Merkez Bankası'nın 'kredibilitesi' için esas görev bizde
Belirli kurumlarımızın Türkiye'deki konumlandırmaları ve kuruldukları günden itibaren süregelen
gelenekleri, hep ağır başlı, muhafazakâr ve kamuoyuna karşı mesafeli olmalarını gerektirir. Tarif ettiğimiz bu tür bir kurumsal kimlik, bazen kimi haksız eleştirilere karşı sessiz kalmalarına bile sebep teşkil eder. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bu kurumların en önemli örneklerinden birisidir. Türk Hazinesi, Hazine Müsteşarlığı ile bu sınırlı sayıdaki örnekler sıralanabilir. Devlet geleneği gereği, ifade edilen hususlar üzücü ve haksız da olsa, pek çok defa bu kurumlarımızın hiçbir yorumda bulunmadıklarına şahit oluruz.
Bu noktada. devreye bağımsız akademisyenler ve ekonomi medyasının girmesi gerekir. Yine, süreci ajite etmeden, eğer ekonomi yönetiminin politika ve uygulama süreçlerine yönelik ağır eleştiriler var ise, 'algı yönetimi'ne tarafsız kurumların da dahil olması yararlıdır. Bu nedenle, TCMB'nin mevcut para politikası sürecine yönelik kabul, hem piyasalar, hem akademisyenler, hem de piyasa profesyonelleri düzeyinde yeterli düzeyde ise bu politikaların desteklendiğine dair duruş ortaya koyma görevi bizdedir.
2013'ÜN İLK ÇEYREĞİNDE ALGIDA KIRILGANLIK ARTMIŞ
Bloomberg HT olarak, 5.'sini piyasa profesyonelleri ve kamuoyu ile paylaştığımız TCMB Algı Anketi sonuçları, Ekim-Aralık 2012 dönemine göre, Ocak-Mart 2013 döneminde TCMB'nin kredibilitesi ve öngörülebilirliğinde çok sınırlı bir 'algı kırılganlığı' artışı olduğunu, TCMB'nin kararlarının güvenilirliğine yönelik 'algı kırılması'nın ise daha yüksek olduğuna işaret ediyor. Merkez Bankamızın kararlarının güvenilirliğine yönelik sorumuza Ekim-Aralık 2012 döneminde verilen cevaplarda, 'hayır' diyenlerin oranı yüzde 0'a inmişken, bu oranın 2013 Ocak-Mart anketinde yüzde 3'e çıktığını, "Emin değilim" diyenlerin oranının da yüzde 24'den yüzde 34'e çıktığını görüyoruz.
Bu soruya Temmuz 2012 anketinde verilen "Hayır+emin değilim" cevaplarının toplamı yüzde 39 iken, Aralık 2012'deki ankette verilen cevapların oranı yüzde 24'e gerilemişti. Şimdi ikisinin toplamı tekrar yüzde 37'ye yükselmiş gözüküyor. Merkez Bankası'nın bağımsızlığının azaldığını ifade edenlerin oranı ise Aralık 2012'de yayınladığımız 4. ankete göre, Mart 2013'teki 5. ankette yüzde 6'dan yüzde 13'e yükselmiş. Bununla birlikle, bağımsızlık ile ilgili 'algı' hâlâ kuvvetli. Bu önemli. Merkez Bankası'nın fiyat istikrarını yeterince gözetip gözetmediği sorusunda ise Temmuz 2012 anketinde 'evet'lerin oranı yüzde 75 iken, bu oran Aralık 2012'de yüzde 58'e, Mart 2013 anketinde ise yüzde 56'ya geriledi. TCMB'nin finansal istikrarı da gözetmesine yönelik olarak ise son derece anlamlı ve bizim de katıldığımız yüzde 94'lük bir destek var, son iki ankette.
TCMB'NİN İLETİŞİM POLİTİKASINA YÖNELİK BİR TALEP VAR
Bloomberg HT'nin 5. TCMB Algı Anketi'nde, TCMB'nin iletişim politikasını son üç ayda bir miktar zayıflattığı, bunu güçlendirmesine yönelik talebi öne çıkaran bir algı söz konusu. TCMB'nin Ocak-Mart 2013 dönemindeki performansına yönelik algı ise hayli iyi. Bununla birlikte, bugünkü Para Politikası Kurulu dahil, piyasa profesyonellerinde 2-3 PPK toplantısına yönelik "İzle-karar ver" eğiliminin arttığı da gözleniyor.
TCMB'nin kararlarını sadece ekonomik verilere bakarak mı aldığı yönündeki soruda, 'algı kırılması' tekrar karşımıza çıkmakta. TCMB'nin faiz koridorunu değiştirebileceğine veya indirebileceğine dair piyasa algısının ise 5 puan artarak, yüzde 84'e çıktığı gözleniyor. Bakalım, TCMB PPK toplantısı bu algıyı bugün doğrulayacak mı?