Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Doğu Akdeniz'de MTA Oruç Reis sismik araştırma gemisinin faaliyete başlamasıyla "Mavi Vatan" için yeni dönem de başlamış oldu. Yunanistan da ortalığı ayağa kaldırmaya başladı. Bu defa bir önceki Navtex yayınında Almanya’nın devreye girdiği tablodan çok daha farklı bir durum söz konusu. Türkiye iyi niyet gösterip masayı tercih etmesine karşılık Yunanistan’ın müzakereden kaçıp Mısır ile anlaşma imzalaması tartışmalarda lehimize bir hava oluşturdu, ama yanımızda kimin hangi pozisyonla olacağı belli değil.

        Yunanistan’a destek gerekçesiyle Fransa’nın ilk önce kendini sahaya atmasının birçok sebebi var. Başta Almanya olmak üzere Avrupa Birliği (AB) ülkeleri de bu durumun farkında, ama Akdeniz’de daha önce filolarıyla yarış halinde olan Amerika ve Rusya’dan henüz net bir yaklaşım söz konusu değil. Mesela Rusya Akdeniz’deki tartışmaların neresinde yer alacak? Kıbrıs'ın yüzde 3'ünün sahibi İngiltere de ortada yok! Rusya ile İngiltere Fransa'nın herkesten önce sahayı atlamasına ne diyor?

        Suriye’de varlığını güçlendiren Rusya son yıllarda Akdeniz’deki filosunu da ABD’ye karşı ciddi anlamda güçlendirdi. Bir zamanlar Türkiye’de Rusya'nın sıcak denizlere inmesi, Akdeniz'de bulunması riskli bir durum olarak ele alınırken şu günlerde ise “Bir denge unsuru olabilir mi?” Diye konuşuluyor.

        REKLAM

        Doğu Akdeniz'deki tartışmalarda ve Türkiye karşıtı cephenin arka planında ABD’nin olmasını, NATO müttefikliğini nasıl okuyacağız? ABD ve AB'yi arkasına alan Yunan-Rum ikilisi Türkiye’nin egemenlik alanlarında fiili durumlar oluştururken arka planda seyir halinde olmalarını nasıl değerlendirmeliyiz?

        Öte yandan Rumların son yıllarda Rusya ile ilişkilerini bozup tamamen ABD’ye yaslanması, ABD’nin de aleni bir şekilde Türkiye aleyhine olacak destekleri Rumlara sağlaması Akdeniz’de yeni dengelerin oluşacağına da işaret ediyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni (GKRY) defalarca uyaran ve adada ABD-Fransız teşkilatlanmasına tepki gösteren Rusya, Doğu Akdeniz’deki bu son gelişmelerde nasıl bir rol üstlenecek? Suriye Tartus'ta deniz gücü, Hmeymim Hava Üssü’nde uçakları ve hava savunma sistemleri bulunan, Libya’da saha kontrolü olan Rusya bu tartışmaların neresinde olacak? Rusya’nın büyük ölçüde menfaatleri Türkiye ile paralellik arz ediyor. Acaba bir ittifak olabilir mi?

        Mesela Rusya Doğu Akdeniz'de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) tanısa Doğu Akdeniz’de dengeler hangi ölçüde değişir? Son dönemde GKRY ile ilişkileri bozulan Rusya böyle bir adım atabilir mi? Doğu Akdeniz'de 'Güvenlik ve Enerji Ortaklığı’na ABD’nin destek verip, Rumlara uygulanan silah ambargosunu kaldırılması Rusya’yı ciddi alarak rahatsız ettiği biliniyor. Bu gelişmeler çerçevesinde Rus savaş gemilerinin lojistik destek için Rum limanlarına uğramayacak olması Rusya’yı harekete geçirebilir mi?

        Netice itibariyle Türkiye ve Rusya’nın Libya müzakerelerine başlayacağı şu günlerde Doğu Akdeniz tartışması konuları neden farklı yere taşımasın?

        Irak- Türkiye ilişkilerini kim geriyor?

        Türkiye – Irak ilişkileri son dönemin en beklenmeyen günlerini yaşıyor. Yeni sınır kapılarının açılması, ticaret hacminin artırılması konuşulurken hafta başında Erbil’de PKK’lı teröristlerle toplantı halinde olan Iraklı iki Kürt askerin Türk SİHA’ları tarafından bombalanması bahane edilerek tuhaf tepkiler gösteriliyor. Fransa ve Mısır, alenen Irak’ın Türkiye ile olan iyi ilişkilerini hedefliyor. Arap Birliği de benzer yaklaşım içinde...

        Ancak önemli bir kaynağım Irak-Türkiye ilişkilerinin bozulmasında dikkat çekmeyen en önemli ayrıntının Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) olduğunu söyledi. IKBY’nin Türkiye aleyhine Bağdat’ta ciddi çalışmalar yaptığı, son dönemde bozulan ilişkilerde, Irak’ın Türk vatandaşlarına kapıda verdiği vizenin kaldırılmasında önemli rolü olduğuna dikkat çekti. Şu an Irak’a gidecek Türk vatandaşlarının özellikle iş dünyasını ciddi zorluklar bekliyor.

        İki ülke ilişkileri ilginç bir yere taşınmak isteniyor. Dikkat etmek, sükûnetle hareket etmek gerekiyor.

        Güneşin yerlileştirmesini kim istemiyor?

        Güneş enerjisine dayalı “Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları” ihalesinin sonuncusundaki detayların Türkiye’nin bu alanda yerli ve milli teknoloji kazanma çalışmalarına ciddi zarar vereceğini birkaç defa buradan yazdım. İlgili taraflardan tek bir cevap, yorum dahi gelmedi. Çünkü ciddi anlamda yabancı lobilere teslim olma söz konusu. Yazdıklarımın tek bir cümlesi dahi yanlışsa birileri çıkıp cevap verse iyi olacak. Aksi halde ihale şartnamesinin bir an önce Türkiye’nin milli menfaatleri doğrultusunda düzeltilmesi gerekir.

        Çünkü “Güneş Enerjisi Santralleri” (GES) için ihalede yer alan yüzde 70 oranındaki “Yerlilik” kriteriyle cam, çerçeve, kablo ve hazır gelen hücrelerin işlenmesini tarif etmek yerine yüzde 10’luk bölümde yer alan ve en hassas yerinin, güneş hücresine yerli olma şartı konması çok daha önemli olacaktır. Zira bir GES’te güneş hücresi hangi ülkeye aitse, üründe o ülkenin kabul ediliyor. Dolayısıyla teknolojik mamullerde yüzde 70-80 oranında yerlilik kriteri koymanın bir anlamı olmuyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bu hususa özellikle önem vereceğini umuyorum.

        Türkiye'nin 36 ilinde toplam 1000 (bin) megavat gücündeki bağlantı kapasitesinin tahsisi amacıyla 10, 15 ve 20 megavat kapasitelerinde olacak şekilde güneş enerjisine dayalı 74 YEKA ihalesinde güneş hücresi detayı hayati önem taşıyor. Türk mühendislerinin emeği, Türk şirketlerinin yatırımları, gelecek hedefleri, Ar-Ge çalışmaları ve nihayetinde bu alanda hem ihtiyaçlarımızın yerli ve milli imkânlarla karşılanması hem de ihracatçı olmamız için bu işte sorumlulukları bulunanlara tarihi görev düşüyor. Eğer ihale şartnamesinin bu detayı düzeltilmezse açıkça yabancı şirketlerini desteklendiği yönündeki kanaatler kesinleşmiş olacaktır. Vakit varken ülkemizin menfaatlerini ilgililerin koruyacağını düşünüyorum.

        Bir kez daha altını çizeyim; Güneş hücresinin özünü oluşturan “ingot, wafer, hücre ve modül” imalatını tek çatı altında yapabilen Türk şirketleri varken, onların önünü kesip, yabancı şirketlere destek veren uygulamalardan vaz geçmemiz şart. İhale şartnamesindeki yüzde 70 yerlilik kriterine aldanmayalım. Zira ihale şartnamesindeki ince detaylarla yabancı şirketlere yol verilmektedir!

        Diğer Yazılar