Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ne kadar zengin bir toplummuşuz meğer. Vay arkadaş! Her yerde rezidanslar, ultra lüks siteler, gökdelenler yapılıyor.

        Yapılıyor yapılmasına da, milyon dolara satışa sunulan ya da Euro bazında istenen kiralar “ Dikine gecekonduları” ülkemizde de yaratmasın sakın.

        İstanbul koca bir şantiye haline geldi. Kentsel dönüşüm adı altında her yerde inşaat var. Üstelik inşaatı süren yapıların çoğu da rezidans. Bence o kocaman, çirkin binalara rezidans diyerek konu duygusallaştırılmamalı.Çünkü; onlar toplu konutun bir tık lüks halinden öte bir şey değiller.

        Kutu gibi evlere milyon dolarlar bayılmak... Her yiğidin harcı değil. Acaba kimler oturuyor o binalarda? Gün geçtikçe merak ettiğim konulardan biri de bu…

        O rezidanslar için milletle dalga geçer gibi kira bedelleri isteniyor. O kiraları ödeyebilen insan sayısı da bir hayli az. Dolayısıyla yapılan onca konut Araplar haricinde kimlere satılıyor? Kimseye!!

        Hadi doğuyu Suriyeliler için boşalttık. Doğuda yaşayan insanlar kalktılar İstanbul’a geldiler de onlar otursunlar diye mi yapıyoruz o koca binaları? Bu noktada aklıma Venezuela’da ekonomik krizin en önemli simgelerinden biri haline gelen “Torre David” gökdeleni geliyor.

        Biliyor muydunuz?

        Venezuela’nın başkenti Caracas’da 2007 yılında gecekondu mahallelerinden bazıları, ülkenin en önemli simgesi olan ama inşaatının bir türlü bitmediği “Torre David” gökdelenine yerleşti. Dünyanın en büyük “Dikine gecekondu mahallesi” olarak tarihe bile geçtiler. Binanın alt katlarında marketleri, bakkalları, sağlık merkezleri (insanın o iptidai şartlara pek sağlık merkezi diyesi gelmiyor ama adı öyle sonuçta) bulunuyor. Kısacası şehrin göbeğinde kendi ekonomisi olan özerk bir alan gibi “Torre David” gökdeleni.

        İstanbul’da inşaatı devam eden onca binanın sonu da tam gaz buna gidiyor. Çünkü; İstanbul’da doğup büyüyen bir insan o rezidanslarda oturmuyor ve hatta oturamıyor.

        45 m2 1+0 daireye ortalama olarak istenen kira bedeli 2,500TL. Lüks burada baş gösteriyor, daireyi 10 adımda bitiriyor olabilirsiniz ama mutfağının ankastre oluşu, hilton lavabosu olması o daireyi lüks yapıyor. Bize de hap kadar eve 2,500 TL kira ödemek düşüyor. Tabii ödeye biliyorsak! Bu dediğim rakamda öyle bilindik rezidans fiyatı değil, mahalle arası fiyatı diyelim.

        Rezidanslar her katta minimum 8-10 daire olacak şekilde tasarlanıyor. Bu binaların yine ortalama 20 katlı olduğunu varsayalım. Yani bir binada minimum 160 dairenin satılması ya da kiralanması gerekiyor. Dairelerin fiyatları da az evvel belirttiğim gibi olunca, içiboş konutlar her geçen gün artıyor. O boş konutlar ya çürümeye yüz tutup, hayalet bina haline gelecek ya da Venezuela’da ki gibi dikine gecekondu mahalleleri halini alacak. Bunu öngörmek çok da zor değil.

        Torre David olmazsa hayalet şehir olur

        Bir alternatifim de Çin’deki hayalet şehirler. O da bir başka feci konu. Çin Hükümeti ekonomisini daha büyük göstermek için firmalarla çalışarak Avrupa’daki belli başlı merkezlerin -Paris, Venedik gibi- birebir kopyalarını yapıyor. Devasa binaların inşa edildiği bu şehirlerde kimse yaşamıyor ancak; yetkililer bu şehirleri yapmaya devam ediyorlar. Çünkü; kullanılan yapı malzemeleri sayesinde sayısal rakamlar artıyor ve ekonomilerini bu şekilde kağıt üzerinde büyütebiliyorlar.

        İstanbul’da yaşayan biri olarak bu inşaatlardan bezmiş bir haldeyim. Üstelik nereye gittiğini de bilemediğimden tedirginliğim artıyor.

        Diğer Yazılar