Uçuş arası 'Boğaz Turu'
İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin değerlerini ne kadar biliyoruz? Ne kadar koruyup, her yönüyle değerlendirerek, gelecek nesillere aktarabiliyoruz?
Kusura bakmayın, değerlerimizin önemini bilmediğimiz ve zarar vermeye devam ettiğimiz için söze soruyla başladım.
Halbuki ülkemiz, değeri hiçbir zaman eksilmeyecek ve eskimeyecek varlıklar barındırıyor. Petrolü olan, ama başka hiçbir şeyi olmayan coğrafyalara öykünmek yerine elimizdekilerin kıymetini bilsek, maddi ve manevi olarak bize fazlasıyla yetecektir. Neyse asıl mevzuya, en azından İstanbul’a azcık da olsa değer veren bir uygulamaya ve ayrıntılarına değinmek istiyorum.
Türk Hava Yolları (THY) Atatürk Havalimanı’nda başlattığı transit yolcularına İstanbul turu yaptırma hizmetini, İstanbul Havalimanı’nda da geliştirerek devam edecek. Dünyanın en önemli havalimanlarından birini hizmete sokmakla övünmek yetmez, küresel ölçekte ve hak ettiği şekilde ürünler geliştirmek de gerekir. Bu görev de öncelikle havalimanını işleten şirkete (İGA), burayı merkez üs (HUB) olarak kullanan havayoluna (THY) ve şehrin sahibi konumundaki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne düşüyor.
THY, yeterli zamanı olan transit yolcularına ücretsiz İstanbul turu düzenleyerek sadece bu kenti değil, Türkiye’yi tanıtıyor, pazarlıyor. Ben bu tarz hizmetlerin verilmesi yönünde çok yazı yazdım. Fakat sadece THY’ye ilham olabildim. Halen daha havalimanı işletmecileriyle, belediyeleri uyandırabilmiş değilim. Turizm Bakanlığı’nı ise mevzuya dahil bile etmiyorum.
THY’nin 2009 yılında Atatürk Havalimanı'nda “Tourİstanbul” ismiyle başlattığı proje elde edilen tecrübelerle İstanbul Havalimanı'nda da devam ediyor. Transit yolcular, yeterli zamanları varsa iki uçuşları arasında boğaz turu dahil, şehrin tarihi ve kültürel değerlerini tanıma şansı buluyor. Ancak bu projenin konaklamalı olan versiyonu da var.
THY’nin aynı zamanda duraklamalı (Stopover) programı da var. İki uçuş arasında İstanbul’u daha iyi keşfetmek için süresi 24 saati aşan, gece konaklamalı bir program. Duraklamalı program sektör paydaşlarıyla birlikte birçok meydanda kullanılan bir uygulama.
Benzer programları İGA, sadece THY ile değil çeşitli şirketlerle de zenginleştirebilir.
İstanbul gibi bir şehirde bulunan havalimanına, dünyadaki kaç şehrin havalimanı rakip olabilir? Ya da İstanbul Havalimanı’nı Suudi Arabistan’da Riyad’a alıp koysanız bir anlamı olabilir mi?
Dolayısıyla İstanbul’u her açıdan iyi değerlendirmek için İGA yönetiminin, sadece CEO’su Kadri Samsunlu ve ekibini kastetmiyorum, İGA ortaklarının; Cemal Kalyoncu (Kalyon), Mehmet Cengiz (Cengiz İnşaat), Mehmet Nazif Günal (MAPA) ve Nihat Özdemir’in (Limak) elini taşın altına koyması icap ediyor.
Havalimanı ile İstanbul’un çok iyi eşleştirilmesi şart. Bunun için hem beyin terletilmeli, hem de ortaya çıkan projelere başlangıçta maddi/manevi destek olunmalı.
İGA yönetimi de inşaat aşamasından, itibarlı, kaliteli, müşteri memnuniyeti odaklı bir işletmeye geçildiğinin işaretlerini vermeli. Şüphesiz havalimanında inşat işleri bitmedi, fakat müteahhitlik faslının geride kalması, vizyoner iş adamlığı şapkasının öne çıkması lazım. Bunun içinde THY ile “Tourİstanbul”a katılacak bir transit yolcunun kayıt işlemleri aşamasında İstanbul Havalimanı’nda internet meselesi olmamalı. Havalimanında belli bir süre ücretsiz ve sorunsuz wi-fi hizmeti ise tüm yolculara sağlanabilmeli. ‘Var demek’ yeterli olmuyor.
İGA konsorsiyumunu oluşturan şirketlerin bu denli büyük ve bu evsafta meydan işletme tecrübesi yok. İstisna olarak Limak’ın iki küçük meydanda işletme tecrübesi bulunuyor ama çok yetersiz. Dolayısıyla İstanbul Havalimanı’nın iyi işletilmesi için daha fazla efor sarf etmeleri gerekiyor.
Mesela Antalya Havalimanı, uzun süre İbrahim Çeçen’in inşaat şirketi IC Holding tarafından müteahhit şapkasıyla işletildi. Ama ne işletme! Müteahhitlik maalesef Antalya’da vizyoner iş adamlığına dönüşmedi. Yolcuya, kente, Türk turizmine dokunan hiçbir şey geliştirilmedi. Ucuz bir meydan olarak idare edildi. Üzerine hiçbir yeni değer konmadığı için ilave gelir de üretilemedi. Netice itibariyle IC’ye ait olan %50 hisse Sani Şener’in dünya markası haline getirdiği işinin uzmanı TAV’a satıldı.
İstanbul’da Sabiha Gökçen Havalimanı da Antalya ile aynı kaderi paylaşıyor. İyi tarafı bu durumdan kurtulmaya çalışıyor olması. Fakat meydanın sahibi Savunma Sanayi Başkanlığı (SSB) onun çatısı altındaki havalimanı otoritesi HEAŞ ve Malezyalı patronları arasında uyumlu bir gelişme görünmüyor.
Hasılı THY, ücretsiz şehir turuyla yolcu memnuniyetini yükseltiyor, transit yolcu pazarındaki payını artırıyor. Turizme de katkıda bulunuyor. Benzer ve daha ilginç adımları İGA da atabilmeli, THY dahil diğer havayollarının yolcularına cazip gelecek paketler geliştirebilmelidir. Otellerle anlaşmalı olarak 1-2 gece konaklamalı kampanyalar olabilir. Belediye ile anlaşmalı gezi, gurme, boğaz turları yapılabilir. Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Ayrıca havalimanı işletmecileri, yolculara havayollarına ait birer ürün gibi muamele etmemeli. Zira her yolcudan zaten meydanı kullanma ücreti kesiliyor. İstanbul Havalimanı’nda rakamlar şöyle; Dış hat giden yolcu 20 Euro, transit 5 Euro ve iç hat giden yolcu ise 3 Euro’yu uçak bileti alırken peşin ödeniyor.
İstanbul Havalimanı oldukça büyük bir terminale sahip. Yolcular aynı zamanda onların da müşterisi veya misafiri. Dolayısıyla yaşlılar, hastalar, engelliler, çocuklu aileler ve hamileler devasa terminalde yürümede zorlanıyorsa çözüm üretmek de İGA’nın görevi. Çünkü havayolları bu kategorilerdeki yolcularına sağlık sorunları çerçevesinde hizmet veriyor.
Havayolları, yolcularının durumlarına hastalık, sağlık sorunu zaviyesinden bakarken, İstanbul Havalimanı konfor çerçevesinde yaklaşıp yolculara terminal içinde golf araçlarıyla (Buggy) hizmet verebilmeli. Bu hizmeti de belli kriterlere kavuşturup, şeffaf bir şekilde devreye alıp uygulaması lazım. Sorunca söylenen veya saklanmaya çalışılan bir hizmet olmamalı...
Yukarıda dikkat çektiğim hizmetleri ve hususları en iyi uygulayan havayolları ve havalimanları Singapur, Amsterdam, Tokyo gibi şehirlerde bulunuyor. Meraklıları inceleyebilir. Tek başına havalimanı yapıp, kamu mantığıyla işletme anlayışı ise gerilerde kaldı.