Teşekkürler Trump!
Amerika’nın canını yaktığı bütün milletler sana teşekkür ediyor. Seni asla unutmayacaklar.
Hollywood filmlerinin yarattığı parlak Amerikan cilasını senden daha iyi kimse kazıyamazdı. O parlak altın sarısı kaportanın altında, bir tenekenin olduğunu senin sayende gördü tüm dünya.
İyi ki tüm taraftarlarını kongre binasının önüne çağırdın. Yoksa ABD toplumunun mavi kravatlı, gökdelenlerin önünde elinde Starbucks bardağı ile yürüyen, kulağında Iphone Airpods olan tiplerden ibaret sanacaktık. Başında Tommiks Teksas çizgi romanlarındaki sincap kürkünden şapkası, Bufalo boynuzu, vücudunda sürrealist dövmeleri olan adamın, senato başkanı koltuğunu işgal ederek verdiği poz, bize Amerikan toplumun hiç de öyle sıkıcı takım elbiseli tipler olmadığını gösterdi. Sempatik geldi.
Wall Street züppelerinin, Washington’da bulunan thing tank kuruluşlarındaki ukala entelektüellerinin, kongre binasında sırıtırken dişi parlayan senatörlerin ve Ortadoğu’daki kaosu anlatırken soğukkanlı ses tonuyla hepimizi delirten CNN muhabirlerinin kendi toplumundaki cehalet ve şiddetle yüzleşmesi sayende oldu. Böylece biz ekran başında, onlar yağmalanan kongre binasının önünde olmasının nasıl bir ruh hali yarattığını karşılıklı anlamış olduk. Bu empati sayesinde, Scotch viski bardağı ile olmasa da, çay ve kuruyemişle Atlantik ötesindeki kaotik olayları seyretmenin nasıl bir duygu olduğunu gördük. Toplumları birbirine yakınlaştırdın, teşekkürler.
Bağdat’ı, Panama’yı, Afganistan’ı, Somali’yi işgal ettiğinizde; meclis binalarının, sarayların, müzelerin yağmalanma görüntüleri, kafası kırık askerlerin orada verdiği pozlar doğrusu adalet duygumuzu zedelemişti. Bunların sadece bizim başımıza gelen şeyler değil, dünyanın “en kudretli” devletinin de başına gelebileceğini senin sayende görünce, ilahi adalete olan güvenimiz arttı. Bir taraftarının kongre binasındaki konuşma kürsüsünü neden sırtlayıp götürdüğünü ve neden o denli mutlu poz verdiğini anlamasak da, bu görüntünün zihnimizde bir karşılığı olduğunu fark ettik.
Aslında Hollywood, Pentagon ve Beyaz Saray’ın propaganda yöntemleri bize asla yenilmez, asla işgal edilemez, gücü tartışılmaz gerçek üstü bir Amerikan devleti portresi çiziyordu. Oysa ki 6 Ocak’ta gördük ki, hani o filmlerde “move move” diye helikopterlerden, arabalardan fırlayan Ulusal Muhafızlar, devletin kalbi olan kongre binasını bile koruyamayacak acziyet içine düşebilirmiş. Bu daha gerçekçi bir Amerika imajı olduğu için, aslında ülkenize biraz sempati duymaya bile başladık.
Sen de izlemişsindir, uzaylılar genelde Amerika’yı işgal ederdi. İlk ele geçirdikleri yer de Beyaz Saray ve Kongre binası olurdu. Sonra uzaylı işgali artık sıradanlaşınca Koreli, Rus, Ortadoğulu teröristlere işgal ettirildi kongre binası ve senin ofisin. Şunu sen de takdir etmelisin ki, hiçbir Hollywood senaristinin aklına, ABD Başkanı’nın çağrısıyla, çapulcu tipli Amerikan vatandaşlarının kongre binasını işgal edeceği fikri gelmemiştir. Bu yüzden Hollywood senaristlerinin büyülü havasını söndürdüğün için minnettarız. Bizi az kötülemediler.
Tüm dünya devletlerinin yaşadığı krizlerde, terör ya da kaos ortamlarında Amerikan Dışişleri Bakanlığı bir “statement” yayınlar, “gelişmeleri kaygıyla izliyoruz” derdi. Biz de “lanet federaller bizimle alay ediyor” diye oturduğumuz yerde köpürürdük. Şimdi Avrupa’dan Asya’ya, Afrika’dan Ortadoğu’ya kadar her devletin dış işleri bakanlığına, “Amerika’daki olayları kaygıyla izliyoruz” diye resmi açıklama yapma zevkini tattırdın. Diplomasi sana minnettar.
Son olarak, yıllarca Batman’in var olmayan bir şehir olan Gotham’da yaşayan hayali bir kahraman olduğunu sanıyorduk. O gün Batman pelerini, maskesi ve muhteşem yürüyüşü ile kongre binası önünde gözüktüğünde, onun gerçek bir kahraman olduğunu anladık. Nedense çok mutlu olduk.
Teşekkürler Trump...
Sırma saçların hep “Yeniden Büyük Amerika” sloganı atarken dalgalansın.
God bless you Mr. President…