Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yaza girdik. Her yıl olduğu gibi sıcak havalarla birlikte asfalt yollar da ısınarak savunmasız hale gelecek. Başta da sağ şeritler olmak üzere yollarımız hızla bozulmaya devam edecek. Çünkü taşıma kapasitesinin çok üzerinde, istiap haddinin iki katı seviyelerde yüklerle yola çıkan, haksız rekabet eden çokça araç var. Ülkeye verdikleri zararın ise sınırı yok. Zaten Türkiye’nin yol ömrü karnesi de pek parlak olmadığından yollar bir yandan yapılırken, güzergahın tamamı bitmeden diğer taraftan tamir başlıyor…

        Neden?

        Nedeni çok! Mesela azami yük sınırını, istiap haddini aşan kamyonlara, TIR’lara, karayolu araçlarına kamu göz yumar, hatta teşvik eder gibi davranırsa buna yol dayanır mı? Mesela gemiden limana 240 ton olarak inen bir yük, evraklara müdahale edilerek, limandan 60 ton olarak karayolu araçlarına yüklenip taşınabiliyor. Hiçbir izin ve prosedüre takılmadan da yollara çıkabiliyor. Şu anki düzen tam böyle çalışıyor.

        Ağır yüklerde prensip yükün yer olan baskısını azaltmak için çok dingilli araçlarla yapılmasıdır. Fakat Türkiye’de 14 dingille yapılması gereken ağır bir yük rahatlıkla 8 dingilli bir araçla taşınabiliyor. Bu durumda lastik başına yere basar ağırlık yüzde 100’e yakın artmış oluyor.

        Böyle bir taşımacılık, taşıtan ve taşıyan açısında bir rant anlamına gelse de yol ömrü kısalacağı için bunun bedelini toplum ödüyor. Adeta milli servet heba ediliyor. Halbuki özel yükler için özel araçlar ve özel sürücüler olması gerekir. Ancak ülkemizde usulsüz evrak düzenlenerek bu prosedürler aşılıyor. Kamu otoriteleri de buna çanak tutuyor, yardımcı oluyor.

        Ağır tonajlar araçların geçeceği güzergah üzerindeki tüm köprülerin bu taşımaya uygun olduğuna dair tahkik, inceleme raporları gerekir. Halbuki taşınan tonajı evrak üzerinde değiştirerek bu zorunluluktan kurtulan taşımacı yükü de daha ucuza taşıyor. Bu da sektörde usulüne uygun çalışan şirketler aleyhine ciddi şekilde haksız rekabete sebep oluyor.

        Bu tarz hadiselerin tespiti de çok kolay. Şirketlerin sosyal medya hesaplarındaki reklamlarına bakınca her şey net bir şekilde görmek mümkün. Hatta bu haksız, hukuksuz taşıma işlemi gurur projesi olarak sunularak, 234 tonluk bir taşımayı olması gerekenin yarısından da az bir araçla sadece 8 dingili olan bir ekipmanla yaptıklarını ilan ediyorlar.

        REKLAM

        Halbuki bu taşımaların otoyollarında yapılması yasak! Fakat kamu otoriteleri kamera kayıtlarını incelerse veya bir denetim mekanizması olarak kullanırlarsa otoyollarda her ay binlerce taşıma yapıldığı rahatlıkla tespit edeceklerdir. Alınan yol izin belgeleri ile karşılaştırılma yapılması, azcık kontrol mekanizmasının devreye girmesiyle her şey tüm gerçekliğiyle ortaya çıkacaktır. Kamu otoriteleri, Ulaştırma ve İçişleri Bakanlığı birileri rant elde etsin, daha fazla haksız para kazansın diye yollarımızı feda etmemeli! Netice itibariyle bu yolların bedeli halkın cebinden çıkıyor.

        Standart taşıma yöntemleriyle yapılması mümkün olmayan, uzman ekip desteği ve gözlemi eşliğinde, özel araç ve ekipmanlarla olması gereken taşımacılığın (Gabari Dışı Taşıma) yasak olduğu otoyollarda ise bu kurala hiç uyulmuyor.

        Peki devlet, kamu otoriteleri ve ilgili bakanlıklar ne yapmalı?

        Yapacakları tek şey mevcut yasaları ve yönetmelikleri uygulamak. Bunun için kontroller yapmak ve gerekli noktalarda kontrolleri sıkılaştırmak yeterli olacaktır. Bu işin bir rant aracı olarak kullanılmasına daha fazla göz yumulmadan önüne geçilmesi şart!

        Dijital çağda bu işlerin takibi de çok kolay. Her yerde kamera var ve kontrolü kolay. Özel yük taşıma izin belgesi olmayan araçlar çok kolay tespit edilebilir. Kanunlara aykırı olarak yük taşıtana da taşıyana da müeyyideler uygulanabilir. Kanunlar dahilinde hesap sorulabilir. Yollarımızın bu şekilde, yasaların çiğnenerek kullanılmamasına umarım daha fazla göz yumulmaz. Yol geçen hanı gibi kullanılmasından birileri rahatsız olur!

        161 yol yardımıyla ticaret!

        161 yol yardımıyla ticaret!
        0:00 / 0:00

        Otoyollarda başınız bir iş gelirse, sorun yaşarsanız acil yardım hattı 161’i arayınca birileri imdadınıza yetişir diye tahmin ediyorsunuz. Ama öyle değil. 161 Otoyol Acil Yardım’ı aradığınızda yardıma gelenler aslında yeni bir müşteriyle tanışmak için gelmiş oluyorlar. Çünkü yardım yapmaktan ziyade sorununuzu kimin çözeceğine dair size yol gösteriyorlar. Arka planda anlaştıkları kişilere sizlere yönlendirip para kazanıyorlar şeklinde anlayabilirsiniz. Bunun için de otoyolların belli güzergahlarında sorun çıkması için özel gayret gösterildiğine dair ciddi iddialar var.

        Bursa-Balıkesir arasında kısa aralıklarla bir şirketin araçları lastik patlama hadisesi yaşıyor. Her iki aracın sürücüsü de aşağı yukarı aynı noktada, lastiğine vida batması sebebiyle 161 Otoyol Acil Yardımı arıyor. “Yardım için gelenler biz bir şey yapamayız” diyerek, sorun yaşayanları tamir için aynı şirkete yönlendiriyorlarmış. İlgili şirketin sahibi, “Bu işte bir gariplik olduğuna dikkat çekerek, otoyolda vidanın ne işi var? Neden hep aynı şirkete yönlendirme yapılıyor?” Şeklinde haklı olarak bir sorgulama yapıyor. 161’den sorumlu makamların dikkatine…!

        Türkiye 5G"nin neresinde?

        Türkiye 5G"nin neresinde?
        0:00 / 0:00

        Türkiye 5G’ye 2025 gibi geçmeyi planlıyor. Eğer 5G konusunda yürütülen yerli ve milli çalışmalar netice verirse 5G’ye geçmek daha kolay olacaktır. Ancak Mart 2021’de “Uçtan Uca Yerli ve Milli 5G” çalışmalarında önemli mesafe kat edildiğinin ilan edilmesinden bu yana ticarileştirilmiş ürün olmadığının da altını çizmekte fayda var. Daha doğru ifadeyle yaklaşık bir yıldır 5G konusunda bir ilerleme söz konusu olmadı. Geriye kalan zaman iyi değerlendirilmez, kamu tarafı oyalamaya devam edilirse korkarım 5G’de kullanılacak yerli ve milli ürün çok az olacaktır.

        Dünyanın da gündeminde olan yeni nesil mobil teknoloji 5G, bireysel ihtiyaçları değil, endüstrideki talepleri karşılamak üzere geliştirilmiş bir ürün. Odak noktasında endüstrinin dijital dönüşümünü sağlamak var. 5G denince nesnelerin interneti, makinelerin birbiriyle iletişimi akla geliyor. Bireysel hizmetlerde ise fazla bir yenilikten söz etmek mümkün değil. Hatta 4G’nin son sürümü teknolojilerin üzerine koyacağı bir şeyde yok denebilir. Dünyada 5G sadece yüksek hızlı internet nedeniyle konuşuluyor. Ancak buradaki hızlılık da anlık iletişim veya gecikmeyi önleme sebebiyle bahse konu oluyor.

        Henüz olgunlaştırma aşamasında olan 5G’nin endüstriyel kullanımı için gerekli standartların da 2024 yılında tamamlanması bekleniyor. Bu da Türkiye’nin da takvimine uygun şekilde endüstriyel 5G’nin dünyada da birçok eksiğini gidermiş olarak 2025’te hizmete gireceğine işaret ediyor.

        Dolayısıyla yerli ve milli teknolojileri hazırlamış bir Türkiye’nin 5G için takvim belirlemesi en doğrusu olacaktır. Bu tarihte kesinlikle 2025’ten önce olamaz. Ayrıca ekonomik tablo ortadayken ve 5G’de ihtiyaçların ne olduğu dahi tam tanımlanmamışken 5G ihalesini bu günlerde konuşmanın, gündeme getirmenin hiçbir realitesi olmayacaktır.

        Daha önce de Türk Telekom ve Turkcell’in ihalenin ötelenmesi, Vodafone ise bir an önce yapılması için çaba gösterdiğini yazmıştım. Ancak asıl belirleyici taraf Ulaştırma Bakanlığı ve BTK olduğu için kamu tarafının ne düşündüğü daha önemli. Kamu yerli ve milli teknolojileri önemsiyor. İhale şartnamesini yerlilik kriteri de koyuyor. Yerli ve milli 5G ürünler hazır olmadığına göre Ulaştırma Bakanlığı'nın da 5G için acele etmeyeceğini düşünüyorum.

        Ayrıca geçmişte yaşananlar da 5G ihalesine yol göstermektedir. Mesela 26 Ağustos 2015’te BTK tarafından yapılan 4.5G ihalesinde Turkcell’in 8 paket için KDV dahil toplam 1,9 milyar Avro, TT 5 paket için KDV dahil toplam 1,1 milyar Avro ve Vodafone da 5 paket için KDV dahil toplam 0,9 milyar Avro ile sonuçlandı.

        Bu ihalede Vodafone diğer operatörlere göre daha az bir bedelle en dar aralıktaki spektruma teklif verdi. Bugün de en sıkışık durumda olan Vodafone. Bu sebeple acilen 5G’ye geçilmesini veya bir yöntemle yeni frekans tahsisi istiyor. Ayrıca yaptığı 5G yatırımlarından zarar etmemek ve yatırıma devam etmek amacıyla 5G’ye bir an önce geçilmesini dillendiriyor.

        Fakat Türkiye’ye 5G frekans ihalesinde acele ederse bunun ülkeye faturası da ağır olacaktır. Dış ticaret açığını en az 25 milyar dolar artıracağı yönünde tespitler var. Lisans ödemeleri, ilgili altyapı yatırım ekipmanları ile 5G uyumlu cihazların ve yazılımların ithalatı ve zaman içerisinde bunlara bağlı gerçekleşecek riskten korunma (hedge) işlemleriyle birlikte yaklaşık 25 milyar dolar tutarında döviz talebi ülkemiz şartlarında ciddi risk demek.

        Enflasyon üzerinde de yukarı yönlü olumsuz etki oluşturması söz konusu. Yerli üretimde etkin hale gelmeden 5G’ye geçiş doğal olarak tüm operatörleri yabancı firmalardan tedarike itecektir. Elden edilen yerli ve milli ürün başarısı da çöp olacaktır. Avrupa ve Çin menşeli ürünler piyasaya hâkim olacağından 5G’de yerli ve milli ürün kullanımı hatta yurtdışına satışı da hayal olacaktır. Savunma Sanayi Başkanlığı’nın öncülük ettiği ULAK ve Ulaştırma Bakanlığı’nın desteklediği Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi’nin (HTK) ürünleri ve çalışmaları da 5G’de acele edilirse değersiz hale gelecektir.

        Türkiye’nin bu alanda kaydettiği başarılar önemlidir. Netice alınıncaya kadar da desteklenmesi gerekir. İthal teknoloji ve ithal ürünlerden faydalanmak isteyen, lobi yapanların önü mutlaka kesilmelidir. Zira mobil telekomünikasyon şebekelerinde kullanılan katma değerli ve kritik ekipmanlar sınırlı sayıdaki küresel üreticinin kontrolünde.

        Türkiye’de 5G şebekesi için ihtiyaç duyulacak yerli ürünler henüz prototip aşamasında ve ticarileştirilmesi kamudan destek bekleniyor. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın yabancı ürünlere yerlilik belgesi vermek için çalıştığı kadar, 5G’de yerli ve milli ürünleri destekleyen bir adım ise maalesef yok!

        Eğer yerli üretimde mesafe kat edilmeden 5G’ye geçilirse, operatörler de Avrupa, Güney Kore ve Çin menşeli tedarikçilerden ürün temin etmek zorunda kalacaktır.

        Netice itibariyle erken tarihli ve yüksek bedelli bir 5G ihalesi henüz 4.5G yatırımlarının dönüşünü alamamış Türk GSM operatörlerinin finansal istikrarını da bozacaktır. 5G teknolojisinin gelir yaratma potansiyelinin sınırlı olması dikkate alınmalıdır.

        Diğer Yazılar