Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Uzun süredir yurt dışında yaşayan bir arkadaşım geldi İstanbul’a.

        “İlk dikkatini çeken değişiklik ne oldu?” diye sordum.

        “İnsanlar çok gergin hale gelmiş” diye cevap verdi.

        Doğru…

        Sadece gerginlik değil, mutsuzluk, huzursuzluk ve kaygı da son yıllarda insanlarımızda çok arttı.

        Zira üst üste büyük sıkıntılar yaşıyoruz.

        Sanırım hepimizin ruh dünyasını iki yıldır yaşadığımız pandemi çok derin etkiledi. Birçok yakınımızı, sevdiğimiz insanı kaybettik.

        Sağlık sorunlarımız, kaygılarımız arttı.

        Bu yetmezmiş gibi üstüne bir de hayat pahalılığı geldi.

        Zaten pandemi yüzünden ekonomi büyük darbe almıştı. Bir de döviz kuru artışı, ekonomi yönetimindeki istikrarsızlık üzerine tuz biber ekti.

        Tam bunu atlatacakken bu sefer Ukrayna-Rusya savaşı patladı.

        Dünya ve ülke ekonomisi bir de bu savaş yüzünden sarsıldı…

        Tüm bunları düşününce, ülkeye gelip de insanların gergin olduğunu tespit eden arkadaşımın aslında az şey gördüğünü söyleyebiliriz…

        Sıkıntılı günler, zor zamanlar, mutsuz dönemlerden geçiyoruz. Doğru.

        Fakat bununla baş etmemiz gerekiyor.

        Okurlarımdan, artık bu duruma dayanamayacağını söyleyen, isyan eden, feryat eden mesajlar alıyorum.

        Çektiğimiz sıkıntıları anlatıyor hepsi.

        Haklılar.

        Ancak sıkıntının neden olduğu stresi, depresyonu, mutsuzluğu bir şekilde yönetmek zorundayız.

        Elimizde olmayan, değiştiremeyeceğimiz gerçekler var.

        Bunlar için ne kadar üzülsek, ne kadar çaresizlik duygusuna kapılsak, bunu ne kadar dillendirsek o kadar kendimize zarar veriyoruz aslında.

        Bir de bu dönemi daha az hasarla atlatmak için yapabileceklerimiz var.

        İnsanlar bu konuları politikaya dokunmadan konuşamıyor nedense. Oysa bu aşırı politize durum ruhumuzu en çok daraltan şeydir.

        Bir kere bundan kurtulmalıyız.

        Yapmamız gereken şey, sahip olduklarımızın değerini bilerek bir huzur adası inşa etmektir.

        Oturup bir kağıda yazın.

        Sahip olduğunuz, size mutluluk veren, huzur veren, yaşama sevinci veren şeyler nelerdir?

        Aileniz, çocuklarınız, anne babanız, kardeşleriniz, sevdikleriniz, dostlarınız… Bunlar varsa, bu hayatta en kıymetli hazinelere sahipsiniz demektir.

        Beden sağlığınız, ruh sağlığınız yerindeyse, çaresiz hastalığınız yoksa bunları da şükredilecek, kıymeti bilinecekler listesine eklemelisiniz.

        Listeyi kendinize göre uzatabilirsiniz.

        Sahip olduklarınızın kıymetini bilerek şimdi şunu söyleyin kendinize:

        ‘Yaptığımda mutlu olduğum, içimde huzur duyduğum şeyler nelerdir?’

        Bazen bir parkta müzik dinlemek, bazen uzun bir yürüyüşe çıkmak, bazen sadece gökyüzüne bakmak bile size huzur verebilir.

        Küçük ama gözden kaçan mutluluk uğraşları bulun.

        Ve böylece sahip olduklarınızla, yaptığınızda mutlu olduğunuz küçük şeylerle kendinize küçük bir “huzur adası” inşa edin.

        Gereceksiniz sıkıntılarınızı biraz olsun unutacak, onlarla mücadele etmek için güç ve enerji toplayacaksınız.

        Zor günler, sıkıntılı zamanlar biliyorum.

        Ancak kendimizi savrulmaya bırakmamalıyız. O zaman daha kötüye gider her şey.

        Diğer Yazılar