Kriz yönetmeyi öğrendik, şimdi kriz önlemeye geldi sıra
İzmir depreminde hepimizin hemfikir olduğu konu, deprem sonrası kriz yönetiminde başarılı olduğumuz yönündedir.
Sanırım siz de aynı fikirdesiniz?
AFAD, Kızılay, arama kurtarma ekipleri, yardım kuruluşları, diyanet, bakanlıklar, devlet kuruluşları, belediyeler… yazamadıklarımı da ekleyin buna…
Her partiden, her görüşten, her kesimden, her şehirden insanlar yardıma koştu.
Hepsi bir koordinasyon altında çok başarılı çalışmalar yaptı, yapıyor... Ufak tefek aksaklıkları görmeye değmez.
Hepsini alkışlıyoruz…
Allah hepsinden razı olsun.
1999 Marmara depremini yaşayanlar bunun ne kadar önemli bir şey olduğunu daha iyi bilir. O gün sahada günlerimi geçirmiştim gazeteci olarak. Nasıl bir kaos, nasıl bir kargaşa, nasıl bir keşmekeş gün gün gözlerimle gördüm, belgeselini de çektim.
O gün yaşayan herkesin en çok şikayet ettiği konu bu kargaşaydı.
Kısa süre önce Elazığ’da, şimdi de İzmir’de yaşanan depremlerde kriz yönetmede sorun yaşamadık.
Demek ki kriz yönetmeyi artık öğrendik.
SIRA GELDİ KRİZİ ÖNLEMEYİ ÖĞRENMEYE
Şunu bir kere iyi bilelim: Asıl mesele krizi önlemektir, krizi yönetmek ikinci sırada gelir. Bugün dünyada tüm bilimsel çalışmalar, krizi önlemenin yolunu arar.
Kriz patlamadan önlemek her açıdan daha büyük fayda sağlar. O krizi önlemenin yolu kalmamışsa, işte o zaman kriz yönetimine geçersiniz.
Burada konuştuğumuz konu deprem.
Deprem olmadan, onun sebep olacağı tahribatı öngörüp, en az zararla atlatmanın yolunu bulmak ve bunun önlemini almak, kriz önleme çalışmasıdır.
Bizim gibi deprem ülkesi olan Japonya, tüm stratejisini bunun üzerine kurmuş durumda. Depremden sonra yapılacakları zaten yıllar önce çözmüşler.
Afet yönetimi uzmanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun Cumartesi Habertürk’te katıldığı programda söyledikleri çok etkileyiciydi.
“İzmir’de yapılan şey, afet yönetimi değil, kriz yönetimidir. Tamam başarılıyız. Ancak bizim asıl yapmamız gereken şey, afet yönetimidir. Yani afet olmadan önce yapmamız gerekenler. Afet yönetimi asıl budur. Afet yönetiminin babası Hz. Nuh’tur. İnsanlığı tufandan kurtarmak için gemi yapmaya başladığında yağmur yağmıyordu.”
Mikdat Hoca ısrarla riski önleme çalışmalarına, afet olmadan önceki çalışmalara ağırlık vermemizi istiyor.
Bir anlamda kriz önleme çalışmaları.
İşte bunu henüz öğrenmiş değiliz.
TUNÇ SOYER BENİ ÇOK ŞAŞIRTTI
Önceki akşam Habertürk’te canlı yayına çıkan Tunç Soyer’i dinlerken çok şaşırdım. Sanki İzmir’in yeni deprem bölgesi olduğunu fark etmiş gibi konuşuyordu.
İzmir’i yeniden tanıyacağız… Evleri tek tek inceleyeceğiz… Bu konuda çalıştay düzenleyeceğiz… Depreme karşı akademisyenler, uzmanlardan oluşan ekiplerle çalışacağız...
Böyle kriz ve afet anlarında birilerini kişisel olarak eleştirmek, suçlamak hiç huyum değildir. İzmirliler kusura bakmasın.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ek hizmet binası çökme tehlikesi olduğu için boşaltılmış, Tunç Soyer nelerden bahsediyor… Çok garipsedim. Kendi hizmet binasının ne durumda olduğunu bilmeyen bir başkan, İzmir’deki yapı stokunun ne durumda olduğunu tabi ki bilemez.
Yani tüm bu saydıklarını İzmir Büyükşehir Belediyesi çok önceden yapıp bitirmesi gerekirken, ilk defa depremin varlığını keşfetmiş gibi konuştuğunda yazmak zorunda kaldım.
DEVLET ARTIK KRİZ ÖNLEMEYE ODAKLANMALI
Sadece İzmir Büyükşehir Belediyesi değil, devletin tüm kurumları artık deprem riskini azaltmaya, yani krizi önlemeye odaklanmalı.
Bunun içinde imar affını cesurca tartışmaktan tutun deprem toplanma alanlarının istilasına, trafik düzeninden tutun deprem eğitimine, bina yapımından tutun inşaatlarda deniz kumu kullananlara verilecek cezaya kadar… her şeyi cesurca tartışmalıyız.
İstanbul depremi geliyor.
Daha ne kadar uyarı olması gerekiyor bilmiyorum.
İstanbul’da 48 Bin binanın depreme dayanıksız olduğu söyleniyor. Akıl alacak gibi değil. Son İzmir depreminde yıkılan 20 binadan başımıza neler geldi.
Bunları gördükçe hepimizin aklına İstanbul depremi geliyor. Korkmayan yok. “Allah’ım sen koru” demeyen yok.
Allah bize akıl vermiş, bilim vermiş… Kendimizi korumak için gereken önlemleri almazsak başımıza neler gelecek, hepimiz biliyoruz artık.
Sayın Cumhurbaşkanı, siyasi hayatında bir büyük iz daha bırakmak istiyorsa, İstanbul depremine hazırlık için tüm gücünü seferber etmeli.
Gecemizi gündüzümüzü katarak, devletin en başındaki ismin koordinasyonunda, devletin ve özel sektörün tüm kurumlarını İstanbul depremine hazırlanmalıyız.
Yoksa ülke perişan olacak.