Neden düzgün bir sistem kuramıyoruz?
Olayları, isimleri, güncel gelişmeleri tartışmak daha cazip geliyor bazı insanlara.
Ancak bunların bir sonuç olduğunu unutmayalım. Asıl “nedenlere” odaklanmamız lazım.
Dün yazdığım, “değişemeyen ülkenin hikayesi” yazıma çok sayıda mesaj aldım. İnsanlar çok üzgün.
Bugünkü yazım aslında “neden değişemiyoruz?" sorusuna cevap niteliği de taşıyabilir.
SONUÇLARI DEĞİL, NEDENLERİ TARTIŞMALIYIZ
Birkaç örnek vereyim daha iyi anlatırım meramımı.
Son günlerin en popüler tartışması Sedat Peker’in neden olduğu sarsıntı bir "sonuçtur".
Bunu konuşalım tamam ama asıl başka bir şey daha tartışmamız gerek:
Devleti yönetenler, medya ve iş dünyası “neden” suç örgütleriyle karmaşık ilişki kurar?
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da dahil, birçok insan yargı sisteminin iyi işlemediğinden, doğru kararlar vermediğinden şikayetçi.
Bunun güncel etkilerini konuşalım ama daha derine bakalım aynı zamanda:
Yargı her iktidar döneminde “neden” siyasallaşıyor, "neden" tam bağımsız olamıyor ve "neden" sürekli şikayet konusu oluyor?
“NEDEN” SORULARI SORMALIYIZ
Güncel tartışmalarımızın sorularını şöyle değiştirmeliyiz:
“Neden” eğitim sistemi bir türlü rayına oturmuyor?
“Neden” yolsuzluk, yozlaşma ve haksız kazanç iddiaları bir türlü bitmiyor?
“Neden” liyakat ve ehliyete göre atamalar, görevlendirmeler yapılmıyor?
“Neden” kutuplaşma, ayrışma, cepheleşme bir türlü bitmiyor?
“Neden” medya ‘yandaş’ ve ‘muhalif’ diye ikiye ayrılıyor, doğruları yazamıyor?...
Bu soruları isimler, olaylar, partiler üzerinden tartışırsak -ki televizyon programları genelde böyle- ortaya birbirini suçlayan tarafların kavgası çıkar.
Ancak parti, isim, kişi ve olaylardan bağımsız olarak, “nedenleri” fikirler üzerinden tartışırsak ortaya kavga değil, çözüm odaklı bir tartışma çıkabilir.
Gelin görün ki böyle bir tartışma da reyting almıyor, okunmuyor, gündem olmuyor diye şikayetçi medya yöneticileri.
O zaman kısır döngüden çıkamıyoruz işte.
SORUNLARIMIZIN KAYNAĞI, BOZUK SİSTEM
Demem o ki, “sonucu” tartışırsak, "nedenini" bulamayız ve çözüm de üretemeyiz.
Yukarıda sıraladığım ve gündemimizi meşgul eden tartışmalarla ilgili soruların cevabını uzun süredir düşünüyorum.
Vardığım sonuç şudur:
Devleti ve ülkeyi yönetecek düzgün bir sistem kuramadık.
Geçmişte ve bugün yaşadığımız tüm sorunların sebebi, düzgün işleyen bir sistem kuramamaktan kaynaklıyor.
Belki de son 150 yıldır durum böyle.
Bir türlü iktidarlara, partilere, kişilere, ideolojilere göre değil, millete göre işleyen, herkes için adil bir yönetim sistemi kuramıyoruz.
O nedenle bozuk sistem, her dönem aynı arızaları veriyor ve hep yeniden başa dönüyoruz.
Yani Sedat Peker bozuk sistemin bir sonucudur.
İyi işlemeyen yargı bozuk sistemin bir sonucudur.
Derin devlet, hukuk dışına çıkmalar bozuk sistemin bir sonucudur.
Haksız kazanç, yolsuzluk bozuk sistemin bir sonucudur.
Başarısız milli eğitim bozuk sistemin bir sonucudur.
Kifayetsiz muhterislerin yönetici olması bozuk sistemin bir sonucudur…
NEDEN İYİ BİR SİSTEM KURAMIYORUZ?
O zaman daha derine inecek başka bir soru sormalıyız:
Neden düzgün işleyen bir sistem kuramıyoruz?
Hadi daha ilgi çekici bir soru daha ekleyeyim:
Bozuk sistemin en büyük mağduru olan insanlar iktidara geldiğinde, bu sistemi düzeltme vaadinde bulunduğu ve kısmen de başarılı olduğu halde, neden bir süre sonra onlar da sistemi yine bozup eski günlere dönüyor?
...
Takdir edersiniz ki, “neden sistem kuramıyoruz?” sorusunun cevabı, bir gazetenin köşe yazısına sığmayacak kadar derin ve kapsamlıdır.
Lakin en azından doğru soruyu sorarak başlarsak, o zaman doğru cevapları ve çözümü bulabiliriz.
Biraz karamsarlık gibi gelecek ama böyle bir atmosferde “nedenleri” tartışmak pek mümkün değil.
Ben yine de kayıtlara geçsin diye yazdım. Bakarsınız bir gün gerçek “nedenleri” tartışacağımız bir ortam oluşur.