Maraş'tan bir haber geldi…
Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinin Damlataş köyünde bir güzel kız vardı, adı Meyrik’di... Güzelliği dillere destandı, gören gözlerini ayırmazdı.
Ancak Meyrik o genç yaşında verem olmuştu.
Ona gönlünü veren teyzesinin oğlu Hasan’la evlendirdiler yine de.
Üç ay sonra hastalığı arttı ve Maraş’a götürdüler.
Fakat kan kusan bu güzel gelini kurtarmadılar.
Ölüm haber köyüne gelir. Hasan’ın evinde toplanır köy halkı.
Meyrik’in teyzesi o an ciğerleri yakan bir ağıt söylemeye başlar:
Maraş'tan Bir Haber Geldi
Dediler Ki Meyrik Öldü
Keşke Meyrik Ölmeseydi
Kesileydi Elim Kolum
Oy Meyrik Meyrik Meyrik
Ben Kurbanım Sana Meyrik
Ben Hayranım Sana Meyrik…
Maraş’ın sokaklarından, Pazarcık’ın içinden geçerken zihnimde hep bu türkü dolaştı. Maraş’tan bir haber geldi, hem de ne haber geldi… Yandı yıkıldı Maraş…
O güzelim şehir, o kadim şehir, o insanı asil şehir…
Nasıl da yıkıldı, nasıl da un ufuk oldu…
Maraş eskisi gibi olmayacak. Azerbaycan Bulvarı’ndaki tüm hatıralar enkazın altında.
Trabzon Caddesi’ndeki tün gençlik anıları yok artık…
Ben Maraş'ı çok severdim. İnsanı çok asildir.
Çok güzel adamlar yetiştirdi Maraş. Ben onların şiirlerinden, yazılarından beslendim.
Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören, Nuri Pakdil, Akif İnan, Alaeddin Özdenören… ve elim varmıyor yazmaya, canım dostum Mevlana İdris…
Hiçbiri yok şimdi…
Maraş yok artık…
Şimdi şehre bir ağıt daha yakma vaktidir.
Bir değil binlerce Myerik öldü şimdi.
Anaları, teyzeleri ağıt yaksın, Aşık Mahsuni gelip yine bestelesin o ağıtı.
Sonra ciğerimizi yaka yaka yine türkü söylesin aşıklar…
Şu Meyrik’in acısına
Çarşaf serin gecesine
Keşke Meyrik ölmeseydi
Sabır onun kocasına oy oy oy
Oy Meyrik Meyrik Meyrik
Ben kurbanam sana Meyrik