Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçtiğimiz günden beri tartışmalar durmuyor.

        Muhalefet güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisini açıklıyor birer birer.

        Önceki sistemin vesayetçi, özgürlükleri kısıtlayıcı ve ülkeye dar gelen bir model olduğunu savunan iktidar bloğu ise mevcut sistemi iyileştirmekten yana çalışmalar yapıyor.

        Demek ki hem parlamenter sistem hem de yarı başkanlık sisteminde sorunlarımızın, eksiklerimizin olduğunu kabul ediyor her iki taraf da.

        Peki her iki sistemde en önemli eksiklik nedir?

        Bana göre, adil yönetim.

        ÜÇ HAYATİ KONU

        Hangi sistemi getirirseniz getirin, eğer üç şeyin paylaşımını adaletli yapmazsanız o ülkede insanlar huzur içinde yaşayamaz.

        1. Ülkeyi yönetecek gücün adil biçimde dağıtılması ve denetlenmesi.

        2. Adaletin herkes için aynı şekilde uygulanması.

        3. Gelirin herkese adilce bölüştürülmesi.

        Bu üç alandaki adil paylaşım ve adil uygulama olmadığı sürece, isterseniz dünyanın en iyi yönetim biçimini getirin yine de o ülkede huzur bulamazsınız.

        Bu üç alanı iyi bir şekilde yönetirseniz, ister yarı başkanlık, ister parlamenter sistem, isterseniz krallık olsun, o ülkede insanlar huzurlu ve mutlu şekilde yaşarlar.

        Sorunumuz sistem sorunu değil aslında. Bakış açısı, uygulama biçimi ve hakkaniyetli tutum.

        REKLAM

        TÜRKİYE İMTİHANI KAYBETTİ

        Parlamenter sistemde de Başbakan isterse yine tek adam olabilir.

        Başkanlık sisteminde de isterse Cumhurbaşkanı elindeki gücü, yetkiyi ve gelir araçlarını hakkaniyetli biçimde paylaşır, istişareyle ülkeyi yönetebilir.

        Mesele bu mekanizmayı çalıştıracak insanların tutumunda.

        Ancak Türkiye gücün, adaletin ve gelirin paylaşımının bireylerin inisiyatifine bırakıldığı her dönemde imtihanı kaybetti. Bunun istisnası yok tarihimizde.

        O yüzden bizim güç, adalet ve geliri dengeli, adil ve denetlenebilir biçimde dağıtacak ve kişi inisiyatifine bırakmayacak bir sisteme ihtiyacımız var.

        Adını istediğiniz şekilde koyabilirsiniz.

        Dijital kalp krizi

        Dijital kalp krizi
        0:00 / 0:00

        Bazen sağlık sorunlarını vücut alarm verdiğinizde anlarsınız. O zaman sağlığınızın ne kadar bozulduğunu fark edersiniz.

        Sosyal medyanın hayatımızda yarattığı etkilerin ne derece derin olduğunu sanırım dün, sadece üç sosyal medya platformunun 5-6 saat kapanmasıyla daha iyi anladık.

        İnsanlar sanki hayatları bu üç platform etrafında dönüyormuş ve onları kaybettiklerinde ne yapacaklarını bilemeyeceklermiş gibi tuhaflaştı.

        DİJİTAL KALP KRİZİ

        İnstagram’dan yemek yediği yerin postunu paylaşamayanlar, Facebook’ta like alamayanlar, Whatsapp gruplarında günün sözünü paylaşamayanların hali perişandı!

        Kullandıkları platformlar kapanınca başka platformlara kaçıp orada nefes almaya çalıştılar.

        Böyle bir boşlukta ne yapmaları gerektiğine dair bir B planları yoktu anlaşılan.

        Basit insani aktiviteler, yani yürümek, şehri gezmek, doğayla hemhal olmak, kitap okumak, organik yüz yüze iletişim kurmak gibi şeyleri unutmuş olmalı çoğu.

        Aslında dijital bir kalp krizi geçirmiş gibi oldu insanlar.

        KORKUÇ EKONOMİK GÜÇ ORTAYA ÇIKTI

        Bu platformların ekonomik olarak hayatımızda ne derece büyük bir alan kapladığı da bu kriz esnasında anlaşıldı. Facebook dakikada 220 bin dolar kaybetmiş. Sitenin sahibi Zuckerberg’in serveti 6 saat içinde 5-6 milyar dolar erimiş.

        Bu nasıl bir ekonomik güçse, sadece 6 saatte bu denli zarar ediyor. Kazandığı parayı artık varın siz hesaplayın.

        Başkasının servetini hesaplamayı bir kenara bırakırsak, İnstagram, Facebook ve Whatsapp’taki ekonomik döngüyü sanırım daha iyi anladık.

        Buradan kazanç elde eden, reklam veren, ticaret yapan ve ürün satan milyonlarca insanın nasıl bir bağımlılık içinde olduğunu gördük.

        Bu dijital kalp krizi ekonomik, psikolojik ve iletişim açısından insana içinde bulunduğu durumu net anlaması için önemli bir mesaj oldu aslında.

        Bir de Google’ın, Youtube’un, Twitter’ın, Tiktok’un, mail sisteminin komple çöktüğünü düşünelim.

        Nasıl bir kaos yaşarız?

        Peki internetin çöktüğünü düşünürseniz, hayatımızın akışı nasıl durur, bunu hayal edebiliyor musunuz?

        Bankacılık sisteminden ulaşıma, eğitimden sağlığa, güvenlikten iletişime kadar her şeyin bir anda kıyamet kopmuş gibi olacağını fark ettiniz değil mi?

        Şimdi oturup kalp krizi geçirmeden, beyin kanaması olmadan bu durumu nasıl dengeli biçimde yönetmemiz gerektiğini düşünelim.

        Hem kişisel hayatımız için hem de ülke yönetimi için.

        Diğer Yazılar