Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sarmaşıkları çok severim. Hele hanımeli ve yasemini ayrı tutarım.

        Köyde bahçede oldukça büyümüş, çiçek açmış bir yaseminin yerini değiştirmek zorunda kaldım.

        Kök kısmını topraktan çıkarttık, özenle dallarını ve uzayan kollarını tutarak, başka bir alana ektik.

        Ancak içimde bir korku vardı.

        Sarmaşık ya toprağını sevmezse, ya tutmazsa, ya burada kök salmazsa diye kaygılanıyordum.

        Önceleri dallarındaki yeşil yapraklar canlı gözükmeye devam etti.

        Çok mutlu oldum, tuttu diye düşündüm.

        Sonra yapraklar hafiften sararmaya başladı.

        Ardından yaprakları tutan dallar kurumaya yüz tuttu.

        Korktuğum başıma geldi.

        Bu kuruma, yaprakları tutan ince dallara, o dalların bağlı olduğu daha büyük kollara ve oradan ana gövdeye doğru ilerleyecek ve sonra köke inerek sarmaşığı kurutacaktı anlaşılan.

        Ve gün geçtikçe sürecin bu şekilde gerçekleştiğini gördüm.

        Ancak ne yapsam durduramıyordum bu kurumayı. Ve ana gövdeye doğru ilerliyordu felaket.

        Sonunda bir karar verdim.

        Kuruyan ve kurumaya yüz tutmuş bütün dalları kesecektim.

        Böylece kökten gelen enerji bu dallara gitmeyecek, hala yeşil kalmış diğer dallara yönelecek ve onları güçlendirecekti.

        O dalların üzerindeki yapraklar canlanacak ve sonra da cennet gibi kokan yasemin çiçekleri açacaktı.

        Umudum ve temennim bu yöndeydi.

        Ancak kesmem gereken dallar neredeyse üç yıllıktı. Önceki ekildiği yerde, bu dallarda açan yaseminler büyüleyiciydi. Kestiğimde bunun geri dönüşü olmayacaktı.

        Fakat her geçen dalların kurduğunu, tekrar yeşile dönmeyi bırakın, ana gövdeye doğru ilerlediğini de görüyordum.

        Sonunda içimde çoğalan büyük korkuyla, kurumuş ya da kurmaya yüz tutmuş tüm dalları kestim.

        Sarmaşığın sadece yeşil dalları kaldı geriye.

        Tüm duam bu dalların canlanıp filiz vermesiydi.

        Köküne bol su ve gübre takviyesi yaptım.

        Birkaç gün sonra o dalların canlandığını, yeşillendiğini ve nihayet bir hafta sonra çiçek filizleri verdiğini gördüm.

        Bu filizler, kökten gelen damarların canlı olduğunu, sarmaşığın kendini yenilediğini gösteriyordu…

        Dünyalar benim oldu. Sarmaşık kurumaktan kurtulmuştu, ben de vicdan azabından.

        Anladığım şuydu:

        En uçtaki çiçekler, yapraklar sararmaya başlamışsa, köklerden su yolunda bir tıkanma var demekti. Tıkanıklık varsa, dalın üzerinde önce çiçekler, sonra yapraklar, ardından da dalın kendisi kuruyordu.

        O vakit köküyle bağını kesmiş ya da kurumaya yüz tutmuş bu dalları daha fazla yük olarak taşımamak gerekirdi.

        Onu kestiğimizde kökteki enerji bu kez diğer dallara yoğunlaşıyor, kökten beslenen dallar güçlenip, çiçek filizleri vermeye başlıyordu.

        O sarmaşık bana bunu öğretti...

        Sonra hayatımdaki kurumayı fark ettim.

        Bana huzur ve mutluluk veren, yasemin gibi güzel kokular yayan çiçeklerin solmaya başladığını gördüm.

        Toprakla, köklerimle bağımın zayıfladığını, oradan beslenemediğimi böyle fark ettim.

        Aynı kararı verdim.

        Hayatımda kurumaya yüz tutmuş dalları kestim.

        Toprağa sarıldım. O beni besledi.

        Diğer Yazılar