Madencinin kaderi
2013 yılıydı. Anadolu Ajansı’nın usta foto muhabirlerini madenlere göndermiştik. Orada günlerce kalmış, yerin atlında madencilerin muhteşem fotoğraflarını çekmişlerdi.
Sonra bunları birçok yerde sergi olarak yayınlamıştık.
Ardından Soma’da kaza olmuş, madenin olduğu yerde karavanlarda günlerce kalmıştık. Ben de iki günümü Soma’da maden kazası alanında geçirmiştim.
İki sene önce de Marmaris’te yangın alanında yine madencilerle dağda iki gün yangın söndürme çalışmasında beraber oldum.
O günlerde maden işçilerinin ne kadar zor hayatlarının olduğuna yakından şahit olmuştum. Saygı duyulacak, takdirle anılacak işleri vardı.
Hayati tehlikesi en yüksek iş alanlarından biriydi. Yani en tehlikeli mesleği yapıyorlardı.
MADEN KAZASI ÖLÜMLERİNDE NEDEN BİRİNCİYİZ?
Dünyanın birçok ülkesinde bu tehlikeli işi yapan madenciler var. Ve birçok ülkede yaşanan kazalarda yüzlerce maden işçisi hayatını kaybediyor.
Buradan bakınca yerin yüzlerce metre altında çalışan madencinin kaderinde bu kazalar olur diye insanın aklına geliyor hemen.
Oysa yerin altında, denizin dibinde, gök yüzünde çalışan insanların kaderini alınan tedbirler belirliyor.
Uçaklarda, denizaltılarda bu denli ölümler yaşanmıyor ama madenlerde yaşanıyor.
Çünkü alınan önlemler ve güvenlik paradigmaları farklı.
Ama kömür çıkartan ülkelerde de durum farklılık gösteriyor.
Dünyanın en büyük kömür üreticileri olan Çin’de 100 milyon ton başına düşen ölüm sayısı 37, ABD’de ise 6 iken, bizim ülkemizde 700’ün üzerinde.
Neden? Tek sebebi var, alınan önlemler.
Türkiye ölümlü maden kazalarında maalesef dünyada ilk sırada.
Bu acı gerçeği görmezden gelemeyiz.
KADER TARTIŞMASI ÇOK GEREKSİZDİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarının bir kısmında maden kazalarını sona erdirecek önlemler alınması varken, bir kısmında da "Biz kader planına inanmış insanlarız. Bunlar her zaman olacaktır, bunu da bilmemiz lazım" cümlesi vardı.
Bu da tartışmayı başka boyutlara çekti. Oysa Enerji Bakanı da Adalet Bakanı da Cumhurbaşkanı da kazanın nedenini bulma konusunda her şeyin yapılacağını söylemişlerdi.
Kader diyerek olayı kapatma isteği olmadığına göre, kader açıklamasının krizi başka yerlere çekmesi talihsizlik oldu.
Öte yandan İslam tarihi “kader” anlayışı konusunda birbirinin zıddı yüzlerce farklı görüşle doludur. İslam alimlerinin bile uzlaşamadığı bir konunun, maden kazasında tartışılması çok yanlış yerlere götürdü bizi.
SAYIŞTAY RAPORU BİLMECESİ
Kaza olan maden ocağıyla ilgili ortada dolaşan bir Sayıştay raporu var. Raporda bu ocakta kaza olabileceği ifadeleri yer alıyor. Ancak Türkiye Taşkömürü Kurumu bu raporun yanlış anlaşıldığını söylüyor.
Doğrusunun ne olduğunu tam olarak anlayamadık.
Yetkililer de durumu netleştirmek yerine telefonlara çıkmayıp, ortadan kaybolmayı tercih ediyor.
Her zamanki gibi krizde iletişimi yönetme konusunda yine arıza verildi.
Maden ocağında ihmal varsa, yetkililerin hatası varsa bunu saklayacak halleri yoktur herhalde.
Başta hayatını kaybeden 41 madencimizin aileleri olmak üzere, tüm ülkenin bu olayın neden olduğunu öğrenme hakkı var. Kader tartışması da bunun üzerini örtmeyecektir.