Serdengeçtileri konuşacağız önce, sonra sorunları
Yazı yazamadım… Zihnim 8 gün geçirdiğim afet bölgesinde kilitlendi sanki.
Bu büyük felakette yaşadıklarım, gördüklerim, şahitliklerim on gündür zihnimi felce uğrattı adeta.
Sinirlerim harap halde... Öfkem dolup dolup taşıyor.
Ağlama nöbetleri bazen ekranda, bazen yolda, bazen enkaz başında, bazen olmadık yerde tutuyor.
Bu yüzden yazılarımı yazamadım.
Normale dönmek mümkün değil kısa zamanda.
Yavaş yavaş kendime geliyorum. Yazacak dünya kadar şey birikti.
Şuna eminim, eskisi gibi olmayacak birçok şey. Eskisi gibi konuşmayacağız, yazmayacağız, anlatmayacağız…
Sorunlar var. Gördüğüm, şahit olduğum dünya kadar ciddi sorun var.
10 gündür canlarımızı kurtarıyorlar enkaz altından kahramanlar.
Şimdi cenazelerimiz çıkartılıyor. Gözlerinde yaş kalmamış, feri sönmüş aileler yakınlarını bekliyor o enkazın başında.
Onlar da bittikten sonra konuşacağız tabii.
Sorunlarımızı tartışacağız.
Yılların ihmallerini, suiistimalleri, çürümüşlüğü, beceriksizliği, başarısızlığı konuşmak zorundayız.
Çünkü bizi bekleyen daha büyük bir deprem var. İstanbul’a hazırlamalıyız ülkeyi.
Bu yüzden erteliyoruz sorunları tartışmayı. Ama konuşmazsak aynı şeyler yine başımıza gelecek.
Şimdi kahramanlarımızı konuşalım.
Fedakarları konuşalım.
Milletin büyük yüreğini, yardımseverliğini, kardeşine sarılmasını anlatayım size.
SAHANIN KAHRAMANLARI: SERDENGEÇTİLER
Serkan Ankaralı bir tekvando eğitmeniydi. Deprem olunca fırlayıp gelmiş Maraş’a. Orada Ankara’dan gelen çiftçi Abdullah, demirci İbrahim ve diğer insanlarla buluşmuş. Çiftçi Abdullah arkadaşının vincini, kepçesini de getirtmiş. Kendisi kullanıyor hatta. Onlar enkazı kaldırıyor, Serkan da altına girip can kurtarıyor. İlk günden beri yapıyorlar bunu.
Ateşin başında oturduk hep beraber. Bana hikayelerini anlatacaktı Serkan. “Canlı var” diye bağırdı biri enkazdan. Fırladı gitti yanımdan. Bir daha göremedim. 5 günde 17 canlı çıkarmıştı. Üstü başı yırtılmış, eli yüzü çizilmiş, toz toprak içindeydi.
Zar zor bir fotoğraf çektirebildim.
Sonra kayboldu…
Çiftçi Abdullah anlattı peşi sıra. “Abi gözü kara, deli bir oğlan. Her yere gözünü kırpmadan girdi, kaptı getirdi insanları…”
Sonra Hatay’da Geredeli Bekir’le tanıştım.
Sonra Adıyaman’da, Malatya’da hep bu “deli” dedikleri adamların hikayesini duydum.
Kırgızistan’dan, Bosna’dan, Türkmenistan’dan hiç kimsenin yardımı olmadan hemen atlayıp gelen gönüllüler gördüm. Hepsi “deli” tipler. Hatay'da Kırgızistanlı Halit kaç kişiyi kurtardığını hatırlamıyor…
Bunlara “serdengeçtiler" diyorum.
İlk gelen, ilk enkaza giren, gözünü kırpmadan, korkmadan enkaza dalıp hayat kurtaranlar bu serdengeçtiler. Birçok profesyonel arama kurtarma ekibinin riskli diye girmediği yere bunlar girdi. Hayat kurtardı, yaralı taşıdı, cenaze çıkardı…
Bunlar lazım bu ülkeye. “Deli” dedikleri, serdengeçti adamlar lazım bize.