Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yargı eliyle diyeceksiniz tabii. Ben ise başka bir şey demek niyetindeyim. Zira yargı eliyle HDP çizgisindeki hareketin daha önce birçok kez partisi kapatıldı, üyeleri hapse atıldı, yasaklandı ama değişen bir şey olmadı.

        Hatta tersine bir durum oldu. Daha da radikalleşti, PKK’ya daha cüretkar destek olduklarını gösterdiler. Tüm bunlara rağmen oyları da düşmedi, tersine arttı.

        O zaman ortada bir yanlışlık var.

        HDP’nin yargı yoluyla kapatılmasını isteyenlerin bu süreci iyi okuması gerekir.

        Bu partinin terör örgütü PKK ile olan bağlarını kesmemesi, ona destek vererek toplumsal barışı tehdit etmesi, halkı zehirlemesi sanırım kapatmayı isteyenlerin en güçlü argümanı. Haklılar da.

        Ancak kapatmalar sonrası ortaya çıkan tablo, bırakın bu hareketin zayıflamasını, tersine güçlendiriyor, toplumun bir kısmını daha çok etkiliyorsa, yöntemde bir yanlışlık var demektir.

        Kapatma sürecinin HDP’yi eskiden olduğu gibi yeniden “mağdur” durumuna düşürerek güçlendireceğini düşünüyorum.

        Evet belki bazı sembol siyasetçiler yasaklanabilir ama yeni aktörleri bulmaları o kadar da zor olmayacak. Tıpkı eskiden olduğu gibi.

        Ben HDP ile siyaseten mücadele edilmesinden yanayım. HDP’nin Hazine’den aldığı paradan daha önemli olan şey, bu ülkede 6 milyon kişiden aldığı oydur. Bu oyların yönünü değiştirdiğiniz takdirde, HDP otomatik olarak kapanacaktır. Bu oyları da zorla değil, o insanların gönlünü fethederek yapabilirsiniz ancak.

        Bunun için şu soruları sormak gerek:

        1. HDP’nin, terör örgütüyle ilişkili olduğu artık su götürmez gerçek iken, neden insanlar hala ona oy veriyor?

        2. HDP’ye oy veren 6 Milyon insanın talebi nedir?

        3. HDP’den neden kopmuyorlar?

        4. Ne yaparsak bu insanların gönlünü ve oyunu kazanırız?

        HDP’ye oy veren insanların hepsi Kürt kökenli vatandaşlarımız değil, hepsinin PKK’yı desteklediği de söylenemez. O nedenle bu insanların oy verdikleri parti tabii ki değişebilir.

        AK Parti önceki yıllarda öylesine güçlü bir iletişim kurmuştu ki bu seçmenle, bölgedeki neredeyse tüm belediyeleri kazandığı gibi, çoğu milletvekilliklerini de almıştı.

        Peki ne oldu da şimdi alamıyor? İşte bu sorunun cevabını bulmaları gerekir. Bulduğu anda bu seçmen kitlesinin yeniden gönlünü ve oyunu kazanabilir.

        Sadece AK Parti değil, diğer siyasi partilerin de aynı soruları sorup, yeni bir politika belirlemeleri icap eder. HDP’ye oy verenler neden CHP’ye, İYİ Parti’ye, Saadet’e, DEVA ya da Gelecek Partisi’ne oy vermesin ki?

        AK Parti, HDP’yi kapatma sürecinde zor bir döneme giriyor. Zira AK Parti’nin doğduğu Milli Görüş partilerinin çoğu kapatılmış, kendisi hakkında bile kapatma davası açılmış bir siyasi hareket olarak parti kapatmanın sıkıntılarını biliyor. Bu nedenledir ki, parti kapatmayı hukuken zorlaştıran yasal düzenlemeleri AK Parti bizzat hayata geçirmişti.

        Şunu da bir bilgi olarak söyleyeyim. HDP'den koparak, yeni isimlerle, yeni bir siyasi parti ve hareket kurma niyetinde olanlar, kapatma tartışmaları başladığı için bu çalışmalarını da durdular.

        HDP'nin yaptığı siyaseti çok yanlış buluyorum ve terörle ilişkisinden dolayı sürekli kınıyorum.

        Buna rağmen HDP’yi siyasetin dışına itmek, yargı eliyle kapatarak değil, HDP tabanının gönlünü alıp, parti yönetimini yalnızlaştırarak mümkün olabilir.

        Aşı konusunda aman dikkat

        Aşı konusunda aman dikkat
        0:00 / 0:00

        Aşıya acil kullanım izni verdik ve aşılama başladı.

        Artık, 'aşı güvenilir mi, değil mi?' tartışması geride kaldı. Bakan Fahrettin Koca ve tüm Bilim Kurulu üyeleri canlı yayında aşı olarak iyi bir mesaj verdiler.

        Şimdi ki tehlike; 'aşıda öncelik kimde, nasıl dağıtılacak, torpil olacak mı?' meselesi.

        Bakanlığın bu süreci son derece şeffaf ve güvenilir şekilde sürdürmesi gerekir.

        Hasta-vaka rakamlarının açıklanmasındaki sıkıntılar yüzünden ciddi bir güven kaybı yaşayan bakanlık, bu sefer kılı kırk yaran bir yöntemle aşılama çalışmasını sürdürmeli.

        Bu konuda bilgilendirmeleri daha sık, bilgileri ulaşılabilir, denetime açık bir politika uygulamalı.

        Hatta hükümete muhalif gözüken sağlık alanındaki sendikaları, dernekleri, sivil toplum kuruluşlarını da istedikleri anda bilgilendirerek, tartışmaların önüne geçmeli.

        Bu konu, vaka-hasta sayısının açıklanmasından daha hassas bir mesele.

        Eğer insanlar torpille, ayrımcılıkla birilerinin hak etmediği halde aşı olduğunu düşünürse, tepkileri çok sert olur.

        Hükümetin bu konuya özel olarak eğilmesi şart.

        Diğer Yazılar