Milletvekili adaylarına soru: Hayatın merkezinde ne var?
Bugün siyasetin en hareketli günü.
Binlerce siyasetçi adayı, milletvekili listelerine girip girmeyeceğini merak etmekten günlerdir uyku uyumuyor.
Bugün o bekledikleri karar açıklanacak.
Bir kısmı çok sevinecek, birçoğu üzülecek, hayal kırıklığı yaşayacak.
Geçmiş zamanlarda hayata küsenler olduğunu görmüştüm.
Hastalananlar, yataklara düşenler, yemeden içmeden kesilenler…
İşte bunlar hayatın merkezine siyaseti koyanlardır.
Siyaset olmadan yaşayamayacağını düşünenler var.
Tüm hayatını, ailesini, işini, kariyerini siyasete göre dizayn edenler...
Her şey onun merkezinde döner. Her şey onunla ilişkilidir.
Bu çok sorunlu ve sonuçları olukça yıpratıcı bir tutumdur.
Aynı tutum başka şeyler için de geçerli.
Mesela hayatın merkezine ticareti, şöhreti, parayı, kariyeri, makamı koyanlar da benzer sıkıntılı süreçler yaşarlar.
İnsanın hayatın merkezine bunları koyması bana hep garip gelmiştir.
Çünkü hayatın merkezine konulan şey o kadar değerlidir ki, geri kalan tüm kıymetler bunun için feda edilebilir.
Sık sık duymuşsunuzdur siyasetçilerden, sanatçılardan, zenginlerden…
O kadar yoğun çalışmışlar ki çocuklarının büyümesini görememişler…
Hayatın birçok zevkinden, anlamlı uğraşlarından mahrum kalmışlar…
Baharı, doğayı, tatili, kitap okumayı, müzik dinlemeyi ıskalamışlar…
Tüm bunları ileride yaparım diye ertelemişler. Ve yaşadıkları şeye hayat demişler!
Ancak yaşlandıklarında bu kez hastalıklar başlamış, enerjileri tükenmiş ve erteleyip de yapmak istedikleri hiçbir şeyi yapamamışlar...
Hele çocuklarının tüm güzel anlarını kaçırmanın pişmanlığı... bence en dramatik olanı bu.
Hayatın merkezinde siyaset olanlardan çok dinledim bunları…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, küçükken çocuklarından birinin kapısına “Bize vakit ayır” diye not bıraktığını söyleyip, göz yaşı dökmüştü televizyon ekranında. O da çocuklarının büyümesini göremediğinden dert yanmıştı…
Şimdi binlerce siyasetçi adayı bu yola çıkmak için çaba gösteriyor.
Bence sorun bu yola çıkmakta değil, siyaseti hayatın merkezi ve yegane amacı yapmakta yatıyor. Öyle yapınca hayatın birçok güzelliğini ıskalıyorlar işte.
Türkiye ölünceye kadar siyaset yapanların hikayeleriyle doludur.
Rahmetli Ecevit hastalanmıştı ve çelik korse takarak ayakta durabiliyordu. Öyle siyaset yapmaya devam etti.
Erbakan Hoca da tekerlekli sandalyede ve asansörle kongrede kürsüye çıkmıştı...
Bir de 42 yaşında, “Benden bu kadar” deyip siyaseti bırakan, küçük çocuğuyla sivil hayata dönen Yeni Zelanda Başbakanı Ardern var…
Bana göre siyaset bir insanın yaşam amacı olamaz. Hayatın merkezinde çocuklarının, sevdiklerinin, hayatına anlam katan her şeyin yerine ikame olunamaz.
Bugün milletvekili listesinde yer alan, heyecanla siyasete atılacaklara bunu hatırlatmak istedim.