içeriğin kâğıt baskı gazetelerde olduğu üzere, politika, tüm alt bileşenleriyle ekonomi, iç-dış haberler, magazin, life style, spor ve diğer konuları kapsayacak şekilde dizayn edilerek, uzman kadroların çalıştırılması ve iyi bir editoryal süzgeçten geçirilmesiyle başarıya ulaşabilir. Örnek; ABD’den bilinen 2 dijital platform.

        2- Bulvar gazetelerine benzer bol görselli, kısa metinli dijital yayınlarla, daha ağır başlı olanlar da zamanla birbirinden ayrılabilir.

        3- Haber içeriği, detayı her zaman kıymetli olacaktır. Yıllardır tecrübe edilen televizyon haberciliği buna en güzel örnek.

        4- Yeniçağın dijital platformları, doğru bir şekilde ve anında başka dillere çevrilmesi daha kıymetli olacaktır. Böylece gerçek anlamda küresele bir dijital platform ortaya çıkarma şansını yakalama imkânı olabilir.

        Şöyle düşünün; Türkiye’nin hinterlandı içinde olabileceğini sandığımız bölge ve ülkelerde iyi düşünülmüş, planlanmış bir dijital platform önemli ve takip edilen bir mecra haline gelebilir. Bunun için ziyaret trafiğinin bilinçli analiz edilerek, bölge ve ülkelere göre içerik ayrıntılarına da dikkat edilmesiyle başka dünyalara da neden 'Merhaba' denmesin?

        Son not; sanal dünyanın sunduğu imkânlar sonrasında çeşitli özellikleriyle, bireysel girişimci denebilecek, blogerlar, sosyal medyacılar ve benzerleri, dijital içerik üreticileri ortaya çıktı. Yurtdışı basın davetlerinde 3-5 yıl öncesine kadar bu kişilerden de davet edilenlere denk geliyordum. Kısa süre önce dünya devi bir şirketin davetiyle katıldığım programda, sosyal medyacı veya blogerların bu kez davet edilmediğini gördüm. Şirketin iletişim direktörüyle bu konuyu konuşurken istenilen düzeyde verim alamadıklarını, kendileri için doğru mecra olmadığın söyledi. Netice itibariyle mecralar değişse bile gazetecilik, bilgi toplayıp sunma, uzmanlık, tecrübe her zaman önemini koruyor.

        KELEBEKLER VADİSİ'NE SEYİR TERASINI KİM YAPACAK?

        Turizm denince galiba olayı yanlış yerinden kavramaya çalışıyoruz. Sadece yurtdışından gelen insan sayısıyla ve geliriyle sınırlı olduğunu düşünüyoruz. Mesela, Fethiye Kelebekler Vadisi'nde fotoğraf çektirirken kayalıklardan düşen 7 aylık hamile kadının bebeğiyle beraber yaşamını kaybetmesinde turizme ne kadar önem verdiğimizin detaylarını görebiliriz. Üstelik Kelebekler Vadisi, bu riskli haliyle epeydir gündemde olmasına rağmen, insanların da karşı konulmaz o manzara karşısındaki tutumlarının bilinmesine rağmen neden şimdiye kadar önlem alınmadı? Niçin Kelebekler Vadisi’nin en görkemli yerine bir seyir terası yapılmadı?

        Ören yerleri de yıllardır bakımsız ve birçoğunda tuvalet ve lavabo bile yok. Çözümü basit. Ege ve Akdeniz bölgesindeki ören yerlerinin bakım ve işletimini, tarihi dokuya zarar vermeyecek bir modelle ihaleye çıkarıp işletmesi yapılabilir ama şu ana kadar buna kafa yoran olmadı.

        Umarım Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, yukarıda saydığım hususları, özellikle okulların aynı dönemde eğitime başlayıp, sonlandırmasını, yarıyıl tatiline toptan çıkılmasını gündemine alır. Okulların eğitime açılma takvimi bölgelerin durumuna göre belli bir zaman dilimine yayılsa, şubat tatili 1-2 aylık süre içinde yapılsa, bunun ekonomiye etkisi, turizme katkısı tartışılabilir mi?

        DÜNYA 'KULE İŞLETMECİLİĞİ' YAPIYOR, BİZİMKİLER KABLO KESİYOR

        İstanbul Avcılar'da halk internet bağlantılarında sorun yaşıyormuş, ilçede internete ya yavaş bağlanılıyormuş ya da hiç erişilemiyormuş. 3 GSM operatörü de; Turkcell, Türk Telekom ve Vodafone, baz istasyonlarına yönelik Avcılar Belediyesi tarafından yapılan müdahalelere dikkat çekmiş. Belediye de şu açıklamayı yapmış; ‘İlçemizde İmar Kanunu gereği Yapı Ruhsatı ve Yapı Kullanma İzni almadan baz istasyonu kuran GSM operatörleri hariç, hiçbir baz istasyonuna müdahale edilmemektedir.’

        Anlaşıldığı kadarıyla bu işin hukuki altyapısında bir sorun var ve kesinlikle yasal düzenleme gerekiyor. Görev ve sorumluluk da öncelikle Ulaştırma Bakanlığı ve Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu’nda. Bu işin birinci faslı. Bir de çok geri kaldığımız diğer tarafı var. Baz istasyonlarının yer aldığı, mobil cihazlarla internete, hayata bağlanmak için şart olan kuleler en az fiber hatlar kadar önemli. Çünkü telekomünikasyon sektörünün önemli segmenti kuleleri fiberden ayıran epeyce husus var. Ama fiber tartışması da henüz bitmiş değil. Bu ayrı bir husus, fakat Türkiye’de henüz tam olarak keşfedilmemiş olan kule pazarı, dünya piyasalarında rekor kırıyor. Az maliyet ve yüksek gelirle yatırımcısının yüzünü güldüren “kule işletmeciliği” şehirlerdeki atıl arazilerin de değerlendirilmesine imkân sağlıyor. Fakat kablo kesen Avcılar Belediyesi örneğinde olduğu gibi yasal bir boşluğun olmaması ve regülasyonların tamamlanması şart. Dolayısıyla otoriteleri bu konuda göreve davet edebiliriz.

        Baz istasyonlarının yer aldığı “kule işletmeciliği”nin ardındaki asıl güç ise mobil operatörlere sağladığı verimlilik. Ortak kule kullanımı ve mobil operatörler arasında yapılan altyapı yatırımlarının paylaşımı, önemli ölçüde kaynak tasarrufunu beraberinde getiriyor. Kule altyapı yatırımlarının sadece bu alanda hizmet veren bir şirket tarafından gerçekleştirilmesi, operatörlerin servis ve kapsama kalitesini artırırken, operatörlerin de işletme giderleri ve sermaye yatırımı harcamalarını da azaltıyor. Dünya bu alanda devrim yapıyor, bizim belediyeler baz istasyonunun kablosunu kesiyor. İlgili otoriteler de onların kablo kesmesine ortam sağlayan hukuki boşluklar için bir düzenleme yapmıyor.

        Vatandaşa bu durumda iki tavsiyem var; ‘Kulenin bedenleri, koy verin gidenleri’ türküsüyle çözüm arayabilirler. Netice alınmadığı takdirde ise, ‘Kuleden iniş mi olur, ham demir gümüş mü olur’ türküsüyle arayışlarına devam edebilirler.

        Diğer Yazılar