Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İnsanın en büyük mahkemesi, vicdanı karşısında kurulur.

        Orada sorgulanır ve orada hüküm verilir.

        İnsan, ya mahkum olur ya beraat eder.

        Vicdan, terazisi şaşmaz bir yargıçtır.

        Yastığa başını koyduğunda, bir başına kaldığında vicdanıyla yüzleşir insan.

        O zaman yaptıklarının muhasebesi başlar.

        Hiç kimse yoktur… şahit de, sanık da kendisidir.

        Vicdan ise tüm olanları gören, delilleri bilen, insanlığın ortak değer yargısını işletendir.

        Ve o mahkeme en adil mahkemedir.

        Gelin görün ki, insan bu asla yanlış karar vermeyen, asla yanılmayan ve asla iltimas geçmeyen, yalancı şahitleri dinleyemeyen bu vicdan mahkemesinden kurtulmanın yolunu da buldu sonunda.

        Aldatıcı bir vicdan yarattı. Onunla gerçek vicdanın azabından kurtuldu.

        ...

        Mesela kendisi lüks bir hayat yaşarken fakirlerin, yokluk içinde yaşayanların, açlıktan ölenlerin olduğu bir dünyada vicdanının yargısından kurtulmak için yardım kuruluşuna bir SMS karşılığı gönderdiği on liralar, yüz liralarla üzerine düşeni yaptığını söyledi. Hatta eski kıyafetlerini, eşyalarını verdi fakirlere. Ramazanda bir kumanya da sen ver (150 TL bedelli) kampanyasına da katıldı.

        Böylece adaletsiz gelir paylaşımının, israf içinde süren hayatının yargılandığı vicdan mahkemesinden beraat ettiğine kendini ikna etti.

        ...

        Kuşatma altındaki Gazze’de yüzlerce insan öldürülürken, Kudüs’te Mescid-i Aksa yakılırken, o her gün sosyal medyada capsler, sert sözler, İsrail’e hakaretler etti, TT olan her etikete destek verdi.

        Arap liderleri Kudüs için birleşmemekle, kendi çıkarı için Müslüman kardeşlerini satmakla suçladı.

        ABD’yi, İsrail’i koruduğu için düşman ilan etti.

        Böylece makam için, çıkarı için, siyaset için 30 yıllık arkadaşlarıyla düşman olmakla, Arap liderlerden ne farkı olduğunu sorgulayan vicdanını susturdu.

        ABD’ye ait ürünleri kullanırken, onun sosyal medyası üzerinden ABD’yi katil ilan etmenin çelişkisini düşünmedi.

        Sonra huzur içinde görevini yapmış biri olarak yastığa başını koydu.

        ..

        Ülkedeki yargı sistemini eleştirdi. Hakimlerin adil olmadığını, mahkemelerin adaletsiz olduğunu her gün yazdı, söyledi.

        Böylece bir gün yakın arkadaşı diye, akrabası diye, çıkarına zarar gelecek diye bir haksızlığa ses çıkarmadığında, hatta güçlü olduğu için haksızdan yana tavır aldığında vicdanını susturacağını düşündü.

        ...

        Ülkede adam kayırmanın, torpilin, iltimasın olduğunu, yozlaşmanın, çürümenin yaşandığını söyledi sürekli.

        Sonra nüfus idaresinde işleri çabuk olsun diye, bankada sıra beklemesin diye, aldığı arabada daha fazla indirim olsun diye, yakını işe girsin diye, çocuğu iyi okula gitsin diye hep bir tanıdık aradı, hep birilerini devreye soktu ve istediğini yaptırdı.

        Vicdanı onu torpil yaptırdı diye sorguladığında, adaletsizliğe karşı çıktığı tivitlerini göstererek onu susturdu.

        İnsanların körü körüne bir inanca bağlanmasını, bir örgütün liderine, önderine koşulsuz bağlandığını, hiçbir yanlışı sorgulamadığını, beyinlerini kiraya verdiğini söyledi, eleştirdi, itiraz etti.

        Ancak söz konusu kendi partisi, kendi örgütü, kendi mahallesi, kendi lideri, kendi cemaati olduğunda; hiçbir yanlışını dile getirmemenin, hiç eleştirmemenin, hep savunmanın da benzer bir durum olduğunu vicdanı söylediğinde, onu susturacak yeterince paylaşımı olduğunu gördü.

        Yarattığı aldatıcı vicdan, gerçek vicdanı böyle susturdu.

        Bunu o kadar sık yaptı ki, sonunda gerçek vicdanı öldü.

        Ve aldatıcı vicdanın kurduğu her mahkemede beraat etti.

        Böylece huzur içinde uyudu.

        Diğer Yazılar