Gündemi kim belirliyor?
Gazetecilikten televizyonculuğa geçtiğim yıllarda, yani 1997 yılında bir soru çok sorulurdu: Gündemi kim belirliyor? Gazeteler mi, televizyonlar mı?
O günlerde televizyonların gündem toplantısında masada tüm gazeteler olurdu. Herkes en ilgi çekici haberleri oradan seçer, sonra bunu haber bültenlerine taşıyalım derdi.
Yani gündemi aslında gazeteler, onların köşe yazarları ve özel haberleri belirlerdi. O günlerde şunu derdik: “Televizyonların aklı yoktur, akıl gazetedir. Gündemi de o akıl belirler”. Sonraları televizyonlar güçlendi, kendi özel haberleriyle gündem oluşturmaya başladılar.
Bugünlerde aynı soruyu sorsak, yani gündemi kim belirliyor desek, cevap çok açık biçimde "sosyal medya” olur.
Medyadaki gündemi değil sadece, artık siyasetin ve ülkenin gündemini de belirliyor sosyal medya. Siyasilerimiz neredeyse sosyal medya bağımlısı oldu. Orada Trending Topic (TT) olmuş bir konu siyasilerin de gündemi oluyor. Oraya bakıp hiza alıyorlar. Oradaki ilgi ve tepki, hareketlerinin yönünü belirliyor. Bununla sınırlı değil. “Sosyal medya yargısı” diye bir olgu gelişti. Tutuklamalar, serbest bırakmalar, suçluların yakalanması, davaların seyri sosyal medyanın etkisiyle yön değiştiriyor. Bu çok riskli.
Siyasiler sosyal medya bağımlısı oldukça gerçek gündemden kopuyorlar. Halkla organik iletişimleri kesiliyor ve manipülasyona açık hale geliyorlar. Sokakta, çarşıda, pazarda dolaşıp halkın gerçek sorunlarını tespit etmiyorlar artık. Sosyal medyaya bakıyorlar ve oradaki sorunlara çözüm bulmaya çalışarak siyaset yapıyorlar ki, bu çok yanlış bir yere sürüklüyor onları.
Keza yargı sisteminin de bu etkiye açık hale gelmesi aynı şekilde tehlikelidir.
KÖŞE YAZARLARI TT KONULARININ ESİRİ
Köşe yazarları da aynı sorunla karşı karşıya. O gün yazacakları yazılarına konu seçmek için Twitter’da TT listesine göz atmaları yeterli. En çok tivit atılan, en çok tartışılan konuları seçip onları köşelerine taşımayı tercih ediyorlar. Bu da tıpkı siyasiler gibi, gerçek gündemden kopmak, halkla organik iletişimi kesmek demektir bir anlamda.
Bunu kolaylıkla test edebilirisiniz. Popüler köşe yazarlarının köşesine bakın, sonra TT listesine bakın. Oradaki konuları köşelerine taşıdıklarını göreceksiniz.
Biz yazarlar için bir başka tehlike de şudur: En çok ‘like’ alan, ‘RT’ alan yazının en iyi yazı olduğunu sanıyoruz. Ve başlıyoruz bu yönde yazmaya. Oysaki orada nasıl manipülasyonların yapıldığı, sürü psikolojisinin nasıl etkili olduğunu düşünmüyoruz bir türlü.
Dolayısı ile gündemi belirleyen sosyal medya; köşe yazarları, basın, yargı ve siyasilerin de gündemini esir almış oluyor.
Bunun yarattığı sorunlar var.
Sokaktaki gerçeklik ile sanal ortamın gündemi birbirinden çok farklı. Sosyal medyaya baksanız ülkenin en önemli gündeminin, Esra Erol'un programında, çocuğunun komşusundan olduğuna sevinen kadın sanırsınız.
Oysa sokağın gündemi öyle değil. Sorunları, dertleri çok farklı. Ofisten, evden, tatil köyünden köşe yazısı yazarsanız olacağı budur. Ankara’da parti, bakanlık ya da Meclis odalarında oturarak siyaset yaparsanız sonunda sosyal medya sizi esir alır ve körleştirir.
Böyle olmayan köşe yazarı, gazeteci, yargı mensubu ve siyasiler de var neyse ki. Onları ayıralım.
Ama bir gerçeği kabul edelim, hepimiz sosyal medyanın esiri olduk ya da olmak üzereyiz.
Bizi sürü psikolojisiyle güdüleyen bu tehlikeden kurtulmanın yolunu bulmalıyız.