Yeni nesille rekabetimiz
Bizim kuşaktan bir arkadaş, sosyal medya hesabından kağıt gazeteden haber okumanın ne kadar güzel bir lezzet olduğunu, yeni neslin bu lezzeti bilemeyeceğini ballandıra ballandıra anlattı geçen gün.
Ben de diğer lezzetleri anlatmaya karar verdim.
Yazıya oturdum ama sonra yazdıkça baktım durum farklı yere gidiyor.
Bu farkları anlatmamızın bilinçaltı gerekçesi ne olabilir diye düşündüm.
Sanırım yeni neslin gençliğine karşın, bizim kuşak bir zamanlar çok zevk aldığı, bizi mutlu eden uğraşları, tatları dile getirerek biraz da kendini teselli ediyor olabilir!
Onların birçok davranışını, fikrini, okudukları şeyleri, güldükleri konuları eleştirerek de galiba aradaki gençlik farkını perdelemek istiyoruz!
“Yeni nesil çok boş.
Gençlerde saygı kalmadı.
Nesil bozuldu…”
Bu sert eleştirileri siz de sık sık kullanıyorsanız, bizim kuşaktansınız demektir!
Acaba diyorum bu eleştiri kalıplarını babalarımız ve büyüklerimiz de bizim için sarf etmiş midir?
Ben ettiklerini çok duydum.
Ama biz bugün gençlere oranla kendi kuşağımızı daha donanımlı, daha akıllı, daha nezaketli kabul ediyoruz.
Yanılıyor olamaz mıyız?
Ya da neye göre kıyaslayarak bu karara varıyoruz?
Her kuşağın kendi edep adap anlayışı gelişiyor oysa.
Her nesil kendi zevklerini, lezzetlerini yaratıyor.
Biz kağıda basılı gazete okumayı çok büyük keyif olarak tanımlarken, bu gençler, ellerine mürekkep bulaştığı ve çok yer kapladığı için bunun nasıl bir zevk olduğunu kavrayamıyor bir türlü.
Biz de onların Kidle ile kitap okumasını yadırgıyoruz. Kitap kokusunu kutsuyoruz o zaman da.
Bir gencin tanışırken, “Nasılsın?” sorusuna, “Teşekkür ederim” diye cevap vermemesini nezakete uygun bulmayız değil mi?
Onlar da bizi Instagram’dan takip ettiğinde geri takip yapmamamızı nezakete uygun görmüyor.
Farklı değer yargılarımız var kısacası. Onların eko sistemi üretiyor kendi değerlerini.
Biz de babamızdakinden faklı bir atmosferde üretmiştik değer yargılarımızı.
Mesela babalarımızın zamanında, yeni gelinler kayınpederlerinin yanında konuşmazdı.
Oğullar da babalarının yanında çocuklarını sevmezdi.
Bıyık bırakmak, sakal uzatmak büyüklerin izniyle olurdu.
Bunları yapsalar saygısızlık diye kızardı büyükler.
Ama bizim kuşak bunu öyle saygısızlık diye kabul etmiyordu. Bu yüzden de babalarımız ya da dedelerimiz de bizim için “Gençlerde saygı kalmadı” demiştir eminim.
Diyeceğim o ki gençlerin bilemeyeceği bizim kuşağın güzelliklerini yazacaktım ama sonra bunun yanlış kıyaslama olabileceği kanaatine vardım.
Bence çok da yargılamayalım gençleri.
Zira bizim terazimiz farklı, hukukumuz farklı, bakış açımız farklı.
Bu kıyasla doğru bir yere varamayabiliriz.
Ancak kağıt gazetelerin zirvede olduğu günleri ben de özlüyorum. Ve o günlerde gazete okumaktan ben de zevk alıyordum.
Fakat neden oğlum da aynı zevki almıyor diye eleştirmemeliyim.
Şahsen bu fikre vardım yazının sonunda.
Bilmem yanılıyor muyum?