Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Gün batıyordu. Ve ben hala kaçak göçmenleri bulamamıştım.

        Tatvan’da göçmelerin toplanacağı yerleri dolaşıyorduk. Yakalanan ve gözetim altında tutulan göçmenlere görüşmüştüm ama kaçak olanlarla hiç konuşmamıştım.

        O yüzden buradaydım. Tatvan onların toplanma merkezi…

        Ali İhsan Öztürk, tanıdığım en iyi foto muhabirlerden biri değildi sadece. Aynı zamanda en ilkeli ve çalışkan insanlardan biriydi. Anadolu Ajansı’nda beraber sahada çok çalışmıştık.

        Van gezisi boyunca yine bana eşlik etti. Şimdi Reuters'e çalışıyor.

        Fotoğraf makinesinin telesinden arkamızdaki düzlüğe ve tarlaların arasına baktığında, orada çok sayıda göçmenin olduğunu gördü.

        Müthiş gazetecilik heyecanıyla “İşte bulduk müdürüm onları” diye bağırdı.

        Bulundukları yere gittik hemen.

        Tatvanlı sivil toplum örgütleri göçmenlere yemek, giyecek, su dağıtıyordu.

        İşte bu dağıtıma denk gelmiştik. Bizim yanımızda da bu ekipten biri olduğundan göçmenler kaçmadı bizden.

        Kadınlar, çocuklar, gençler, yaşlılar 40-50 kişiydiler.

        Kiminin ayağı kanıyor, kimi yorgunluktan perişan yatıyor, kimi kan ter içinde verecekleri yemeği bekliyor.

        Özellikle genç kızların, kadınların yürümekten, dağda, tarlada uyumaktan, yemek yiyememekten halleri daha perişandı.

        REKLAM

        İki yaşından, 10 yaşına kadar çok sayıda çocuk vardı. Onlar da aynı durumdaydılar.

        Kaçakçıların insafına kalmışlardı. Ne zaman araba ayarlarsa o zaman buradan gideceklerdi.

        Bu yetmezmiş gibi bir de kendine polis süsü vermiş vicdansız insanlar tarafından soyulmuştu bir kısmı. Telefonları, cüzdanları, hatta ayakkabıları alınmıştı.

        Saat 19.00 da Habertürk TV'ye canlı bağlanarak gözlemlerimi anlatacaktım.

        Tam o noktadan bağlantı kurmaya, kaçak göçmenlerle birlikte yayın yapmaya karar verdik.

        Sanırım ilk kez televizyon ekranlarında kaçak göçmenler canlı yayında görülecekti.

        Telefonumu kurup yayına bağlanmayı beklerken, o esnada Afganistan’daki haberler veriliyordu bültende.

        Arkamdaki göçmenler ülkelerindeki kaosu, kargaşayı, Taliban’ın ülkeyi kontrol etmesini benim yanımdan izlemeye başladılar. Gözleri korku ve şaşkınlık içinde açılmıştı.

        İlginç olan şey ise şuydu: Dünyada sosyal medyada bir kampanya başlamıştı. “Kadınları Taliban’a vermeyin, teslim etmeyin” diye sürekli mesajlar yayınlanıyordu.

        Ve benim yanımdaki Afganlı kadınlar Taliban’dan kaçmış, bize sığınmıştı.

        Fakat Türkiye’de göçmen karşıtları bu insanların ülkelerine geri dönmesini istiyordu.

        Oysa hepimiz Afganistan cehennemini korku, endişe, öfke ve kaygıyla izliyoruz ekranlardan. Ve bu insanlara oradan neden kaçtı diye kızıp, bir de bu cehenneme geri dönmesini istiyoruz…

        Van’da devam eden Afganlı göçmenler konusunda hazırladığımız yazı dizisinin ikinci günü.

        Rahva Düzü’nde gördüğüm bu göçmenlerin sınırdan nasıl geçtiğini, buraya kadar nasıl geldiğini okuyacaksınız bugün.

        REKLAM

        Sınır güvenli mi, nasıl geçiliyor, sorunlar nelerdir? Bu sorula cevap da bulacaksınız.

        Beni çok etkileyen bir konu daha var.

        Ölen göçmenlerden bazılarının mezardan çıkartılıp ülkesine gönderildiğini şaşkınlık içinde öğrendim. Bunu da okuyacaksınız.

        Yazı dizisinin ikinci bölümüne aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

        Diğer Yazılar