Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yeniden Başkan seçilen Barack Obama, yemin ederek ikinci dönemine başladı. Son dönemde verdiği sinyaller ve yemin töreninde yaptığı konuşmanın içeriği, Obama'nın ikinci döneminde ekonomik, askeri ve diplomatik alanda politikalarının odağını Pasifik eksenine kaydıracağını gösteriyor. Hem savunma, hem de dışişleri bakanlığına getireceği kişinin Pasifik politikalarına önem veren 2 eski Vietnam gazisi olması da bunun bir göstergesi.

        ABD'de beklenen bu eksen kaymasının temel nedeni, Çin ile global rekabette mevzilerini sağlamlaştırma ihtiyacı. McKinsey'in bir araştırmasına göre son 10 yılın verileri, dünya ticaretinin ağırlık merkezinin her yıl 140 km doğuya kaydığını gösteriyor. Bu, Çin'in dünya ticaretinde ağırlığının giderek artması demek. Çin, ABD ile ekonomik ve askeri farkını giderek kapatıyor. Üç yıl içinde Çin'in milli geliri, ABD'yi geçecek.

        ABD aslında yıllardır Çin'i global alanda birinci rakibi ve düşmanı olarak görüyor ve buna göre bir strateji izliyor. Irak, Afganistan, İran ve Uzakdoğu politikalarına aslında bu perspektif yön veriyor. Ancak son global kriz döneminde aldığı yaralar ABD'nin elini zayıflatırken, Çin, hem kendi bölge ülkeleriyle, hem de Afrika ve Latin Amerika ülkeleriyle ekonomik bağlarını hızla büyüterek önemli mevziler kazandı. Bu arada bölgesinde askeri olarak daha fazla ses çıkarmaya başladı. Güney Kore, Japonya ve Vietnam ile karasularında sınır gerilimlerinin içine girdi.

        Yeni Pasifik stratejisine bağlı olarak ABD hem ekonomik, hem de askeri ve diplomatik alanda yeni açılımlar yapacak.

        ■ Askeri alanda ABD deniz güçlerinin ağırlığı Uzakdoğu'ya kaydırılacak. Şu anda yüzde 50-50 şeklinde olan deniz kuvvetleri dağılımı, Pasifik'in ağırlığı artırılarak yüzde 60-40'a dönüştürülecek. Obama, askeri harcamalarda kısıntıya gidilse bile, Pasifik bütçesinde kısıntıya gidilmeyeceğini açıkladı.

        ■ Diplomatik alanda ise Çin'e komşu ülkeler ve Hindistan ile bağların güçlendirilmesine öncelik verilecek. Bunu Latin Amerika ülkeleriyle Çin'in önünü kesmeye dönük ilişkilerin geliştirilmesi, Küba ve Venezüella'da yönetim ve rejim değişikliklerinin zorlanması tamamlayacak. Afrika'da Mali odaklı başlayan askeri ve diplomatik atak da bu kapsamda ele alınabilir.

        ■ Ekonomik alanda ise Uzakdoğu ülkeleriyle Çin'i dışlayarak kurulan Trans-Pasifik Ortaklığı güçlendirilmeye çalışılacak. Pasifik'in iki yakası arasında ekonomik bağları geliştirmeyi amaçlayan yeni bir serbest ticaret Trans-Pasifik Ortaklığı'nın yakında AB'den daha güçlü bir blok haline gelmesi bekleniyor. Bu blokta ABD, Kanada, Meksika, Peru, Şili, Avustralya, Malezya, Yeni Zelenda, Singapur, Vietnam ve Brunei yer alıyor.

        Ama bu alanda ABD'nin işi oldukça zor, çünkü Çin bölgede ekonomik olarak mevzilerini oldukça güçlendirmiş durumda. Güneydoğu Asya Milletleri Birliği (ASEAN) ülkeleri ile Çin'in ticaret hacmi 400 milyar dolara ulaşmış durumda. Çin'in bölge ülkelerinin çoğuyla zaten serbest ticaret anlaşması var. Ayrıca Japonya ve Güney Kore ile serbest ticaret bölgesi görüşmeleri de bu yıl başlayacak. Çin'in başta Brezilya ve Venezüella olmak üzere Latin Amerika ülkeleriyle de kapsamlı ekonomik bağları var.

        ABD politikalarının Pasifik'e odaklanması, ABD'nin doğal olarak Ortadoğu ve AB'ye olan dikkatinin eskiye göre azalması sonucunu doğuracak. Kaya gazı devrimi sayesinde ithal petrole bağımlığının azalacak olması, ABD'nin Ortadoğu'daki pozisyon değişikliğini kolaylaştıracak. Ancak ABD, Çin'in petrol yollarını kontrol etmek için petrol ticaretinde etkili boğazlardaki kontrolünü sürdürecektir. Bu değişime bağlı olarak ABD'nin Avrupa borç krizine ve İngiltere'nin AB ile yaşadığı sorunlara ilgisinin de azaldığını görebiliriz.

        Diğer Yazılar