Kütüphanemin seyri seferi
Sanırım evinde büyük kütüphaneler kuran son kuşak benim kuşağım.
Duvarlarında sıra sıra raflar olan, konularına göre dizilmiş kitaplar, raflara sığmayınca yan konan ve odalara taşan, üst üste yığılan o kağıt kokulu, tozlu kitaplıklar… Uzun zamandır evlerde kurulmuyor.
Önce bilgisayar, kitaplığımızdaki kitap sayısını azalttı. Çok tesir etti diyemem.
Ancak internetin bulunmasından sonra oldu ne olduysa.
Bilgi, kitaplardan alınıp dijital sayfalara yüklendi.
Galiba Yahoo ve Google gibi tüm bilgilerin depolandığı arama motorlarından sonra, ilk ansiklopediler ayrıldı aramızdan. Anabritannica, Meydan Larousse, İslam Ansiklopedisi…
Bir daha basılmadı, yeni kitaplıklar onları tanımadı.
Kitapları önce Kindle gibi dijital tabletlere sıkıştırdılar. Sonra her yerde kitapların PDF’leri, dijital versiyonları yayıldı.
Sonra akıllı telefonlar son darbeyi vurdu galiba kitaplığımıza.
Velhasıl benim kuşağım duvarları kitapla dolu olan ve konularına göre tasnif edilmiş halde dizilen son kitap meraklıları olarak kaldı.
Gerçi şunu da şaşkınlık ama mutlulukla söylemeliyim: Kitap dünyası, kağıda basılı gazeteler gibi, dijital devrimden beklediğim kadar büyük zarar göremedi çok şükür.
İnsanlar hala kitap satın alıyor, bu yüzden kitapların durumu gazeteler kadar dramatik değil.
Tabii eskiyle kıyas kabul edilemeyecek kadar azaldı kitap satışları.
Yine de Pandemide insanların kitapları yeniden keşfettiği söyleniyor.
Evdeki kütüphanelerin ömrü uzadı bu sayede.
Yoksa yeni evlenen insanlar kütüphane almıyordu uzun zamandır. Oysa bizlerin evlerine ilk aldığı eşyaydı kütüphane…
Sanırım 15 yaşımdan beri düzenli kitap alıyorum ve kitaplığımı düzenli koruyorum. Bazı kitaplar 35 yıldır kitaplığımda benimle beraber.
Kitaplarımın bir kısmını köydeki evime taşıdım. O zaman fark ettim ki, kitaplığımdaki kitapların türleri ve kapladıkları alan yıllar içinde değişmiş.
Mesela ilk gençlik yıllarımda aldığım kitaplar daha çok düşünce, din, fikir, Kürt sorunu, insan hakları, İslam tarihi, ansiklopedi türündeymiş.
Sonraki yılda tarih kitapları büyük bir atak yapmış. Sanırım kütüphanenin dörtte birini işgal etmiş.
Sonra klasikler, biyografi, roman ve iletişim kitapları çoğalmış.
Siyaset, sosyoloji, felsefe, bilim tarihi kitaplıktaki sağ kanadı ele geçirmişler.
Gezi, ülkeler rehberleri, İstanbul kitapları da hatırı sayılır bir yekûn tutuyor.
Son olarak daha çok edebiyat, şiir, sanat kitapları, fotoğraf sanatı yerini almış kitaplıkta.
Galiba yaş ilerledikçe insanın aldığı ve okuduğu kitapların türü de değişiyor.
Daha az ideoloji, daha çok fikir, insanlık tarihi, kültür, sanat ve şiir…
Hala her gece kitap okumakta direniyorum.
Lakin gündemi takip etmek zorunda kalan her gazeteci gibi vaktimin çoğunu sosyal medya çalıyor. Fena bozuluyorum.
Kitapların arasında olduğum zamanlar daha mutluyum bu tartışılmaz. Kitaplığımı kaçıncı kez tasnif ettim bilmiyorum.
Kaç kez ayıkladığım kitapları kütüphane kuranlara bağışladım onu da hatırlamıyorum ama az olduğu kesin. Kütüphanemden kitap verme konusunda cimriyim biraz!
Kitaplığınız varsa, şöyle tekrar bir gözden geçirin. Mutlu olacaksınız.
Yoksa bir kütüphane kurun evinize. Mutlu olursunuz, beni de hayırla yad edersiniz.