"Çıplak gerçek"
Gara’da şehit edilen 13 insanımız için canımız yanıyor. 13 aile, 13 ateş düşmüş ev…
Onların ruh hallerinin ve içinde bulundukları tarifsiz acının izahı yok.
Ne desek yaralarına merhem olmaz. Allah sabrı cemil versin. Mekanları cennet olsun…
O aileler gözyaşları içinde acı çekerken, süren tartışmalar doğrusu insanı isyan ettiriyor.
HDP’Lİ VEKİLLERİN AÇIKLAMALARI
HDP’li iki milletvekilinin açıklamaları tartışmaları çığırından çıkardı.
13 insanın tamamının sivil değil, bazılarının asker, polis ve MİT görevlisi olması, bu insanların kurtarılması için çaba gösterilmediği iddiası, esaret altında bulunan bu insanların ölümünden devleti sorumlu tutan açıklamalar, herkesi isyan ettirdi.
HDP bu tepkiler üzerine Hüda Kaya ve Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun iki videosunu çekerek yayınladı.
HDP, kendilerinin ve milletvekillerinin “çıplak gerçekleri” dile getirdikleri için linç edildiğini söylüyor. Oysa ki insanların isyanı, o 13 insanın kurtarılması için yeterli çaba gösterilmediği açıklamasına değil. İnsanlar, elleri bağlanmış 13 insanı başından vurarak katleden o zalim örgüte tek kelime laf edilmemesine isyan ediyor.
HDP’nin anlamadığı çıplak gerçek aslında bu.
CİNAYETİ İŞLEYENE TEK KELİME YOK MU?
Diyelim ki iddia ettikleri gibi o insanların kurtarılmasında yeterli çaba gösterilmedi. Peki bu, elleri arkadan bağlanmış bu insanların başlarına kurşun sıkılarak öldürülmesini meşrulaştırır mı? Bu cinayete söylenecek tek kelime yok mu?
Bu tavır ne insani, ne vicdani, ne ahlakidir.
İki milletvekilinin de, HDP paylaşımlarının da içinde sık sık “barışı, insan yaşamını savunmak” gibi kelimeler geçiyor.
Tüm açıklamalarda, iktidarın barışa ve insan yaşamına önem vermediği iddia ediliyor.
Peki bu insanların başlarına kurşun sıkan elin, o emri veren örgütün, barışı ve insan yaşamını savunduğunu mu düşünüyorlar da tek kelime onlara laf söylemiyorlar?
Tek bir kelime katile söz söylemeden, ezberlenmiş sloganlarla yapılan bu açıklamalar asıl “çıplak gerçeği” ıskalamaktır, daha doğrusu örtmeye çalışmaktır.
Çıplak gerçek, bir terör örgütünün 13 sivilin kafasına kurşun sıkarak bu cinayeti işlemesidir. Asker ya da başka görevli de olsa, bir insan esaret altında, elleri arkadan bağlıysa savunmasız bir sivildir. 13 sivili öldüren bir örgüt var ortada. HDP’nin görmek istemediği çıplak gerçek bu.
İKİ MİLLETVEKİLİNE SORMAK İSTERİM
Ömer Faruk Gergerlioğlu çok sık şekilde hapishanelerde mağdur olan insanların haklarını savunan çalışmalar yapar. İktidarı da çok sert şekilde eleştirir. Kendisini yakından takip ederim. Açıklamasında “çıplak gerçeği” söylediği için linç edildiğini ifade ediyor.
Kendisine sormak isterim, peki esaret altında elleri bağlı 13 insanı öldüren PKK’yı eleştirecek tek kelime etmemen, hangi çıplak gerçeği ifade eder?
Diğer milletvekili Hüda Kaya çok uzun yıllar insan hakları mücadelesi verdi. Kendisini tanırım.
13 insan için iktidarın yeterince çaba göstermediğini eleştirerek, insan yaşamına önem vermediğini söylüyor açıklamasında.
Hüda Kaya'ya da sormak isterim, savunmasız 13 insanı infaz eden PKK, hiç mi insan haklarını ihlal etmedi? Yani tek kelimelik bile olsa, cinayeti işleyene söz söylememeniz, ahlaken ve vicdanen hangi çıplak gerçeği ifade ediyor?
Ben gördüğüm çıplak gerçeği söyleyeyim mi size?
PKK’NIN ELİNDEKİ SİYASİ TUTSAKLAR
Terör örgütleri alıkoydukları insanların başına silah dayayıp, zorla açıklama yaptırırlar. Ellerine bir propaganda metni verir ya da ezberletirler. Sonra bu metni dillendiren tutsağın videosunu çeker ve yayınlar.
Bana göre çıplak gerçek şudur ki; HDP ve milletvekilleri, PKK tarafından ellerine verilmiş metni okuyan siyasi tutsak görüntüsü veriyor. Yapılan açıklamalar ve yayınlanan videolar bir örgütün propaganda metnine benziyor. Kuru, ideolojik, propagandist ve sekter bir dil. Ne bir vicdan, ne bir duygu, ne de çıplak bir gerçeğin ifadesi var.
Üzgünüm, bu tanımlamaya kızacaksınız belki ama “çıplak gerçek” benim tarafımdan böyle görünüyor.
Yıllardır HDP’nin kapatılmasına karşı çıkan bir yazarım. Bunun çözüm olmadığını söylüyorum. Hala da aynı fikirdeyim.
Ancak başta o iki milletvekiline ve diğerlerine şunu söylemek isterim: Bir yol ayrımına geldiniz artık. Ya örgütün esaretinden kurtulup sivil siyaset yapacaksınız ya da örgütün eline tutuşturduğu propaganda metinlerini okuyan "siyasi tutsaklar" olarak tarihe kaydolacaksınız.