Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yeni yıla girerken hem İngiltere, hem de ABD Merkez Bankası (FED) başkanlarının birden kur savaşı tehlikesinden bahsetmeleri ve bundan kaçınma çağrısı yapmaları bir tesadüf değil. 2013, dünyada bir kur savaşları yılına dönüşebilir. Birçok uzman, kur savaşlarının kızışması ihtimalini, finans piyasalarını 2013'te bekleyen en büyük risklerden birisi olarak görüyor.

        Kur savaşları aslında global krizin başından itibaren sürüyor. Kriz patlak verdiğinde ilk G-20 zirvesinde "global ekonomideki dengesizliklerin giderilmesi için çaba gösterme, korumacılık ve ticaret savaşlarından uzak durma, kendi gemisini kurtarma çabasına girerek diğer ülkelere zarar verecek girişimlerden uzak durma" kararları alınmıştı.

        Ama bunlar kâğıt üzerinde kaldı. Dış ticarette korumacı engeller artarken, en önce G-20'nin lider ülkeleri, diğer ülkelerin ekonomisini tehdit edecek şekilde kendi paralarının değerini düşürme yarışına girdiler. Başta ABD olmak üzere Japonya, İngiltere ve Euro ülkeleri görülmemiş büyüklükte parasal genişleme politikalarını devreye soktular. Parası konvertibl olmayan Çin ise savaşta, "yuan"ın değerini düşük tutarak yer aldı.

        Piyasaya sürekli para basma politikasının amacı, paranın değerini düşürerek ihracatı desteklemek, ithalatı caydırmak ve böylece ekonomiye destek vermek. Ama bu politika, aynı nedenle karşı ülkelerin ekonomisine zarar veriyor.

        Ayrıca yarattığı sıcak para, gelişmekte olan ülkelerde borsaları ve emlak fiyatlarını aşırı yükselterek tehlikeli balonlar oluşturuyor. Sıcak para aynı zamanda gelişmekte olan ülke paralarının değerlenmesine yol açarak bu ülkelerde ekonomik dengelerin bozulmasına sebep oluyor. Sıcak para dalgası tersine dönüp de bu balonlar patladığında, nasıl bir yangın çıkacağını kestirmek zor değil.

        Bu nedenle Brezilya, sıcak para giriş ve çıkışlarını zorlaştırma yoluna gitti. Aynı şekilde İsveç, frankın yükselmesini önlemek için sınırsız müdahale kararı alarak kur savaşına katıldı.

        2013'ü kritik hale getiren faktörler ise şöyle özetlenebilir: Cari fazla veren ülkeler büyümelerini yeterli canlılığa ulaştırmayı hâlâ başaramadılar. Çin'in, büyümesinde daha fazla yavaşlamaya tahammülü yok. Almanya ekonomisi, canlanma bir yana daha kötüye gitme riskiyle karşı karşıya. Buna karşın cari açık veren ülkelerin ekonomilerini canlandırmak için ellerinde pek fazla seçenek yok. Emtia ihracatçısı ülkeler de paralarının değerlenmesini önleme gayreti içindeler.

        Öte yandan hem ABD, hem de AB borç krizi içinde. Bu nedenle ekonomilerini mali genişleme politikalarıyla canlandırma imkânları çok sınırlı. Bu durumda birinci çare olarak parasal genişleme ve paranın değerini düşürme öne çıkıyor.

        Son olarak Japonya'da seçimlerden sonra işbaşına gelen hükümet, artık oyunu daha sert oynayacağını ilan etti. Japonya yüzde 1 olan enflasyon hedefini yüzde 2'ye çıkarırken, yenin değeri konusunda da kırmızı çizgi ilan etti. Japonya'nın tutumu, en başta rakibi Güney Kore ve Çin'in de oyunu sertleştirmelerine yol açacak. Geçen yıl göreve gelen yeni Çin yönetimi, zaten yuanın değerini kontrollü şekilde artırma şeklindeki esnekliğini terk etmiş gözüküyordu. Bu gelişmeler, ABD ve AB'yi karşı hamleye zorlayacaktır. Bunu Brezilya, Avustralya ve Kanada gibi ülkelerin önlemleri izleyebilir. Bu da kur savaşının zincirleme olarak şiddetlenmesi tehlikesi yaratıyor.

        Kur savaşının temel aleti doğal olarak parasal genişlemenin daha da artması olacak. Parasal genişleme zaten korkutucu boyutlara ulaşmış olduğu için, bu yolda atılacak her yeni adım, korkuyu ve piyasalarda istikrarsızlığı artırabilecek bir faktör.

        Üstelik kur savaşı nihayetinde sonuçsuz bir savaş. Bütün taraflar parasının değerini düşürmeye kalkınca, sonuç sıfır oluyor. Geriye sadece yaratılan riskler kalıyor. Bu durumda devreye ticaret savaşlarının girmesi ve politik gerilimlerin artması da beklenmesi gereken tehlikeli sonuçlar.

        Diğer Yazılar