İnsanın kıymeti ne ile ölçülür?
“Bilgiye hakim olan dünyaya hakim olur?”
Bu söz, sanırım sanayi devriminden beri herkesin dilindeydi.
Atomu nasıl parçalayacağını bilen, çeliğe nasıl su vereceğini bilen, bir fabrikayı nasıl kuracağını bilen dünyada gerçekten de üstün bir güç oldu.
Bilgi o nedenle kıymetliydi.
Bilgiye sahip olan insan daha da kıymetliydi.
O dönemden beri bilgili insan toplumda hep saygı gören, el üstünde tutulan insandı.
Sanırım rahmetli babamın gençliğinde, yani 1940’larda ortaokul mezunu olan birisi bile bilgili, kıymetli insan sayılırdı.
Okumuş meslek sahibi olmuş insanlar kıymetli oldu sonra.
Ardından üniversite okumuş, bir de yurt dışında kalmış insanlar parmakla gösterilir oldu…
Velhasıl bizim toplum her zaman bilgili insana saygı gösterirdi.
Şimdi bu dijital çağda, bu politize olmuş ortamda insanın değeri yine bilgiyle mi ölçülüyor?
Bence hayır.
Artık dünyanın en bilge kişisi Google…
Google size atomu nasıl parçalayacağınızı, yapay zekalı robotu nasıl yapacağınızı ya da iyi bir menemeni nasıl pişireceğinizi anlatabilir.
Hem de hepsi ücretsiz.
Bilgi artık kamusal ortak bir mal oldu.
“Dolayısı ile bilgiye sahip olan dünyaya hakim olur” sözü geçerliliğini kaybetti artık.
Evet hala bilgi sahibi insan değerli olabilir ama asıl kıymet ölçme kriteri değişti.
Artık “adil insan” kıymetli.
Koca koca profesörlerin, bilim adamlarının gelirin, gücün, adaletin insanlar arasında eşit paylaşılması konusunda adil davranmadığı görüldüğünde, o bilgiye sahip insanların değeri bir anda düşüyor.
Siz de öyle hissetmiyor musunuz? Hakikati bilen ama bunu söylemeyen “bilgili insan” nasıl kıymetli olabilir?
Adil insan bulmak zorlaştığı için kıymetli oldu.
Bilgi sahibi insan nasıl ki 50 sene önce az bulunan bir şey olduğundan kıymetliyse, şimdi de adil olmak benzer bir konuma geldi.
Çünkü dünya, adaletsizliğin acısını ve kavgasını yaşıyor.
Zenginle fakir, güçlüyle zayıf arasındaki denge hiç bu kadar bozulmamıştı.
Hayat bu denli popülist siyasetin etkisinde kalmamıştı.
Kutuplaşma hiç bu kadar derinleşmemişti.
İşte böyle bir ortamda adaleti koruyan, adil davranan, adil paylaşan, adil konuşan insan değerli hale geliyor.
İsterse çok bilgiye sahip olmasın.
Hayatta her alanda adaleti gözeten insan değerli oldu artık.
Hastanedeki kuyrukta beklemekten trafikte yol vermeye, alışverişte ticaretin hakkını vermekten haksızlık karşısında susmamaya kadar, yaşamda adil olan insan el üstünde gezdirilmeli.
Belki de çocuklarımıza ilk öğreteceğimiz şey bu olmalı:
Nerede olursan ol, ne iş yaparsan yap adil ol, adaletten yana ol, hakikati söyle, doğruluktan şaşma...