Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        AK Parti’nin siyasi kimliği tam olarak nedir?

        Partinin dindar insanlar tarafından kurulması ya da yönetilmesi onu dini bir parti yapmaz. Zaten başından beri AK Parti’nin “İslamcı, Milli Görüşçü ya da dini” bir parti olmadığını açıkladılar sürekli.

        AK Parti kendini “muhafazakar demokrat” olarak tanımladı her zaman. Bu kavramı son günlerde kullanmasalar da partinin kimliği buydu.

        DÖNEMSEL KİMLİK VE SÖYLEM DEĞİŞİMLERİ

        AB taraftarı, liberal politikaları olan, serbest pazar yanlısı, özgürlükçü, reformist ve seküler politikalarıyla ilk beş yılda aslında herkesin gönlünü fethetti.

        O kadar ki AK Parti’nin İslam-demokrasi ilişkisi; Batı ülkelerinde takdirle dikkat çeken, İslam ülkelerinde de örnek alınan bir model oldu.

        Aslında bugün baktığımızda AK Parti kendi özgün modelini değil de, Özal’dan biraz daha muhafazakar, Erbakan’dan biraz daha liberal, sağ kulvarda bir çizgi tutturduğunu söyleyebiliriz.

        Ekonomi, eğitim, adalet, yönetim sistemi ve dış politikada kendi ürettiği, orijinal, yeni bir model doğurduğu söylenemez.

        Liberal ekonomi modelini denedi, şimdi Çin benzeri bir model deniyor.

        Parlamenter sistem denedi, şimdi yarı başkanlık sistemi deniyor.

        Siyasi dil olarak ilk yıllarda AB yanlısı liberal, sonra daha Muhafazakar/Osmanlıcı/yerli, sonra milliyetçi bir dil kullandı.

        Yani mevcutlar arasında bir tercihte bulunuyor özetle.

        Yoksa kendi ürettiği bir dili, bir sistemi, bir ekonomik modeli önerdiğini söyleyemeyiz.

        AK PARTİ YENİ BİR “REJİM” ÜRETİYOR İDDİASI

        20 yıllık iktidarı döneminde eğer aydınları, entelektüelleri, akademisyenleri, bilim insanlarını yeni bir sistem, yeni bir model ve yeni bir siyaset tarzı üretmek üzere konumlandırsaydı, bugün tıkanmış dünya siyasetinde belki alternatif bir ses olabilirdi.

        Ama yapmadı.

        AK Parti pragmatist bir siyaset tarzıyla yükselen siyasi dalgalara yelken açarak ilerlemeyi tercih etti.

        Bugün de tüm dünyada yükselen dalga olan ‘popülist milliyetçiliği’ tercih ettiği gözüküyor.

        AK Parti’nin Rusya-Çin arası bir siyasi modeli tercih ettiği ve ülkedeki rejimi de bu yöne kaydırdığı iddialarını çok gerçekçi bulmuyorum.

        İktidarı yöneten parti olarak “yeni bir rejim” ürettiği ve bunu da ülkede uygulamaya koyduğunu dile getiren Etyen Mahcupyan, Nagehan Alçı gibi yazarlarımıza katılmıyorum.

        Rusya ve Çin rejimleri, AK Parti’nin genetik yapısına, DNA’sına uygun rejimler değildir.

        Peki Rusya ve Çin ile yakınlaşmalar, oraya benzeyen ekonomik ve siyasi davranış biçimleri göstermesini neye bağlayacağız? Sanırım arkadaşlarımız bunu soracaktır.

        Cevabı basit, pragmatizm.

        AK PARTİ PRAGMATİZM POLİTİKASINI ESAS ALIR

        AK Parti, ABD ve Avrupa’nın kendine yönelik baskıları, haksız zorlamalarına karşın sıkıştığı yerden çıkmak için yaptığı manevralardan biridir bu yakınlaşmalar.

        Yarın ABD ve Avrupa’nın Türkiye ve Erdoğan’a karşı tutumları değiştiğinde, iktidarın hızlı biçimde o yöne kayacağını garanti edebilirim.

        Tıpkı BAE ile normalleşen, Mısır, İsrail ve Suudi Arabistan’la yakın zamanda düzelecek ilişkiler gibi.

        Öte yandan AK Parti siyasi söylem olarak ne kadar tersini gösterse de, Batı eğilimli bir partidir.

        Ancak kafasının son dönemlerde iyice karıştığı aşikar. İktidarda kalmak için yaptığı siyaset, kullandığı dil, yöntem ve tutumlar, rasyonel bir politikayla açıklanamaz bana göre.

        Kafası karışık çünkü fikir üreten, oyun kuran, yüksek siyaset yapabilen kadrolarından yoksun şu anda. Mevcutların ürettiği siyaset, çıkış planları ve modeller de bu kadar olabiliyor.

        FAİZ VE STOKÇULUĞUN HARAM OLDUĞU VURGUSU

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, faizin haram olduğunu belirten “nas” vurgusu, stokçuluğun dinen “haram” olduğunu ifade eden söylemlerini, “AK Parti dindarlaşıyor” şeklinde okumak da yanlış.

        Bu sadece yeni ekonomi-politikasına insanları inandırmak için kullanılmış bir dildir.

        Aksi takdirde 20 yıl boyunca, dinen haram olan faizi, stokçuluğu, içkiyi, zinayı tümden yasaklayacak bir çalışması olurdu. Hiçbir zaman böyle niyeti de, çalışması da olmadı.

        AK PARTİ EN BÜYÜK İMTİHANIYLA KARŞI KARŞIYA

        Ekonomide yaşanan kriz sanırım karşılaştığı en büyük ve zorlu imtihan bugüne kadar. Biraz da bu yüzden dengesi bozuldu. Daha önceki sorunların tamamı kendi dışında, ona yönelik gelişen krizlerdi. Ancak bugün ekonomideki sorunlar kendi tercih ettiği, “yüksek kur, düşük faiz” politikası sonucunda yaşanıyor.

        Yani başaramazsa, ülkeyi düzlüğe çıkaramazsa mazereti olamayacak. İnşallah başarır…

        Sonuç itibariyle, AK Parti özgün siyasa üretmeyi değil, mevcutlar arasında en çok ilgi göreni tercih ederek yoluna devam ediyor. Her zaman bunu yaptı.

        Bu yüzden "yeni bir rejim kurduğu, eksen kayması yaşatıyor" gibi büyük iddiaları, biraz da Erdoğan’ı ve partiyi iyi okuyamama olarak görüyorum.

        Diğer Yazılar