2013'te 'istikrar' yerine, 'büyüme' tercihi maliyetli olabilir
Geçen yıl bu tarihlerde, küresel aktörler 4 temel riski, "Mahşerin 4 Atlısı" formatıyla dillendirmekteydi. Tam bir yıl sonra, hâlâ küresel ekonomiye yönelik tartışmalarda, 4 başlığın 4'ü de masada durmaya devam ediyor. Euro Bölgesi'ne yönelik endişeler, küresel petrol fiyatlarının seyri, ABD'de "mali uçurum" tartışmaları ve Çin ekonomisinde durgunluk riski; işte "Mahşerin 4 Atlısı". Bu 4 risk başlığından sadece biri, Çin ekonomisinin durgunluk riski, geçtiğimiz kasım ayı itibarıyla gündemden düşme izlenimi verirken, dün gelen Çin Hizmet Sektörü verileri endişeleri tekrar depreştirmiş gözüküyor. İtalya'daki genel seçimlerden çıkan belirsizliğin sebep olduğu huzursuzluğu, bilmem hatırlamaya gerek var mı zaten?
KÖPRÜNÜN KABLOLARI ZAYIFKEN, TÜRKİYE ARABAYI DİKKATLİ SÜRMELİ
Çin Ulusal İstatistik Ofisi'nin verileri, geçtiğimiz sonbahardan bu yana hizmet sektörünün en düşük siparişle çalıştığına işaret ederken, Çin'in imalat sanayi PMI (Satın Alma Yöneticileri) Endeksi de, 2013 yılının ilk ayındaki düzeyi olan 56.2 puana göre, şubat ayında 54.5 puana geriledi. Zaten, Çin'in imalat verileri geçtiğimiz hafta düşüşe işaret etmişti ve üstüne de hizmet sektörü keyifsizliği geldi. İtalya'daki seçimlerden kaynaklanan huzursuzluk yetmezmiş gibi, bu hafta gelecek Euro Bölgesi büyüme verileri de endişeleri besliyor. Tüm bu tablonun anlamı şu; küresel ekonomide tartışmalar ve endişeler kaynıyor ve Türkiye'nin, bir iki kablosu ha koptu, ha kopacak gibi gözüken bu "sırat köprüsü"nden çok itinalı geçmesi gerekiyor.
YUMUŞAK İNİŞTE '90+30'U OYNAMAK ZORUNDAYIZ
Gazetemiz Ekonomi Müdürü Yavuz Barlas'ın, geçen cuma akşamı Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'la gerçekleşen toplantıdan derlediği bir sayfalık yorumu dün okudunuz. Ali Babacan, dün Ankara'da SETA Vakfı'nın panelinde, küresel ekonomiyle ilgili belirsizliklerin sürmekte olduğu, küresel aktörlerin radarında risk olarak artık Japonya'nın da yer aldığı ve bu genel küresel atmosfer içerisinde Türkiye'de üretici ve tüketicilerin piyasa güvenini en iyi noktada tutmaya çalıştıkları yönünde uyarılarını sürdürdü.
Mevcut tablo, 2010 yılının aralık ayından itibaren sinyalleri başlamış ve 2011 yılının haziran ayı ortasından itibaren, çapı ve etkisi güçlendirilmiş olan "yumuşak iniş" sürecine bir müddet daha devam etmemize işaret ediyor. Yani, Türk ekonomisini 2013 yılında yüzde 5 büyütme çabaları, beklenenin aksine sonuçlar verebilir. Ekonomi yönetiminin kanımca TÜFE ile ÜFE arasında açılan makasa odaklanması daha yararlı olabilir.