Gerçeklikten nasıl kopar insan?
Eski çağlarda gerçek hayatta olmakla, rüya hali arasındaki farkı tartışırlardı.
Bazı insanlar öylesine güçlü rüya görürler ki, uyandıklarında gerçek hayatın rüya olduğunu sanırlar. O nedenle tekrar uyurlar ve gerçek hayata döndüklerini zannederler.
Bunlara “rüya aleminde yaşayan insan” denir. Gerçeklikten kopmuşlardır.
Meşhur Inception (başlangıç) filminde bu durum çok güzel anlatılır.
“Bir insana kırk gün deli dersen, deli olur” atasözü, bir anlamda insanı gerçeklikten koparma yöntemini tarif eder aslında.
Beyin yıkamak böyle bir şeydir. Bir insana “kırk gün” deli değil de “akıllı” desen, “zeki” desen, o insan sonunda buna inanır mı?
Buna inanan insanlar var, evet…
GERÇEKLİKTEN KOPARTAN DANIŞMANLAR
2003 yılında TBMM’de danışman olduğumda, o dönem Pendik Belediye Başkanı olan Erol Kaya, hiç unutmayacağım bir öğüt vermişti bana. “Danışman olarak Başkan’a doğruyu değil de, hep onun hoşuna gidecek şeyler söylediğinde, Başkan bir süre sonra gerçeği göremez. Danışmanlar her gün gerçek olmayan güzel şeyler söyleyerek insanı körleştirir. Sakın böyle yapma”.
Siyasetçiler, sanatçılar, iş adamları, bürokratlar… yani danışman kullanan herkes, duydukları sözler yüzünden gerçeklikten kopabilirler. Böyle bir tehlike herkes için vardır.
Atasözünde olduğu gibi, kırk gün “ne kadar büyük insan” olduğu söylenen biri, sonunda kendisinin gerçekten büyük olduğuna inanır ve gerçeklikten kopar…
Şimdi hem atasözlerinden hem rüyalardan hem de danışmanlardan daha tehlikeli bir şey var insanı gerçeklikten koparan: Sosyal medya.
İNSANI GERÇEK YAŞAMDAN KOPARTAN TEHLİKE
Sanal gerçeklikle, hayatın gerçekleri arasındaki fark, insanlık tarihinde hiç bu kadar artmamıştı. Makas her geçen gün daha çok açılıyor. Gerçek hayatın aleyhine hem de.
Her gün 6-7 saatini sosyal medyada geçiren bir insanın, normal yaşama adapte olması imkansızdır. Amerika’da yapılan bir araştırmada, internet ve sosyal medya bağımlısı haline gelen insanların 5 dakikada bir telefona bakma ihtiyacı hissettiği tespit edilmiş.
Bu durumda olan birisinin gerçeklikten kopması çok normal.
Türkiye’de siyasetçilerin, devleti yönetenlerin, bürokratların son yıllarda sosyal medyanın etkisinde ne denli çok kaldıklarını görüyorum. Siyaseti, halkın nabzını, ülkenin durumunu sosyal medyadan anlamaya çalışıyorlar. Büyük hata.
Sanatçıların, eskiden magazin programları, magazin sayfaları, sahne, konserler içinde süren, gerçek yaşamdan kolayca kopmalarına neden olan hayatları vardı.
Şimdi buna sosyal medya eklendi. Halleri daha da perişan oldu.
Takipçilerinin esiri olmuş bazı sanatçılar, fenomenler var. Aldıkları “like”, “RT” onların yaşama tutunmasına ya da kopmasına neden olacak kadar etkili artık. Gerçeklikten en çok kopanlar sanatçılar, fenomenler olsa gerek.
MEDYA DÜNYASINDA SELE KAPILANLAR
Medya dünyası da sosyal medyanın en çok deforme ettiği alanlardan biri. Nice aklı başında yazarın, gazetecinin, akademisyenin sosyal medyanın etkisine girip, gerçeklikten koptuğunu, sonra nasıl birer “trole” dönüştüğünü hepimiz görmüşüzdür.
Köşe yazılarındaki cümleler, kitaplarındaki üslup, konuşmalarındaki tarzları değişti. Allah var bir kısmı direndi. Sonra kalemleri sele kapılmış bir ağaç dalına döndü ve akıntıya kapılıp gitti.
GERÇEKLİKTEN NASIL KOPULMAZ?
Şimdi yöneticiler sosyal medyada, birkaç danışmanın söylediğinden daha çok yalanı, hem de binlerce insanın ağzından duyuyor.
Kırk gün değil, yıllarca “deli” ya da “akıllı” diyorlar insanlara.
Dayanılması zor bir enformasyon bombardımanı altında herkes.
Gerçeklikten böyle kopuyor insan.
Ne duygular gerçek, ne fotoğraflar gerçek, ne sözler gerçek… En hazini aşk da gerçek değil orada.
Gerçeklikten kopmamanın çaresi, yaşadığınız hayatın asıl gerçek olduğunu size hatırlatacak şeyleri daha fazla yapmanızdır.