Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır ziyareti herkes gibi benim de ilgi odağımdaydı. Her yıl düzenli gidip nabız tuttuğum şehirlerin başında gelir.

        O nedenle ziyareti başından itibaren dikkatle takip ettim.

        Özellikle Erdoğan’ın konuşmalarını.

        Bu ziyaret ve konuşmalar sonrasında yeni bir çözüm süreci bekleyenler, yeni açılımlar olacağını düşünenler, yazanlar oldu.

        Doğrusu bunları bir temenninin, yoruma yansımış hali olarak görüyorum.

        YENİ BİR ÇÖZÜM SÜRECİNİN BAŞLAMA İHTİMALİ NEDİR?

        Yeni bir çözüm sürecinin başlama ihtimali “sıfır” bana göre.

        Ne ülkedeki atmosfer, ne dünyadaki konjonktür, ne AK Parti’nin iç dinamikleri ne de ittifak yapısı buna uygun.

        Popüler milliyetçiliğin hem dünyada hem de Türkiye’de zirve yaptığı bir ortamda böyle bir girişim beklemek, sahayı okuyamamaktır.

        Sadece AK Parti tabanından değil, HDP içinden ve tabanından da tepki alacaktır bu girişim.

        Yani Türk milliyetçiliği yükselirken, Kürt milliyetçiliği yerinde saymıyor. Bir tepki olarak o da yükseliyor, hatta yükselmesi için epey bir çaba da harcanıyor.

        Üzgünüm ama şimdi ekilen bu popüler milliyetçi tohumları, gelecekte de başımızı çok ağrıtacak ayrışma ve kutuplaşmalara neden oluyor.

        Tabii kimin umurunda!

        REKLAM

        ÇÖZÜM SÜRECİ BİR İHTİYAÇ MI?

        Öte yandan çok yakından takip ettiğim ve içeriden izlediğim çözüm süreci, bugün için bir ihtiyaç mı o da tartışılır.

        Bana göre PKK, etnik bir siyasi hareketin silahlı kolu olmaktan çıktı uzun süredir. ABD ya da Rusya ile ittifaklar kuracak kadar eksen değiştirebilen, gerektiğinde ABD istedi diye Kuzey Irak’ta (Barzani hükümetiyle çatışma halinde), Suriye’de (on binlerce Suriyeli Kürdü sürgün etti) ve Türkiye’de (hendek teröründe çok sayıda Kürt mağdur oldu) Kürtlere karşı silah kullanacak kadar savrulan kriminal bir örgüt haline geldi.

        Dolayısı ile Türkiye devleti, ipi ABD’nin elinde olan bir örgütle masaya oturmaz. Doğrudan ABD ile bu örgütün pazarlığını yapar gerekirse.

        HDP ELİNDEKİ FIRSATI KAYBETTİ

        “Türkiyelileşme” projesini askıya alan ve iyice “rejim karşıtı” bir örgüt görünümüne giren HDP ile ne konuşulabilir?

        AK Parti önceki çözüm sürecinde Kürt sorunu konusunda Cumhuriyet tarihinin en radikal açılımlarını cesurca yapmıştı.

        Bugün bu açılımlar kanuni olarak değil, söylem ve uygulama olarak geriledi. Bu hata başka bir tartışmanın konusu.

        Ancak HDP özerk bir bölge, ana dilde eğitim, vatandaşlık tanımının değişmesi talebi haricinde ne isteyecek devletten?

        Özerk ya da yarı bağımsız bir bölge talebinin asla kabul edilebilir yanı yok.

        Ana dilde eğitim ya da vatandaşlık tanımının değişmesi konusunu tartışmak için silahlı bir örgüte ihtiyacı mı var?

        Ki bu konular Meclis dahil, birçok yerde konuşuluyor bile.

        O zaman HDP neden silahlı bir örgüte yaslanma ihtiyacı hissediyor ki?

        REKLAM

        İşte bu nedenle HDP’nin “Kürt sorunu” konusunda tartışmanın bir tarafı olma şansını yitirdiği kanaatindeyim.

        AK PARTİ’NİN EN BÜYÜK HATASI

        “Kürt sorunu” kavramını da artık geçerli bir tanım olarak kullanmalı mıyız emin değilim artık. Ki bu kavramı 20 yıldır kullanan, makale ve kitap yazan biriyim.

        PKK’nın kriminal bir örgüte dönüştüğü, Kürt siyasi hareketinin de onun tutsağı olduğu bir ortamda, bana göre daha fazla kriminal silahlı bir örgütün (PKK) neden olduğu komplikasyonları tartışabiliriz.

        AK Parti’nin en büyük hatası, Cumhuriyet tarihinin en güçlü reformlarını yapıp, Kürtler için sorun olan birçok konuyu çözüme kavuşturmasına rağmen söylem, uygulama, kullandığı milliyetçi dil, bölgedeki başarısız siyasi uygulamaları yüzünden Kürtlerin gönlünden uzaklaşmasıdır.

        Oysa bu reformları yapan bir parti, Erdoğan gibi Kürtlerin gönlünü fetheden bir lider, 2005’te aldığı oyları HDP’ye ya da başka bir partiye kaptırmamalıydı. Nedenini sorgulamalı AK Parti.

        DİYARBAKIR’DAKİ DİLİ YAYGINLAŞTIRMALI AK PARTİ

        Sorunların büyük kısmı, güvenlikçi bakış açısıyla oluşan milliyetçi dilin yarattığı gönül kırgınlığından ve gittikçe artan hatalı uygulamalardan kaynaklanıyor.

        Erdoğan’ın Diyarbakır’da son derece enerjik, heyecanlı ve doğrudan Kürtlerin gönlüne hitap eden konuşması, aslında daha önce kurulan bağların gücünü gösteriyor. Diyarbakır’da konuştuğum birçok insan geziden pozitif etkilenmiş.

        Ancak insanlar artık sadece Diyarbakır meydanında değil, Ankara ve İstanbul’da da bu sıcak dilin kullanılmasını bekliyor.

        Ne kadar ikna olurlar bilemiyorum.

        Ancak yeni bir çözüm sürecinden önce, bu gönül kırgınlığını gidermeyi düşünmeli AK Parti.

        Diğer Yazılar