15 Temmuz'da kaçırdıklarımız
Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir kahramanlık hikayesidir bizimkisi.
Bir milletin elleriyle tankları durdurmaya çalıştığı, zırhlı araçların önüne yattığı, mermilere göğsünü siper ettiği dünyada ne yaşanmıştır ne görülmüştür.
Bu milletin, şehitlerin, gazilerin kahramanlığını ne kadar anlatsak azdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın darbeye karşı direnişi de dünya liderlerine örnek olacak güçte bir kahramanlıktı.
Kahraman bir millet, güçlü bir lider bir araya geldiğinde işte böyle muhteşem hikayeler yazılır.
Allah şehitlerimize rahmet etsin, gazilerimize, uzun ömür versin, milletimize güç kuvvet nasip etsin.
Eminim bu önemli günü anarken bu hususlar çok konuşulacaktır.
Bense farklı bir açıdan değinmek istedim 15 Temmuz’a.
Geriye doğru baktığımızda kaçırdığımız fırsatları yazmak istedim.
YURT DIŞINDA KAÇAN FIRSAT
15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir sonra ABD’ye gitmiştim. Orada hain darbeyi anlatıyorduk. Benden kısa bir süre önce TBMM’den bir grup milletvekili gelmişti ABD’ye. Senato, Beyaz Saray, medyada temaslarda bulunmuş, hainlerin ülkemize verdiği zararları anlatmışlardı.
Bu milletvekillerinin içinde AK Parti, CHP ve MHP’den isimler vardı.
Birleşmiş Milletler’de çalışan bir grup gazeteciyle konuştuğumda bu heyetin anlattıklarından çok etkilendiklerini söylemişlerdi.
Özellikle muhalefet ve iktidar vekillerinin bir arada olması çok önemli etki yaratmıştı. Bu etki Washington’da siyasiler, New York’ta iş çevrelerinde ve düşünce kuruluşlarında da görülmüştü.
Maalesef tek ortak çaba bu oldu. Muhalefet bir daha iktidarla birlikte hain darbeye karşı ortak bir çalışma yapmadı.
Oysa Avrupa’da, Ortadoğu’da, Asya’da benzer faaliyetleri yapsalardı, eminim FETÖ bugün yurt dışında diaspora oluşturamayacaktı.
Yabancı ülkeler de bu darbeye karşı şüpheli yaklaşmayacaklardı.
Bu fırsatı kaçırdık.
YENİKAPI RUHUNU YAŞATAMADIK
Darbe sonrası yapılan en büyük gövde gösterisi Yenikapı meydanında olmuştu. Muhalefet, iktidar, asker, sivil bürokrasi hepsi birlikte oradaydı.
FETO lanetlendi, birlik beraberlik çağırısı yapıldı.
Bu ruh çok büyük bir fırsattı. Ülkenin bekası, milletin özgürlüğü söz konusu olduğunda herkesin birleşeceğini, siyaseti bir kenara bırakabileceğini göstermişti.
Ancak olmadı.
Muhalefet kısa süre sonra farklı eleştiriler yaptı, Cumhurbaşkanı Erdoğan onlara karşı sert ifadeler kullandı ve yeniden eski haline döndü siyaset.
Oysa bu ruh ülkenin en çok ihtiyacı olan şeydi. Yaşatma fırsatını kaçırdık.
ERDOĞAN MİLLİ KAHRAMAN OLARAK ÜLKEYİ YÖNETEBİLİRDİ
Kimseye nasip olmayacak bir şeydi. Millet sokaklara dökülüp liderinin arkasından ölüme gitti. Allah çok az kuluna böyle büyük payeler nasip eder.
Yapılan anketlerde Erdoğan’a millet desteği % 65’in üstüne çıkmıştı sanırım.
Şimdi düşünüyorum da, Erdoğan onun çağrısıyla sokaklara dökülen AK Partili, CHP’li, MHP’li tüm siyasi partilerin, her görüşten insanın kendisine destek vermesine karşılık, siyaset üstü bir mevkie çıkabilirdi.
AK Partili olarak değil de, bağımsız bir Cumhurbaşkanı olarak herkesin kahramanı olarak ülkeyi yönetebilirdi.
Çünkü o gece Erdoğan siyaset üstü bir duruşla sokaklardaydı ve millet de onu siyaset üstü bir konuma yerleştirmişti. Ülkenin de böyle bir liderliğe ihtiyacı vardı.
Eğer Cumhurbaşkanı siyaseti partilere bıraksaydı, bugün ülkede çok başka bir atmosfer olurdu.
Olmadı, bu fırsatı kaçırdık.
ACIMIZI YAŞATMAYAN SİSTEM TARTIŞMASI
251 şehit vermiştik. Bir kısmı yakın arkadaşımdı.
Gazilerimizin durumu da kritikti. Canımız yanıyordu. Acımız büyüktü.
Yaşadığımız şoku atlattıktan sonra oturup şehitlerimize, sakat kalan gazilerimize ve ülkemize verilen zarara ağlayacaktık.
Ancak daha acılarımızı yaşamadan, daha gazilerimiz iyileşmeden başkanlık sistemi ortaya atıldı. Birden kendimizi bu tartışmanın içinde bulduk.
Ben ekran ekran dolaşıp başkanlık sistemini savunan isimlerden biriydim.
Şimdi düşünüyorum da, ne acelesi vardı?
Daha darbenin şokunu atlatamadan, ne olduğunu tam analiz etmeden, göz yaşlarımız kurumadan bu tartışmaya girmeseydik keşke.
Başkanlık sistemine bir, iki yıl sonra geçseydik ne olurdu ki?
Çünkü birlik ve beraberlik ruhunu pekiştirecekken, başkanlık sistemi tartışmasıyla yine ayrıştık, kutuplaştık.
Oysa travmamızı atlatmak için bize süre lazımdı.
DEVLETİ YENİDEN YAPILANDIRABİLİRDİK
FETÖ’nün devleti felç eden yapılanmasının bedelini ağır ödedik. Fakat bu bedel aynı zamanda musibetten büyük ders çıkartarak devleti yeniden yapılandırma fırsatı vermişti bize.
Hiçbir örgütün, grubun, siyasi kliğin, kifayetsizlerin devlete sızmasını, sistemi bozmasını engelleyecek bir yapı kurabilirdik.
Her vatandaşa, her bireye eşit fırsat tanıyan, sadece liyakat, ehliyet, bilgi ve tecrübeyle insanların devlette yer alabileceği bir sistem inşa edebilirdik.
Hangi siyasi parti gelirse gelsin etki edemeyeceği, çocuklarımıza iyi işleyen bir devlet sistemi bırakma fırsatını da kullanamadık.
…
“Keşke” demek pek sevdiğim bir cümle başlangıcı değildir. Ancak geriye dönüp baktığımda bunları yazmadan da edemedim.
Bugün kahramanlıklarımızı konuşacağız elbette.
Milletimizin ve devletimizin el ele vererek yazdığı destanı konuşacağız.
Bir kenardan da bunları düşünelim dedim.
Netice ülke bizim, millet bizim. Daha güçlü olmasını istiyoruz hepimiz değil mi?