Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kira, gıda, ihtiyaç maddeleri, ulaşım, giyim…

        Kısacası yaşamak için ihtiyacımız olan her şey pahalanıyor.

        Bunun nedenlerini tartışıyoruz.

        İktidar da bu pahalılığın farkında. Muhalefetle arasındaki fark, pahalılığın nedeni?

        Maliyet girdilerinin artması, yani üretim için gerekli olan elektrik, doğalgaz, petrolün zamlanması ve dövizin yükselmesi pahalılığın asıl nedeni diyor muhalefet. Tabii üstüne ekliyor: “Ekonominin kötü yönetilmesi”.

        İktidar cephesi ise bu kısımlara çok değinmeden, arada açgözlü birilerinin gereksiz yere fiyatları arttırdığı, haksız kazanç olduğu iddialarını daha çok dillendiriliyor.

        Bunun için denetimler arttırılıyor. Maliye, Ticaret, Tarım, Ekonomi bakanlıkları sahaya inip, marketlerden pazara, üretim tesislerinden toptancılara kadar her yeri denetleyecek.

        Gerçekten haksız yere fiyatları yükseltenler varsa, bunları bulup cezalandıracak.

        Bu fiyat artışını yine dış güçlere, karanlık odaklara, iktidarı devirmek isteyen kötü niyetli kişilere bağlayanlar bile çıktı.

        İki gündür bu konuda market zincirleri, gıda üretim fabrikaları, tedarik zinciri sahipleri ve uzmanlarla görüşüyorum.

        Bu zabıta tedbirlerinin market zincirleri, üreticileri hedef almasına kırgınlar. Önceki senelerde soğan, sebze fiyatlarının artışında da benzer iddialar gündeme gelmişti hatırlarsanız.

        REKLAM

        Hatta meydanlara çadırlar kurup rekabet etmeye kalktı hükümet. Belediyeler seferber olup, pazarcılığa soyundu ama sonuç pek de başarılı olmadı. Sonradan bundan vazgeçildi.

        Şimdi benzer durum, başta süt ve süt ürünlerindeki artış olmak üzere, zabıta tedbirleriyle pahalılığı önlemeye çalışacaklar anladığım kadarıyla.

        Bunun da bir fayda getirmeyeceği görülecektir yakında. Zira piyasadan ilk aldığım izlenim, pahalılığın nedeni o kadar da basit değil.

        VATANDAŞIN DERDİ GEÇİM SIKINTISI

        Pahalılığın canını yaktığı vatandaş ise her fırsatta adeta feryat eder gibi hayatlarının çok zorlaştığını gördüğü herkese anlatmaya çalışıyor.

        Sebebinin ekonomik kriz olduğunu, dolayısı ile ekonomi yönetiminin de bundan sorumlu olduğunu düşünüyor doğal olarak.

        Arada rant peşinde olan, fahiş fiyat uygulayan, haksız kazanç elde eden varsa, bunu bulup cezalandırmasını da hükümetten bekliyor.

        Peki bu insanlar bulunduğunda fiyatlar düşecek mi? Kiralar inecek mi? Süt, peynir fiyatları aşağı çekilecek mi?

        İşte bunun gerçekleşmeyeceğini söylemek için ekonomi uzmanı olmaya gerek yok sanırım.

        O zaman pahalılığın devam etmesini vatandaşa anlatmak daha da zorlaşacak.

        Ancak ben yine de üreticiden marketteki rafa kadar, bütün bu süreci baştan aşağı dolaşarak hepsiyle konuşmak, uzmanların görüşlerini almak ve sizlere pahalılığın anatomisini çıkarmak niyetindeyim.

        Yakında bununla ilgili saha çalışmasını Habertürk’te geniş biçimde yayınlayacağız.

        Kozmetik yalan

        Kozmetik yalan
        0:00 / 0:00

        -Cilt kremlerinin yüzdeki kırışıklığı giderdiği doğru mu?

        -Hayır. Bu konuda ispatlanmış bilimsel bir çalışma yok.

        -Peki durdurduğu?

        -Hayır, belki yavaşlatır. O da zayıf bir ihtimal.

        -Peki bazı şampuanların dökülmüş saçları çıkarttığı doğru mu?

        -Hayır.

        -Serum gibi şeyler?

        -Onlar sadece saçı parlatıyor. Elinizle saç köklerinizi tarayın o zaman da parlar.

        -Bunları neden açıklamıyorsunuz?

        -Bana inanmazlar.

        -Ama siz cildiye profesörüsünüz.

        -İnsanlar duymak istedikleri yalana daha çok inanır.

        -O zaman kırışıklıkları gideriyor, saçları çıkartıyor diye yalan söylüyorlar bize?

        -Doğudaki yalanla, batıdaki yalan arasında fark var. Biz de ‘saçları çıkartır, kırışıkları giderir’ diye doğrudan söylerler, Batıda bunu daha hafif cümlelerle ifade ederler. İkisi de doğru değil. Gerçek olsaydı tıp literatürüne girerdi bu çalışmalar. Ama girmedi.

        Doğrusu böyle olduğunu düşünüyordum ben de ama bir dermatoloji (cildiye) profesöründen bunları dinleyince şaşırmadım değil.

        Fakat beni daha çok şaşırtan, bu bilim insanının, bu gerçekleri açıklasa bile kimsenin kendisine inanmayacağı kısmıydı.

        Daha da ilginci, bir Youtube kanalında makyaj yapıp, “valla cildim çok gençleşti, bildiğin Angelina Jolie oldum” diyen birine inanan milyonlar var.

        İnsanların kozmetik yalanlara inanıp, bir uzman profesöre inanmaması çok ilginç değil mi?

        Ancak bu konuda daha derinlerde bir sorun var: Kozmetik yalanlara inanan dermatologlar da varmış.

        “Bir ürünün kırışıklıkları gerçekten giderdiği, saçları gerçekten çıkardığı iddiasının ancak hakemli tıp dergilerinde, uzun süreli deneyler sonucunda ispatlanması halinde bunun gerçek olacağı kabul edilebilir.” Eliyle işaret ettiği, “ancak bu tıp kitabında böyle bir çalışma yok” diyor profesör.

        Buna rağmen insanlar kozmetik yalanlara inanmaya devam ediyor.

        Tıpkı siyasette olduğu gibi.

        Diğer Yazılar