Özel markalarla tüketici aldatılıyor mu?
Açıklamalar ‘Perakende Yasası’nın yeniden ele alınıp, düzenleneceğini gösteriyor. Düzenlemenin akabinde de bir çok soruna çözüm getirildiği söylenecektir. Çıkan yasanın getirdiği yükümlülükler, denetim ve kontrole tabi olmayacağından bir müddet sonra yeni bir düzenlemeyle, taslak yasayla daha tanışacağımızdan emin olabilirsiniz. Örnek olarak tüketiciyi değil, tüccarı, üreticiyi ve şirketleri koruyan ‘Tüketici Yasası’na bakılabilir.
‘Biz de bu işler neden böyle oluyor?’ sorumu perakendenin önemli bir ismine yönlendirdim.’
‘Bizde üçkağıtçılık yapılacak diye yasa yapılıyor. Ama üçkağıt yapan için tedbir alınmıyor, müeyyide uygulanmıyor.’ Cevabını aldım.
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, “Marketlerin kendi markalarıyla ürettirdikleri ürünlere belli bir yüzde koyacağız” ifadeleriyle ‘Perakende Yasası’nın tüketicinin lehine yeniden düzenlenecek şeklinde anladım. Marketlerin kendi markalarına bir oran koymak yerine, tüketiciye ulaştırdıkları ürünlere kaide, kural koyup denetlemek çok daha önemli. Bu haliyle düzenleme topu taca atma anlamına geliyor. Çünkü markalı ürünlerde de denetim ve müeyyide uygulama sorunu var.
Öte yandan coğrafi ürünlere belli raf yüzdesinde kullanma zorunluluğu getirilmesi çok önemli, şirketlerin gramaj oyunları için önlem alınacak olması da ha keza öyle. Ama kim denetleyecek? Yerine getirilip, getirilmediğini kim kontrol edecek? Mesele bu.
Mesela halihazırdaki yasayı yapanları, yürürlüğe sokanları, bu aksaklıkları görmeyenleri de sorgulamak gerekmez mi? Tüketiciyi korumayan, usulsüzlük yapanları adeta teşvik eden, dürüst müteşebbisleri, şirketleri de zora sokan, rekabeti, kaliteyi, katma değeri, hak ve hukuku, hasılı ticareti alt üst eden bu yasalar kim çıkardı?
Haberturk.com Ekonomi Müdürü Naime Sert’e yeni yasal düzenlemeyle ilgili olarak açıklamalarda bulunan Özel Markalı Ürünler Sanayicileri ve Tedarikçileri Derneği (PLAT) Yönetim Kurulu Başkanı İmer Özer, sınırlama getirilmesi planlanan market markalı ürünlerle ilgili kararın tüketiciye bırakılmasını öneriyor.
Özer’in tüketici ifadesini parantez içinde bu işi yapan marketler olarak okumak gerekir. ‘Tüketici istediğini alsın’ demekle olmuyor. Çünkü bu ürünlerin bazıları bir var, bir yok. Marka kaygısı taşımıyorlar, bilinirlikleri olmuyor. Böyle bir kaygıda söz olmayabiliyor. ‘Kötü çıkarsa bir daha almam’ deme durumu da olmuyor.
Market markalı ürünler, kontrollü ve denetimli olarak üretilirse bir çok açıdan, mesela reklamı harcaması olmadığından markalı ürünlere göre çok daha iyi rakamlara tüketiciye ulaşabilir. Ciddi anlamda küçük esnaflarda korunmuş olur. Bazı market markalı ürünleri de büyük şirketler yapmış olmasına rağmen yine de küçük bir çok şirketin ayakta kalmasını markalaşmasını sağlar. Eğer ilgili bakanlık yetkilileri yasa yapmak için kafa yordukları kadar denetim ve kontroller için yorulsalar sorun kendiliğinden çözülecektir. Tüketici doğal sınırı kendisi belirleyecektir.
Mevcut durumda denetim ve kontrolü kamu iyi yapmadığı için bu tarz market markalarıyla aslında tüketici aldatılıyor. Aldatmanın sebebi de denetim eksikliği ve etkin cezaların olmaması. Aslında halihazırda markalı ürünlerde de bu durum geçerli.
Mesela market markalı biraz ucuz gibi görünen ‘fıstıklı helva’ ile ondan biraz daha rakamı yüksek olan Koska’nın ürününü kıyaslayalım. Ortadan kesin ve içindeki fıstık oranına bir bakın her şeyi net göreceksiniz. Helva için hem bir standart koymaz, hem de kontrol yapmazsanız böyle olur. Helva gibi özle görünen ürünlerde bunlar oluyorsa, denetimsizliğin boyutlarını siz düşünün. En meşhur marketlerin zeytinyağlarının ilginç karışımlardan oluştuğunu bakanlık tespit ettiği notunu da düşmüş olayım.
Hasılı kelam, market markalı ürünlerle uğraşmak yerine bunların üretimlerine çeki düzen vermek ve takibini yapmak icap ediyor. Şu an markalı ürünler tarafında ciddi sorunlar var. Gramaj oyunları, etiket aldatma ve kargaşası, içerikte kullanılan malzemelerin saptırılması bunların öne çıkanları. ‘Üç kağıt yapılır’ diye kural koymak yerine üçkağıt yapanları peşine düşülürse gerisi kendiliğinden toparlanır.
XXX
Boeing’in yazılımı tamam soruşturmaya devam
Boeing iki kazanın ardından, en yeni modeli 737 MAX uçakları için olası kazaların önüne geçecek güncellemeyi tamamladığını duyurdu. Dün telekonferans yoluyla yapılan açıklamayı Boeing Ticari Uçaklar Ürün Geliştirme Başkan Yardımcısı Mike Sinnett yaptı. Kazanın ardından araştırmalarım sonrası buradan yaptığım tespitlerde yazılım sorunu ihtimalinin güçlü olduğunu kaydetmiştim. Nitekim bulgular da bu yönde ağırlık kazanıyor.
Fakat iki kazanın ardından ABD’de açılan bir de soruşturma var. ABD Adalet Bakanlığı, uçağın sertifikasyonunu gerçekleştiren Federal Havacılık Dairesi – FAA (Federal Aviation Administration) ve Boeing’i beraber sorguluyor.
Soruşturma, güncellenen yazılımın devreye girmesini etkileyecek mi? Yere indirileni 737 MAX’lerin yeniden havalanmasını ne kadar geciktirecek? Boeing’e tazminat davası açan havayollarına nasıl bir yol haritası çıkaracak? Merakla beklenen hususlar bunlarla da sınırlı değil.
Boeing, 737 MAX tipi uçaklarında kazanın odağında olan Manevra Karakteristikleri Takviye Sistemi (MCAS) yazılımı için bir güncellemeyi tamamladığını, FAA temsilcileriyle birlikte de iki test uçuşunun gerçekleştirildiğini ilan etti. Ama daha önce de FAA bu uçakları test edip, onay verdiğine göre şüpheleri ortadan kim kaldıracak? Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı'nın - EASA (European Union Aviation Safety Agency) tavrı ne olacak?
İki kazanında yazılım kaynaklı olduğu ve bu sorunun güncellemeyle çözüleceği üzerinde ittifak yapılmış gibi durum var, ancak asıl sorgulanan FAA yetkililerinin bu iki kazadaki rolü. Dolayısıyla tartışmalar 737 MAX’lerden FAA-Boeing uzmanlarının soruşturulmasına kayarak devam edecek gibi....
XXXX
Huawei tartışması Türkiye’ye de taşınır mı?
Almanya ile ABD arasında Çin’in telekomünikasyon devi Huawei tartışması yaşanıyor. Almanya’daki 5G lisans ihalesi sebebiyle konu sıcak. Geçen hafta farklı bir açıdan tartışmayı ele almış, Türkiye’nin ABD ile yaşadığı Rus S-400’lerle benzerliklerine dikkat çekip, kıyaslamıştım.
Öyle görünüyor ki, ABD ile Türkiye arasında bir de Huawei tartışması patlak verecek. Çünkü halihazırda Türkiye’nin 4,5G telekomünikasyon altyapısında Çin’in giderek devleşen şirketi Huawei’nin etkisi söz konusu. 5G’ye geçiş sürecinde de en büyük rol tartışmasız Huawei’nin olacak.
ABD’nin tehdit ve uyarılarına rağmen Almanya, Huawei’ye sıcak bakıyor. Şu an 5G teknolojisini hayata geçirmeye en yakın ve en güçlü şirket de Huawei. Mali ve teknik açıdan rekabetçi yapısıyla, teknolojik üstünlükleriyle öne çıkan Çinli dev, dünya genelindeki telekomünikasyon altyapılarında artık iki şirketten mutlak birisi pozisyonunda.
Türkiye’de de artık bir numara Huawei. Geçen hafta dünya genelinde telekomünikasyon altyapısında Huawei’nin ikinci konumda olduğunu yazmıştım. Ancak o bilgimi güncellemem gerekiyor. Son durum öğrendiğim tahmini rakamlarla şöyle:
Huawei: %35-40
Ericsson: %27-30
Nokia: % 15
Samsung, ZTE ve diğerleri de geriye kalanı paylaşıyor.
Türkiye’de 4,5G’de çekirdek şebekeyle, baz istasyonu ve diğer ekipmanlarla telekomünikasyon altyapısının öncüsü Huawei. Halihazırda Türkiye’deki 3 GSM operatörünün 4,5G altyapısındaki payı şöyle:
Vodafone: % 100 Huawei
Türk Telekom: %75 Huawei, %25 Ericsson
Turkcell: %50 Huawei, %50 Ericsson
Türkiye’nin 4,5G’deki Çin tablosu böyleyse 5G’yi siz düşünün. Diğer şirketlerin teknolojide ve maliyetlerde Huawei ile yarışamamaları büyük handikap. 2 yıl öncesine kadar Çin’in fiyat avantajı vardı, şimdi buna teknolojik üstünlük de eklendi. Ve ABD-Çin savaşı zirve yapmaya başladı.
Amerika, Huawei’nin iletişim ürünleriyle konuşulanları dinleyeceği, dataları ele geçirip Çin’e aktaracağını ileri sürerek NATO ülkelerinde güvenlik zafiyetine dikkat çekiyor. Ancak yeni teknolojiler data ile sesin transfer ve trafiği de çok iyi kontrol edebiliyor. Avrupa’da bu argümanlarla ABD’ye karşı Huawei ile işbirliği savunması yapıyor. Tartışma devam ediyor.
Bakalım Avrupa’da Huawei tartışması nasıl bitecek? Türkiye’ye yansıması ne olacak?