Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Gazetecilikten televizyonculuğa geçtiğim yıllarda, yani 1997 yılında bir soru çok sorulurdu: Gündemi kim belirliyor? Gazeteler mi, televizyonlar mı?

        O günlerde televizyonların gündem toplantısında masada tüm gazeteler olurdu. Herkes en ilgi çekici haberleri oradan seçer, sonra bunu haber bültenlerine taşıyalım derdi.

        Yani gündemi aslında gazeteler, onların köşe yazarları ve özel haberleri belirlerdi. O günlerde şunu derdik: “Televizyonların aklı yoktur, akıl gazetedir. Gündemi de o akıl belirler”. Sonraları televizyonlar güçlendi, kendi özel haberleriyle gündem oluşturmaya başladılar.

        Bugünlerde aynı soruyu sorsak, yani gündemi kim belirliyor desek, cevap çok açık biçimde "sosyal medya” olur.

        Medyadaki gündemi değil sadece, artık siyasetin ve ülkenin gündemini de belirliyor sosyal medya. Siyasilerimiz neredeyse sosyal medya bağımlısı oldu. Orada Trending Topic (TT) olmuş bir konu siyasilerin de gündemi oluyor. Oraya bakıp hiza alıyorlar. Oradaki ilgi ve tepki, hareketlerinin yönünü belirliyor. Bununla sınırlı değil. “Sosyal medya yargısı” diye bir olgu gelişti. Tutuklamalar, serbest bırakmalar, suçluların yakalanması, davaların seyri sosyal medyanın etkisiyle yön değiştiriyor. Bu çok riskli.

        Siyasiler sosyal medya bağımlısı oldukça gerçek gündemden kopuyorlar. Halkla organik iletişimleri kesiliyor ve manipülasyona açık hale geliyorlar. Sokakta, çarşıda, pazarda dolaşıp halkın gerçek sorunlarını tespit etmiyorlar artık. Sosyal medyaya bakıyorlar ve oradaki sorunlara çözüm bulmaya çalışarak siyaset yapıyorlar ki, bu çok yanlış bir yere sürüklüyor onları.

        REKLAM

        Keza yargı sisteminin de bu etkiye açık hale gelmesi aynı şekilde tehlikelidir.

        KÖŞE YAZARLARI TT KONULARININ ESİRİ

        Köşe yazarları da aynı sorunla karşı karşıya. O gün yazacakları yazılarına konu seçmek için Twitter’da TT listesine göz atmaları yeterli. En çok tivit atılan, en çok tartışılan konuları seçip onları köşelerine taşımayı tercih ediyorlar. Bu da tıpkı siyasiler gibi, gerçek gündemden kopmak, halkla organik iletişimi kesmek demektir bir anlamda.

        Bunu kolaylıkla test edebilirisiniz. Popüler köşe yazarlarının köşesine bakın, sonra TT listesine bakın. Oradaki konuları köşelerine taşıdıklarını göreceksiniz.

        Biz yazarlar için bir başka tehlike de şudur: En çok ‘like’ alan, ‘RT’ alan yazının en iyi yazı olduğunu sanıyoruz. Ve başlıyoruz bu yönde yazmaya. Oysaki orada nasıl manipülasyonların yapıldığı, sürü psikolojisinin nasıl etkili olduğunu düşünmüyoruz bir türlü.

        Dolayısı ile gündemi belirleyen sosyal medya; köşe yazarları, basın, yargı ve siyasilerin de gündemini esir almış oluyor.

        Bunun yarattığı sorunlar var.

        Sokaktaki gerçeklik ile sanal ortamın gündemi birbirinden çok farklı. Sosyal medyaya baksanız ülkenin en önemli gündeminin, Esra Erol'un programında, çocuğunun komşusundan olduğuna sevinen kadın sanırsınız.

        Oysa sokağın gündemi öyle değil. Sorunları, dertleri çok farklı. Ofisten, evden, tatil köyünden köşe yazısı yazarsanız olacağı budur. Ankara’da parti, bakanlık ya da Meclis odalarında oturarak siyaset yaparsanız sonunda sosyal medya sizi esir alır ve körleştirir.

        Böyle olmayan köşe yazarı, gazeteci, yargı mensubu ve siyasiler de var neyse ki. Onları ayıralım.

        Ama bir gerçeği kabul edelim, hepimiz sosyal medyanın esiri olduk ya da olmak üzereyiz.

        Bizi sürü psikolojisiyle güdüleyen bu tehlikeden kurtulmanın yolunu bulmalıyız.

        Adil Gür'e ne oldu?

        Hayatımda ilk defa canlı yayında biri yanımda bayıldı. Doğrusu hepimizi şoke eden bir şeydi.

        Milyonların izlediği bir programda yayını aniden durdurmak, doğal olarak herkesin dikkatini çekti. Ne olduğunu açıklayana kadar da millet meraktan çatladı.

        Mete Yarar ve programın moderatörü Veyis Ateş, benim olduğum tarafa doğru yönelince, birçok kişi bana da bir şey olduğunu sanmış. Oysa yanımda oturan Adil Gür fenalaşmıştı.

        Ancak canlı yayın tekrar başlayınca ve açıklama yapılınca herkes derin bir nefes aldı. Veyis Ateş’in yerinde olmak istemezdim. Yine de programın devamını çok iyi yönetti.

        Merak eden çok oldu. Kısaca anlatayım.

        Kamuoyu araştırmacısı Adil Gür program arasında yediği bir şeyin alerjisini tetiklediğini söylemişti bize. Aslında ilaç alması için çok ısrar etti herkes. Ancak Adil Bey, kolonya istedi ve bunun yeterli olacağını söyledi. Sonra hep beraber tekrar programa devam ettik.

        Biz hararetli tartışmaya dalmış, Mete Yarar’ın harita başında anlattığı konulara odaklanmışken, arkamdaki kameraman arkadaşların parmak şıklatmasını, el çırpmasını duydum ve geri döndüm. Bana Adil Gür'ü işaret ettiler. Adil Bey'e baktığımda, yana doğru döndüğünü gördüm. Yerden bir şey almaya çalışıyor sandım. Tekrar kameramana baktığımda, canhıraş bir şekilde hala Adil Bey'i işaret edince daha dikkatli baktım. Kendinden geçmiş olduğunu o an anladım.

        Bu kez Veyis Ateş’i uyarmaya, yayını kesmesini söylemeye çalıştık. Onun da sırtı bize dönük, durumu fark etmiyor. Benimle birlikte diğer kameramanlar da aynı şeyi yapıyorlardı. O da (stüdyolarda başına gelmeyen kalmadığı için) 'yine ne oldu' diye yere, etrafına bakıyor. Sonunda yüksek sesle yayını keselim dedim ve Adil Bey'i gösterdim. O zaman Veyis Ateş “Kısa bir ara veriyoruz” diyerek yayını durdurdu. Bu söylediklerim tabi 20-30 saniye içinde oluyor.

        Adil Bey'in hemen kravatını çıkardık. Harita başında ayakta durmuş bize bakan Mete Yarar önce şaşkındı ama yayın durunca hemen olaya hakim olup, kımıldatmamızı istedi. Bu arada 112 servisini arayıp ambulans çağırdım. (hayatımda ilk defa 112 servisini arıyorum. Niye o kadar soru sorduklarını anlayamadım). Benimle beraber kanal yönetimi de hemen ambulans ve araç için harekete geçmiş.

        Yüzünü yıkadık, kolonya tuttuk Adil Bey kendine geldi. Garibim uykuya daldığını zannediyor. “Yok bir şeyim” diye tutturdu. Ama dinlemedi kimse. Yüzünde kızarıklık ve boynunda kabarıklıklar vardı. Sonunda Ambulans gelince hemen hastaneye götürdüler. Gerekli tüm tahliller ve testler yapıldı. Çok şükür bir şey çıkmadı. Alerji atağından dolayı tansiyonu düşmüş ve kısa süreli baygınlık geçirmiş.

        İyi olduğunu öğrendikten sonra, tabii reklam arasında stüdyoda espriler patlayıp durdu aramızda. Veyis Ateş’in programlarında hep bir vukuat olduğunu, en sonunda uzaylıların bir gün programa geleceğine karar verdik hep beraber!

        Eh sosyal medyada bir numaralı gündem Adil Gür oldu doğal olarak. Yapılan esprileri ve yorumları Adil Bey okuyup epey gülmüştür.

        Allah beterinden saklasın. Geçmiş olsun tekrar.

        Ben yavaş yavaş 'Türkiye’nin Nabzı' programından ve ekipten uzaklaşmak için çalışmalara başladım. Ne olur ne olmaz!

        Diğer Yazılar