Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Hemen hemen 2 yılda bir Bodrum’un kıyıların nasıl işgal edildiğine dikkat çekiyorum. Nüfuzlu otellerin, restoranların ve çeşitli işletmelerin halktan kaçırdığı deniz kıyılarına vurgu yapıyorum. İmar mevzuatına aykırı durumlar ve tuhaf yapılaşma hikâyeleri yurdumuzun dört bir yanında nasılsa Bodrum’da daha organize bir şekilde ve iki katıyla karşımıza çıkıyor.

        Çünkü kamu otoriteleri yasalar çerçevesinde ilgilenir gibi yapıp her şeye göz yumarken Bodrum’u ve doğayı sevdiğini iddia edenler de dedikodularla, yalan yanlış haberlerle bu sürece destek oluyor. Son yıllarda çarpıtma ve yalan haberlere bir de sosyal medya ağları eklenince neyin doğru neyin yanlış olduğu iyice anlaşılmaz oldu. Aslı astarı olmayan dedikodularla gerçeklerin üzeri öyle güzel örtülüyor ki, Bodrum’da yapılan hangi işin yasalara, mevzuatlara uygun olduğunu anlamak imkânsız hale geliyor.

        Geçtiğimiz yıllar bazı 5 yıldızlı oteller sahillerine ‘beyaz kum’ diye kuvars tozu bile sermişti. Yani bırakın kıyıları işgal etmeyi bir de işgal ettikleri yerlere doğaya ve insan sağlığına ciddi zarar veren girişimlerde bulunmuşlardı.

        Bir türlü tanışamadığımız ve uygulanamayan Kıyı Kanunu’nda aynen şu ifade yer alıyor. “Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur. Kıyı, herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olup, buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz.”

        REKLAM

        Başta kıyılar olmak üzere doğanın ve şehirlerin korunması ancak yasalar ve imar mevzuatlarıyla olabilir. İmara açılan, ihalelerle özel sektöre verilen yerleri eleştirirken veya kamu adına denetimi yapılırken de mevzuatlara ve yasalara uygunluğuna bakarak konuyu gündeme getirip, doğru tartışmak gerekir. Ancak bu şekilde çarpık yapılaşmanın önüne geçebiliriz. Kıyıların, doğanın ve SİT alanlarının da ancak bu şekilde korunmasına yardımcı olabiliriz. Yoksa sosyal medya dedikodularıyla, çamurla ve yalanlarla bir netice alınamaz, bilakis oluşturulan curcuna hak ve hukuk tanımayanların işine gelir.

        Kısa süre önce Cennet Koyu’nda gayrimenkul projesine başlayacak olan bir şirket hakkında ciddi bir sosyal medya rüzgârı estirildi. Ormanlık olan bölgenin yakıldığı ve sonra imara açıldığı yazılıp, çizildi. Projenin gerçekleşmesi için de çok sayıda ağaç kesileceği gündeme getirildi. Düşünsenize bir yanda Ege’de ormanlar yanıyor, diğer taraftan da yeni projeler için ağaç kesilmesinden bahsediliyor. Hangi vicdanlı insan duysa, elbette sessiz kalmaz. Fakat sosyal medyada böyle bir vicdan yok. Hasta yatağında şifa bekleyen, yılların tecrübesi yazarın bile mezara sokulduğu, üstüne bir de linç edildiği anlayıştan hayır çıkabilir mi?

        Bodrum ve yine imar tartışması mevzubahis olunca kendi çapımda işin peşine düştüm. Bir defa devletten uzun süre önce ihale ile alınan bir alan üzerine proje yapılıyor. Kesinlikle ormanlık alan değil. Dolayısıyla önce yakılıp, sonra üzerine proje yapılması söz konusu değil. Öyle bir hadiseye mahal verecek alan değil. Hatta çorak, makiliklerin serpişik olduğu bir yer. Yani burada yangın çıkma ihtimali yok. Doğru, kaliteli, çevreye ve insanlığa faydalı eleştiri yapabilmek için önce neden bahsedildiğini anlamak gerekiyor.

        İkinci husus projeyi kim yapıyor? Cevap, Cengiz İnşaat olunca, sosyal medyada projenin önüne arkasına bakılmadan, gerçek anlamaya çalışılmadan, doğru yanlış denilmeden neden eleştirildiğini anladım. Ama bu tavır doğru değil ki. Neticede devlet ihale yapmış, birileri kazanmış, akabinde bazı davalar açılmış, neticelenmiş. İlgili şirketin önünde bu projeyi hayata geçirmek için engel de kalmayınca işe başlamış. Bu aşamada projeye toptan karşı çıkmanın bir faydası olmayacaktır. Detaylarına bakıp nitelikli eleştiriler lazım. Ancak o zaman, o bölge değerli, çevreye duyarlı eserler kazanır.

        REKLAM

        Mesela özellikle sosyal medya ve bazı basın yayın organlarında Bodrum Cennet Koyu’ndaki proje gündeme gelmeden önce Bodrum Belediyesi bu bölge için 22 Şubat’ta düzenleme yapmış. “Göl Mahallesi, Kıyı Kesimi Kıyı Kenar Çizgisi İlanı Hakkında.” başlığıyla; “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 25.11.2021 tarihli ve 2272166 sayılı Makam Olur’una istinaden 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 9. Maddesince onaylanan İlçemiz, Göl mahallesi, kıyı kesimine ait, onaylı kıyı kenar çizgisi aktarımı içeren noktalar arasındaki kıyı kenar çizgisi iptal edilerek, … no.lu noktalar arasında tespit edilmiştir.”

        Cengiz İnşaat’ın, Cennet Koyu’ndaki bu alanı yaklaşık 10 yıl önce 3 ortakla birlikte Özelleştirme İdaresi’nden satın aldığını öğrendim. Üzerine de Bulgari’nin işleteceği üst segment bir otel yapılacakmış. Bulgari mimarları projenin sahip olduğu imar hakkını da yüzde 50 oranında azaltarak üst segment bir otel projesi için çalışmışlar. Yarımada şeklindeki ağaçsız arazinin üst segment bir konuma kavuşması için bölgeye uygun şekilde yeşillendirilmesi, ağaçlandırılması gerekir.

        Bu alanın özelleştirme kapsamına alınmasına karşı açılan dava Danıştay’da reddedilmiş. Böylece yasal olarak karar kesinleşmiş. Bu süreçte mülkiyet iddiasıyla başka davalar da açılmış. Ama bir projenin hayata geçmesini engelleyecek bir netice çıkmadığından, alan hazine adına tescil edilmiş. Bundan sonrası için konu bölgeye, coğrafyaya, doğal çevreye uygun bir projenin hayata geçirilmesidir.

        Bodrum Kaymakamlığı Sualtı Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü de burasıyla ilgi rapor hazırlayarak, sondaj yapılan bu 157 noktanın hiçbirinde herhangi bir arkeolojik buluntuya rastlanmadığını kayıtlara geçirmiş. Ama sosyal medyada bu alandan çıktığı iddia edilen buluntular yayınlandı. Halbuki o buluntuların da bu alanla ilgisi yok. Doğru, tutarlı ve takibi yapılan eleştiriler Bodrum’a değer katar. Mesela arazideki 1. derece arkeolojik sit alanı var. Burada zaten herhangi bir yapılaşma söz konusu olamaz.

        Eğer gerçekten Bodrum başta olmak üzere bu tarz yerlerimizi korumak istiyorsak, şirketlerden, isimlerden, siyasetten bağımsız olarak projeleri ele alarak doğru değerlendirmeliyiz. Haklı eleştirilerle takibini yapmalıyız. Eğer bir defa eleştiri yapar, peşini bırakırsak bu yaklaşımdan bir netice çıkmaz…

        Diğer Yazılar