Benzeşme cinneti
Yaşama dair yazmak istiyorum.
Lakin gündem öylesine baskı altına alıyor ki beni, kayıtsız kalamıyorum. Ülkenin sorunları çok. Bir türlü krizler bitmiyor.
İnsanlar yaşananları anlamak için sorular soruyor, mesajlar gönderiyor, kaygılarını anlatıyor.
Anlıyorum…
Ancak eğer kendimizi gündemin esiri haline getirirsek, hayatı ve hayatın güzelliklerini ıskalayacağız. Sonunda çok mutsuz olacağız. Daha büyük bir tehlike de var.
BİZİ BEKLEYEN TEHLİKE: BENZEŞME CİNNETİ
Ülkede ve dünyada yaşananlar bizi bir yere doğru sürüklüyor. Çoğu sıkıntılı, stresli, zorlu ve yorucu şeyler.
Bizi bekleyen tehlike ise “benzeşme cinneti”.
Herkes birbirine benzemeye başladı. Bununla da kalmadılar, kendine benzesin diye baskı kuruyorlar bir de.
Bana benzemiyorsan, benim gibi düşünmüyorsan, benim gibi tavır almıyorsan, “ötekisin” diyorlar. Öteki olmak dışlanmak, yabancılaşmak ve sonunda düşman gibi gözükmenin başlangıcı. O yüzden insanlar benzeşme baskısı altına giriyor.
Korona virüsündeki “sürü bağışıklığı” gibi, “sürü benzeşmesi” yaşanıyor her yerde.
Sadece Türkiye’de olduğunu sanmayın, dünyada da durum aynı.
Amerika’da son yapılan araştırmalarda, halkın % 64’ü sosyal medyanın ülkedeki olayların gidişatını kötü etkilediğini düşünüyor. Buna kutuplaşma da dahil.
“BANA BENZEMİYORSAN DÜŞMANIMSIN”
Neden birbirimize benzemek zorundayız?
Farklı olmanın zenginlik olduğunu unutalı çok uzun zaman oldu sanki.
Görüyorum, herkes rüzgarın estiği yöne eğilmek zorunda hissediyor kendini. Eskiden buna “mahalle baskısı” derdik. Şimdi “benzeşme baskısı” diyorum.
‘Bana benzemiyorsan ve farklı düşünüyorsan düşmanıma çalışıyorsun demektir’ kafalar bu şekilde işliyor artık.
Kendi gibi düşünmeyen en yakın dostunu bile düşmana çeviren acı bir travmanın, bir cinnetin içindeyiz farkında değil misiniz?
Ne uğruna insan dostunu düşmana çevirir?
Vatana ihanetin, cana kıymanın ötesinde bir dost asla düşman olamaz. Lakin etrafınıza bakın. Onlarca basit sebepten dolayı dostlarını düşmana çevirenleri göreceksiniz.
DİRENMEK ZORUNDAYIZ
Her şeye rağmen direnmek zorundayız.
İnsani farklılıklarımızı korumak için direnmek zorundayız.
Eğer farklılıklar ortadan kalkarsa, tek tip insanlara dönüşürsek, çok büyük kaosun içine gireriz. Bence girmeye de başladık.
Zira benzeşmeyi esas alan zihin, bir süre sonra kendine benzeyenlerin içinden bile ‘benzemiyor’ diye dışlayacak birilerini bulacaktır.
Benzeşme cinneti yüzünden insan sonunda tek başına kalacak ve çıldırarak karanlık bir kuyuya düşecektir.
Bu yüzden insan kalabilmek için direnmeliyiz.
FARKLI DÜŞÜNMEK STATÜKOYU BOZAR
Gençlerimizin Instagram fotolarına bakın hepsi birbirinin aynı.
Fenomenlere benzemek için hep aynı estetiği yaptırıyor insanlar.
Twitter’da, tabi oldukları kişilerin mesajlarını kopyalayıp yapıştırmaktan ibaret zihni faaliyeti olan yığınlar var.
Televizyon programları hep birbirinin aynısı. Manşetler aynı, köşe yazıları aynı.
Aydınlarımız bir olaya nasıl oluyor da hep aynı şekilde bakıyor? Hiç ezber bozan bir aydın göremeyecek miyiz?
Siyasi partiler birbirinin kopyası sanki. Tepkiler aynı, mesajlar aynı, programlar aynı, söylemler aynı.
Farklı düşüneni dışlıyor herkes. İktidar çevresi değil, muhalefet çevresi de aynı.
Neden benzemek zorundayız? Neden bizi benzeşmeye zorluyorlar?
Çünkü yeni bir fikir, yeni bir akıl, yeni bir bakış açısı, statükonun gücünü zayıflatır.