Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Uzun bir süredir Yavuz Sultan Selim ile Osmangazi köprülerinin ortaklarından İtalyan Astaldi’nin hisselerini satışa çıkardığı ve Çinlilerle görüştüğü biliniyor. Ancak Astaldi ismiyle daha fazla anılan İstanbul Boğazı’nın 3. köprüsü Yavuz Sultan Selim oluyordu. Burada iki ortaktan birisi olması, yani hisse ağırlığı ve projenin konumu sebebiyle ön plandaydı. İlginçtir ilk döviz ayarı da Yavuz Sultan Selim için yapıldı.

        İki hafta önce hisse satışında önemli mesafe kat edildiği, ancak araç geçiş garantilerinin döviz bazlı ödemesinde Çinlilerin bazı düzenlemeler istediği bilgisini almıştım. O düzenleme de yapıldı. Fakat Çinliler veya satış görüşmeleri bu düzenlemeye ne kadar katkı yaptı bilemiyorum.

        Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile Kuzey Çevre Otoyolu İbrahim Çeçen’in şirketi IC İçtaş İnşaat ve İtalyan Astaldi (ICA) tarafından işletiliyor. Geçen yıl Ulaştırma Bakanlığı’na baş vurup, düzenleme isteyen de ICA. Sağlanan fayda önce bu konsorsiyuma, sonra diğer şirketlere yaygınlaşacak gibi görünüyor. Aynı durumdaki diğer projeleri de kapsayan genel bir düzenlemeye neden yapılmadı, bilemiyorum.

        Bir projede ihale kriteri değiştirilip, ocak ve haziran aylarında döviz güncellemesi yapılıp, takip eden aylarda da garanti ödemesi gerçekleşecek. İlk uygulama Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde önümüzdeki Haziran’da gerçekleşecek.

        Ulaştırma Bakanlığı ihale şartnamesi gereğince her sene ocak ayında döviz güncellemesini, sonra da garanti ödemesini yapıyordu. Bu hesap düzeni değiştirildi. Habertürk’ten Olcay Aydilek’in haberi böyle. Gerisini de ben söyleyeyim. Bu düzenlemeler burada ve bu haliyle kalmayacak.

        Ulaştırma Bakanlığı’nın Yavuz Sultan Selim Köprüsü için attığı adım diğer projelere hatta bitmeyenlere de şamil olacak. Osmangazi Köprüsü, Çanakkale Köprüsü ve bunlara benzer detaylar içeren başka projelerde talepte bulunacaktır. Görüştüğüm ilgili çevrelerin yaklaşımı da bu yönde. Devlet de birine verip, diğerine vermeyeceğine göre devamı gelecektir.

        Avrasya Tüp Geçit Projesi bildiğim kadarıyla bunlar içinde ihalesi en eski olanı. Mesela bu projede döviz güncellemesi 6 ayda bir, ama garanti ödemesi yıllık. Şimdi doğal olarak bu projenin garanti ödemesi de yılda 2 defaya çekilecek. Kamunun aynı özellikler taşıyan projeler için ihale şartnamesini farklı hazırlaması ilginç. Sonra bu tarz düzeltmeler yapılıyor, ama ihalelere teklifler ilk haline göre veriliyor. Bu şartnamelerle yurtdışından finansman, kredi bulunuyor.

        Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde yatırımcı lehine, kredi ödemesini kolaylaştırmaya matuf bir düzenleme. Peki kamu düzenleme sonrası bu yatırımcılardan ne alacak? İşletme süresi ne kadar kısalacak? Veya kısalacak mı?

        Asıl mesele bu düzenleme işinin nereye kadar gideceğinde. Dövizin hareketli olması sebebiyle şirketler/müteahhitler için başka ne gibi önlemler veya çözümler getirilecek merak konusu.

        Müteahhitlerden sonra sıranın vatandaş lehine düzenlemelere de geleceği söyleniyor. Bazı proje sahibi şirketler geçiş ücretlerinin aşağı çekilmesinden yana değil. Nasıl olsa garantilerini alıyorlar. Ayrıca vatandaşa geçişlerde indirim yapılmasının onlara faydası da yok. Mutlaka da külfeti vardır.

        Geçiş sayıları artmıyor!

        Mesela Avrasya Tüneli’nde bu sene indirim yapılmasına rağmen geçişlerde artış olmadı. Bilakis bu yılın ilk 3 ayında % 5-6 oranında düşüş var. Köprü ve otoyolları için yeterli bağlantı yollarının olmaması ve ekonominin canlılığını kaybetmesi asıl sorun.

        Kamu tarafının teorisi şöyle; Devlet garanti rakamlarını ödüyor, ama köprü, tünel ve otoyollardan geçiş sayısı istenen oranda artmıyor. Verilen garantileri karşılayan köprü, otoyol ve tünel projesi de henüz yok. Devasa yatırımlar, ücretler sebebiyle verimli kullanılmıyor. İstenen oranda geçişler olmuyor.

        Bu sebeple; Ücretleri aşağı çek, geçişleri artır. Köprüden, tünelden ve otoyollardan geçen de, geçmeyen de para ödediğine göre geçiş ücretleri aşağı indir, faydalanan sayısı artır.

        Kamu bakışı bu...

        Zaten hali hazırda ihale şartnamesine göre bir otomobilin Osmangazi’den geçiş ücreti 40 dolar. Önümüzdeki yıllarda daha da artacak. Devlet de taahhüt ettiği araç geçiş garantisini bu rakamlar üzerinden ödüyor. Şimdi bugünkü dolar kuru üzerinden TL’ye çevirin. 240 TL eder ve köprü boş kalır. Ama devlet, köprüden hiç kimse geçmese dahi garanti edilen araç geçiş bedellerini ödemeye mecbur.

        Yavuz Sultan Selim’de de durum çok farklı değil. Ağır vasıtaların bu köprüyü kullanması mecburi. Serbest bırakılsa orası da boş kalır. Ama devlet vatandaştan topladığı vergilerle garanti bedelini öder. Dolayısıyla köprülerden geçilse de geçilmese de Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle hizmete sokulduğu için ilgili şirketlere karşı devlet sorumluluklarını yerine getirmek durumunda. Geçecek araç sayısı yüksek tutulmuş olabilir, geçiş bedelleri Türkiye şartlarını zorlayabilir, onlar ayrı mesele.

        Bu tarz projelerin hem garanti paralarını öde, hem de boş yatır olur mu? Olmaz. İki türlü zarar. Vatandaş körfezi dolaşacak, başka yollara sapacak. İthal yakıtı tüketecek, ithal aracı yıpratacak, zaman kaybedecek ve yolları yoğunlaştıracak.

        O zaman geçiş ücretlerini vatandaş için makul rakamlara indir. Projeler kullanılsın. Amacına hizmet etsin. Garanti hesaplarını arka planda ayrı tut, ödemesini yap. Formül bu.

        Bu formül Osmangazi’de uygulanıyor. Bu senin başında indirimden vaz geçilip normal rakam 40 dolar telaffuz edilince ciddi krize dönüşmüştü. Günümüzde 1 dolar 6 TL seviyesinde. Düşünün bakalım kim 240 TL verip Osmangazi Köprüsü’nden kim geçer? Bir de köprünün iki başında paralı bağlantılı yollar var.

        Görünen köy kılavuz istemez. Köprülerin, otoyollarının ve tünellerin araç geçiş rakamları Türkiye şartlarıyla örtüşmüyor.

        Diğer Yazılar