Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Mesele değişim… Değişim hep sancılı olur.

        Türkiye bir değişim sürecine girdi.

        Son 5-6 yıldır devam eden mevcut durumun sürdürülemeyeceği anlaşıldı artık.

        Bu yüzden değişim talebi yoğunlaştı her tarafta.

        Yargı, ekonomi, eğitim, sağlık, bürokrasi, şehirleşme, dış politika, medya, siyaset, dini yaşam… Bunların tamamının oluşturduğu bir sistem tıkanıklığı var.

        Bu tıkanıklığı aşmak için insanlar sürekli yeni bir şeyler deniyor.

        İktidardan kopan yeni partiler kuruluyor, muhalefetten kopan yeni hareketler doğuyor, yeni medya alanları açılıyor, alternatif yargı sistemleri teklif ediliyor, yeni ekonomik paketler öneriliyor, dış politikada büyük değişimler konuşuluyor, dini cemaatlerin içinde itirazlar kopmalar var...

        ERDOĞAN DEĞİŞİM TALEBİNİ GÖRDÜ AMA

        Türkiye’de her alanda, her kesimde köklü değişim talepleri var.

        İktidar da gördü bunu.

        Erdoğan’ın son on gündür sürdürdüğü reform açıklamaları, dış politikadaki hedef değişiklikleri, ekonomi kurmayları ve politikalarındaki değişim, özeleştirileriler, umut verici açıklamalar…

        Tümü Erdoğan’ın değişim taleplerini gördüğü ve artık önüne geçilmez olduğunu fark ettiği içindir.

        Mevcut paradigmanın sürdürülebilir olmadığı anlaşıldı artık.

        Bunun için reform diyor Erdoğan. İlk başta en çok acı yakan alandan, yargı ve ekonomiden başladı değişim çabası. Berat Albayrak’ın gidişiyle umutlar daha da güçlendi. Ama şimdi meselenin kişi değil, sistem sorunu olduğunu anlamaya başladı herkes. Dolar neden eski haline dönsün yoksa?

        MESELE ARINÇ İSE ARTIK YOK

        Yargıda reform sözünün daha ilk adımlarında dirençle karşılaşıldı.

        Bunun için Bülent Arınç’ın konuşmaları bulunmaz bir fırsat verdi değişime direnenlere.

        O televizyon programında Arınç’a soru soran gazetecilerden biriydim. 3 Saate yakın süren programı izleyenler, Arınç’ın “değişim ve reform iradesini gördüm” dediği Erdoğan’a nasıl heyecanla ve hararetle destek verdiğini görmeleri gerekir.

        Erdoğan’a, AK Parti’ye olan methiyelerini abartılı bulanlar bile vardı. Belki de bu heyecanının kurbanı oldu. Artık her şeyi konuşabileceğini ve tartışabileceğini sandı.

        Düşünebiliyor musunuz, çocuk katili PKK, masum sivillerin katili FETÖ mensubu bile ilan edildi. Daha tuhafı, Arınç’ı reform sürecini sabote etmekle suçladılar. Hakaretleri, ahlaksızca küfürleri saymıyorum… Utanç verici.

        O iki ismi zikretmese (ki yanlış olduğunu sonradan kendisi de söyledi), Demirtaş’ın kitabına gereğinden fazla önem vermese, o program bir hukuk adamının, yargıda yapılacak reformlar için Erdoğan’ın en önde gelen savaşçısı olacağını düşünürdü.

        Ama kimse o kısmı göremedi, görmek istemedi.

        Programdan sonra MHP hariç diğer siyasi partilerden, müzmin Arınç hasımı eski AK Partililer hariç, iktidar çevresinden kimse tepki göstermedi.

        Dört gün boyunca devam etti bu durum. Ve bu süre içinde hem AK Parti'den hem farklı çevrelerden reform ve değişim söylemine yoğun tebrik aldı Arınç. Kimse o iki isme takılmadı.

        Sonra olanları biliyorsunuz.

        Mesele Bülent Arınç ise işte istifa etti, gitti. Ancak çok kırgın gitti, bakmayın yaptığı açıklamaya. "Erdoğan’ın fitne ateşi yakma” suçlaması çok ağır geldi ona. 45 yıllık dava arkadaşlığının sonunda bu olmamalıydı dedi.

        Şimdi Arınç gittiğine göre, yargıda reform yapılacak mı, ülkenin ihtiyacı olan değişim olacak mı göreceğiz.

        HER KESİMDE DEĞİŞİM KAVGASI VAR

        Değişimin sancısını yaşıyoruz. Değişim isteyenler, değişime direnenlerle mücadele ediyor şu anda.

        Sadece iktidar çevresinde değil, muhalefette, medyada, bürokraside, iş dünyasında, yargı çevresinde hatta futbolda da sürüyor bu kavga. Cemaatlerin içinde, vakıflarda, derneklerde, gruplarda bu değişim tartışması hararetle devam ediyor.

        Parti ayrımı olmaksızın, ideoloji, fikir ayrımı yapılmaksızın yaşanıyor bu mücadele.

        Değişim demek, gücün el değiştirmesi, aktörlerin değişimi, dengelerin değişimi demek. Kimse elindeki gücü bırakmak istemez…

        Değişime direnenlerin hiçbirinden, “değişime direniyoruz” sözü duymazsınız. Hep itiraz edecek, direnecek başka bir bahane bulurlar.

        Bu yüzden değişim fikrinin kendisini değil, kişileri tartışırlar.

        İsimler üzerinden yapılan her tartışma, kısır bir kavgadır ve hep sonuçsuz kalmıştır.

        Sonunda meselenin isimler, kişiler değil bir sistem sorunu olduğunu anlayacağız.

        Umarım iş işten geçmiş olmaz.

        Diğer Yazılar