Neden vicdan değil?
Viyana’da metroya binerken gördüğüm şey yüzünden bu yazı kaleme alındı. Çünkü o anda sorgulamaya başladı zihnim.
Zaten ne zaman yurt dışına çıksam, “neden?” diye başlayan sorular hücum eder zihnime. Gördüğüm birçok şeyi sorgulamaktan bazen o ülkede, şehirde, ortamda bulunmamın nedenini de kaçırırım.
Sanırım mesleki deformasyon olsa gerek.
Fakat eminim, farklı bir ülkeye gittiğinizde, siz de orayı kendi memleketinizle kıyaslıyorsunuzdur.
Ve gördüğünüz güzel şeylerin neden bizim ülkemizde de olmadığını siz de sorguluyorsunuzdur.
Doğaldır.
Fakat bazen tersinden kıyaslama da yapmanız gerekir.
Çok fakir ülkelere gidin ve orayı kendi ülkenizle ve yaşantınızla da kıyaslayın.
O zaman dengeli bir karşılaştırma yapmış olursunuz...
Birkaç gün önce Viyana’da metroya binerken çıktı ortaya bu sorular aslında.
Metronun girişinde turnikeler yoktu, polis ya da görevli de bulunmuyordu. Biletinizi otomatik makineden alıp, kenarda duran tarih yazan küçük bir makineye basıp geçiyorsunuz. Çoğu insan haftalık ya da aylık aldığı için buna da ihtiyaç olmuyor.
Yani biletinizi ibra etmenizi gerektirecek bir sistem, bir kişi bulunmuyor ortamda...
Sadece arada sırada rastgele bir görevli vagonlar içinde kontrol yapıyormuş. O da çok nadir.
Çok şaşırdım.
Diğer Avrupa ülkelerinin çoğunu dolaştım. Ancak bu sistemi göremedim.
Ve o andan itibaren “neden” diye başlayan sorular yığıldı zihnime yine.
Orada bilet almadan istediğiniz gibi geçebilirsiniz ama neden kimse bunu yapmıyor?
İlk başlarda aklınıza gelen şey, "Buradan bedava geçebilirim" oluyor. Eminim ilk başlarda birçok insan bunu yapmıştır.
Fakat sonra garip bir duyguya kapılıyorsunuz.
Ahlaki sorgulama oluyor içinizde.
Kurulan sistem sizi vicdanınızla baş başa bırakıyor aslında. Onun sorgulaması yüzünden bilet alıyorsunuz, bedava geçmeyi reddediyorsunuz.
Sistem, bileti vicdanınıza kontrol ettiriyor yani.
Sanırım toplumun büyük kısmı buna hazır olmadan böyle açık sistem kurulamaz.
“Neden bu sistem bizde de uygulanmıyor?” sorusu tabii ki aklımdan geçti.
Ancak bu açık sistem Paris, Londra, Roma, Berlin’de de yok.
Viyana’da neden uygulanıyor bilmiyorum.
Fakat insanı kendine kontrol ettirmek, vicdanını onun biletini kesen görevli haline getirmek ve sistemi bireyin işlettiği, sahiplendiği bir şekle sokmak mümkün olabiliyormuş.
Bu yönetim ya da şehircilik açısından değil, kültürel olarak inşa edilmiş bir sistem.
İşin ilginci, bu kültür içinde büyümemiş göçmenler ve turistler de buna uymak zorunda hissediyor kendini.
Uzun yıllardır burada yaşayan bir Türk arkadaşım şöyle dedi:
“İlk başlarda 'bedava geçmek' duygusu biraz tahrik etti insanları. Ama sonra utanmaya başladılar böyle yaptıkları için ve bir daha bedava geçmeyi düşünmediler.”
Birçok sistem ceza ve kontrol üzerine kuruludur.
Ancak vicdan üzerine kurulmuş sistemler her zaman daha iyi işler.
Bunu nasıl başaracağımızı düşünmeliyiz.