E-Ticaret Kanunu kamu otoritelerine de zarar verecek..!
Şu ana kadar çıkan en hızlı kanunlardan birisi olarak dikkat çeken ve kamuoyunda ciddi tartışmalara sebep olan Elektronik Ticaret Kanunu ile tam olarak neyin hedeflendiği anlaşılamamışken görüşe açılan yönetmelik ise ilgili çevrelerde tam bir şaşkınlığa sebep olmuş durumda. Zira kanunda olmayan veya dile getirilemeyen bir çok husus yönetmeliğe konmak isteniyor.
Ticaret Bakanlığı’nın görüşe açtığı Elektronik Ticaret Hizmet Sağlayıcı (ETHS) ve Elektronik Ticaret Aracı Hizmet Sağlayıcılar (ETAHS) Hakkında Yönetmelik Taslağı ile Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da yer almayan bir çok hususta çok geniş düzenlemeler getirilmek isteniyor. Kanundan çok daha geniş ve kapsayıcı düzenlemelerle belli büyüklüğe erişen şirketlerin önü kesilmek istenirken henüz emekleme aşamasında olan Türkiye elektronik ticaret pazarının sağlıklı büyümesini de engelleyecek detaylar söz konusu.
E-Ticarette Kim Neye Göre Büyük?
Kanunda yer almayan tanımlar taslak yönetmeliğe eklenerek etki alanı genişletilmek isteniyor. Mesela yönetmeliğin tanımlar maddesinde yer alan orta ölçekli, büyük ölçekli ve çok büyük ölçekli gibi tanımlar E-Ticaret Kanunu’nda bulunmuyor. Ayrıca 30 milyar TL üstü ‘Elektronik Ticaret Aracı Hizmet Sağlayıcısı’nın neden “çok büyük ölçekli” olarak tarif edildiğine anlam vermek mümkün değil. Sektörde tüm kesimler de biliyor ki sadece bir şirket 30 milyar TL sınırı aşıyor. Dolayısıyla bu şekilde yapılan tanımlamalar ile sektörün sağlıklı büyümesine yönelik fikir jimnastiği yapılmadığı anlaşılıyor. Henüz emekleme aşamasında olan e-ticaret sektörü için 30 milyar TL büyüklüğün neye göre belirlendiğini anlamak ve anlamlandırmak imkansız.
Ticaret Bakanlığı Her Şeye Müdahil
E-Ticaret Kanunu ve akabinde yönetmelik taslağında yer alan bir çok husus Ticaret Bakanlığı’nın piyasaya çok fazla müdahil olacağını gösteriyor. Mesela pazaryeri platformlarının haksız ticari uygulamada bulunup bulunmadığına Ticaret Bakanlığı, yapılan şikayetler üzerine gerekli işlemleri yapıp, karar verecek. Diğer ifadeyle piyasaya aşırı müdahalesi söz konusu olacak ve telafisi güç zararlara neden olacak.
Özellikle satıcı ile pazaryeri platformu arasında sonuç doğurabilecek haksız ticari uygulamalar, sözleşme serbestisi ilkesi gereği ilgili taraflar arasında düzenlenebiliyor olması gerekir. Ancak Ticaret Bakanlığı’nın taraflar arasındaki ticari ilişkiye her an müdahale edecek durumda olması serbest piyasa ekonomisiyle bağdaşan bir durum değil. Ticaret Bakanlığı’nın keseceği cezaların iptali için her ne kadar da Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurma imkanı olsa da birçok soruna sebep olacağı ortada.
Ayrıca pazaryeri platformlarının sözleşmeyi feshetme veya değişen koşullara uyarlama yetkilerinin ellerinden alınması da başka bir tartışmalı husus olarak dikkat çekiyor. Aksi bir durumda bakanlığın idari para cezası yaptırımı uygulama riski devreye girebilecek. Pazaryerlerinin satıcılara verdikleri hizmetlerin bedellerini piyasaya şartlarına göre düzenleme yetkileri adeta ellerinden alınıyor. Serbest piyasa şartları ortadan kaldırılıyor. Sektöre bu kadar aşırı müdahalenin de platformların faaliyetlerini sürdürme noktasında çok ciddi zararları olacaktır.
Yargı Yetkisini Bakanlık Kullanacak
Çevrimiçi arama motorlarında tanıtımlarda yargı yetkisi bakanlık tarafından kullanılacak. Şöyle ki, Google ve Yandex gibi arama motorlarında anahtar kelimelere reklam verilerek internet sitelerinin trafiğinin artırılması ve daha üstte sonuç vermesi mümkün olabiliyor. Ancak Ticaret Bakanlığı, Taslak Yönetmelik’in 20. Maddesinde, 6769 sayılı Kanun ve Yargıtay kararları çerçevesinde mahkemelere ait olan marka hakkına tecavüz olgusunu tespit etme hakkını üzerine alıyor ve bu yol ile de açık bir yetki aşımına neden olmak için adım atmış bulunuyor.
Bakanlığın elindeki bilgilerle hangi kullanımın marka hakkına tecavüz ettiğini tespit etmesi imkansız bir şey. Diğer ifadeyle yargılama neticesinde ortaya çıkabilecek bir hususu Bakanlık kendi yetki alanına alıyor. Fakat hangi mekanizmalarla tespit yaparak, kullanımların durdurulmasını isteyeceği bilinmezliklerle dolu. Bu düzenlemede kurumlar arasında büyük bir yetki karmaşasına sebep olacak ve sorunlara yol açacak.
Reklam Yasağı Yönetmelikle Ağırlaştırılıyor
E-Ticaret Kanunu’ nda yer alan reklam kısıtlamasına satıcıların platform adına reklam yapması da eklenerek kapsam genişletiliyor. Taslak Yönetmelik’in 28. Maddesinde bu konuya da değinilmiş, fakat madde metni oldukça muallak kaleme alınmış. Mesela satıcılar tamamen kendi istekleriyle platformdaki satışlarını artırmak amacıyla çeşitli reklam aktiviteleri düzenleyebilirler. Peki bu durumda bu madde yani kısıtlama devreye girecek mi, belli değil.
Satıcıların maliyetlerine katlanıp platformdaki satışlarını artırma niyetiyle reklam yapmak istediklerinde bunu yapamama riski var. Ayrıca platformlar da büyük bir reklam veren olduğu için ajanslardan satıcılar için uygun fiyatlar alabiliyor. Fakat belirsizlikler içeren söz konusu düzenleme nedeniyle satıcıların indirimli reklam da veremeyecek. Zarar görecekler. Diğer taraftan reklamlara getirilen kısıtlamalar medya kuruluşlarının reklam gelirlerinin de azalmasına sebep olacak. Bir bakıma anlamsız şekilde medya kuruluşları da cezalandırılacak.
Tüketici Lehine İndirim Yasak
Taslak Yönetmelik’in 29. Maddesi ile E-Ticaret Kanunu’nun kapsamı genişletilerek platformlar üzerinden tüketici lehine indirim yapılması engelleniyor. Enflasyonla mücadeleye negatif etki edecek bir düzenleme söz konusu. Satıcılar artık hediye çeki, kupon gibi enstrümanlar yoluyla tüketicilere indirimler yapamayacaklar.
Netice itibariyle elektronik ticaret için yapılan aceleci düzenlemeler yüzünden birçok sorunla tanışacağız. Ticaret Bakanlığı birçok bakanlık ve kurum ile yetki karmaşası yaşayacak. Başta Maliye ve Hazine Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Rekabet Kurumu ile kesişen ana konular var. Hatta E-Ticaret Kanunu, kamu kurumları arasında işin içinden çıkılamayacak, birçok kargaşayı da beraberinde getirecek gibi görünüyor.
Mesela Ulaştırma Bakanlığı’nın ilgili kurumları e-ticarette yer alan şirketlere kargo lisansı vermiş, ama bu kanun ile lisanslar görmezden gelinerek faaliyetlere yasak getiriliyor. Maliye ve Hazine Bakanlığı yabancı yatırımcılara kolaylıklar sağlayıp, Türkiye’ye çekmeye çalışırken bu kanun yabancıları her an yeni çıkarılacak bir kanunla mağdur edebileceğimizin en somut göstergesi olacak.
Birçok bakanlık ve kurum ile görüşülüp e-ticaret için ortak hareket edilmesi gerekirken, kanun ve yönetmelik belli bir hedef için hazırlık yapıldığı intibası veriyor. Tüketiciyi ve vatandaşı olumlu anlamda direkt ilgilendiren bir husus ise yok. Şirketlerin ekonomik hacimleri odak noktasına konulmuş, ama e-ticaretin önümüzdeki 5 yılda hangi hacme, nasıl ulaşacağına dair düzenlemeden bahsetmek zor.
Kanun merkezinde büyüme ve net işlem hacmi var. Net işlem hacmine sınır koyulduğu zaman bundan zarar görecek olanlar da pazaryerine yeni adım atmış küçük esnaflar ve girişimciler olacak. Dolayısıyla satıcılar azalacak. Ayrıca belli büyüklüklükte şirketler net işlem hacmini düşürmek için mecburen kârlılığı yüksek, bedeli düşük ürünlere yönelecek. Çünkü kanun böyle bir tabloyu teşvik edecek.
Halbuki e-ticaretteki bazı sektörlerde bir kısım şirketler tekel konumlarıyla pazarın yüzde doksanına yakınını kontrol ediyorlar, ama kanun onlara yönelik bir düzenleme getirmiyor. Çünkü bahse mevzu olan net hacim sınırına yakın büyüklükte değiller, ama alanlarında tekeller ve bulundukları sektörleri baskılıyorlar. Buralarda tekelleri kıracak bir düzenlemeye ihtiyaç var, fakat kanunun hedefi farklı olduğundan e-ticaretin tüm alanlarını kapsamıyor.
Elektronik Ticaret Kanunu’nun bir de Rekabet Kurumu boyutu var. Hakim durum tespiti ve hakim durumun kötüye kullanılması durumunda alınması gerekli idari ve cezai tedbirler asıl olarak Rekabet Kurulu’nun yetkisinde ve öyle de olması gerekir. Kanun ile TL bazlı ölçek belirleme mantıksızlığı yerine bu konunun uzman kuruluşu Rekabet Kurulu’nun aktif, dinamik tecrübe ve yetkilerine dayanmak gerekir. Doğrusu da böyle olmalı…
Öte yandan önceki yazım üzerine beni arayan sektörde önde gelen bir kuruluşun üst yöneticisi yeni E-Ticaret Kanunu destekleyerek, Rekabet Kurulu’nun bu konuda hızlı davranamadığını, Rekabet Kurumu’nda çalışan bazı üst düzey yöneticilerin sektörde hakim durumda olan firmaya transfer edildiğini ve böylece haksız bilgi aktarımı yapıldığı şeklinde çeşitli bilgiler iletti. Buna mukabil benim edindiğim bilgilere göre Rekabet Kurulu’nun şu anda e-ticaret sektörü ile ilgili yoğun inceleme ve soruşturmalar yürüttüğü ve lider firmadan bazı rekabet taahhütleri aldığı ya da almak üzere çalıştığı yönünde…
Bu durumda Rekabet Kurumu’nun bu sektörde dinamik bir süreç yaşadığını ve Rekabet Kurumu’nun sektörel düzenlemeler açısından yeterli ve yetkili olduğunu da kanıtlıyor. Diğer taraftan bana bu konudaki şikayetlerini bildiren firmanın da Rekabet Kurulu’nun soruşturmasında bilgi gizleme ve çalışmaları engellemekten dolayı para cezası ile cezalandırıldığını öğrendim ve şaşırdım.
Bu konunun da rekabetle ilgili boyutunu sonraki yazılarımda, araştırıp, detaylıca yazacağım.
E-Ticaret Kanunu hakkında Anayasa Mahkemesi de çok sayıda sıkıntılı husus tespit edeceğini düşünüyorum. Ben de Anayasa Mahkemesi’nin değerlendirmesini merakla bekliyorum. Çünkü daha önce de Ticaret Bakanlığı’na yönelik bu köşede epeyce eleştiriler yönelttim, fakat herhangi bir açıklama veya bilgi notu dahi alamadım.
Mesela yabancı şirketlerin ülkemizde montajını yapıp, piyasaya sürdüğü yabancı marka ürünlerine verilen “Yerlilik Belgesi” ciddi anlamda ülkemize ve yerli markalarımıza zararı veriyor. “Yerlilik Belgesi” veren kurumlarda ne verdiklerinden ve neyi onayladıklarından çoğu defa habersiz. Ayrıca “Yerlilik Belgesi” verilme yöntemleri, denetim ve kontrolleri de çok tartışmalı…
Mesela Türkiye’nin milyarlarca lira para döküp, yaptığı köprü, otoyol ve tünellerden yabancı araçlar Ticaret Bakanlığı’nın yıllarca süren ihmali sebebiyle bedava geçti. Yaklaşık 10 yıldır bu konuyu yazmama rağmen bakanlık kılını kıpırdatmadı, ilgilenmedi. Tek bir satır açıklama bile yapamadı. Bu yılın ortalarına kadar da yabancı plakalı araçlar ülkeyi yol geçen hanı gibi kullanıp, kesilen trafik cezalarını bile ödemediler. Sebebi Ticaret Bakanlığı’nın yabancılara karşı kayıtsızlığı, gerekli duyarlılığı göstermemesiydi. Sistem kurmamasıydı. Bu sebeple Ticaret Bakanlığı’nın E-Ticaret Kanunu’nun merkezine yabancı sermayeyi koymuş olmasına anlam vermek mümkün değil!
Dolayısıyla Ticaret Bakanlığı’nın alelacele hazırladığı E- Ticaret Kanunu ve akabinde yönetmelikteki düzenlemeler için nasıl bir savunma yaptığı çok merak ediliyor. Lütfedip cevap veren olursa, ben de bu köşeden merakları gidermiş olurum.