Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Herkes cumhurbaşkanı adayının kim olacağını, kimin son anda bir sürpriz yapabileceğini konuşuyor. Ortak aday tek çözüm ve alternatif, buna rağmen çoklu aday senaryolarına hala olasılık tanıyanların olması bile gerginliği tırmandırmaya yetip artan bir durum.

        Ancak Altılı Masa'nın önündeki tek tehlike bir ortak adayda anlaşılamama ihtimali değil. Şu an en az önemsenen, yavaşça yaklaşan ve en güçlü hasarı verecek olan şey, Meclis'teki başörtü oylaması.

        Malumunuz... Kemal Kılıçdaroğlu iktidarın değişmesi halinde başörtülü kadınların hak kazanımlarının tehlikeye girip girmeyeceği tartışmasına son vermek amacıyla bazı yapıcı ve onarıcı açıklamalar yapmıştı. Akabinde CHP bir yasa teklifi de hazırladı. Bu gelişmeleri gollük pas olarak gören Erdoğan ise "O halde anayasa değişikliği yapalım" demiş, el yüksellttiği yerden muhalefet birbirine düşmüş, Kılıçdaroğlu kendi parti tabanı ve entelijensiyası tarafından yalnız bırakılmıştı.

        Cumhur İttifakı'nın bir anayasa değişikliği metni hazılarlaması aylar sürdü, derken teklif komisyon toplantılarında tartışıldı.

        Anayasanın 24’üncü maddesine aşağıdaki fıkrayı ekleyen değişiklik metni şu şekildeydi: “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanması, hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamaz.”

        REKLAM

        “Hiçbir kadın; dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğrenim, çalışma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir surette yoksun bırakılamaz. Bu bir hizmet gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda devlet, ancak dini inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini hiçbir surette engellemek şartıyla gerekli tedbirleri alabilir.”

        İKTİDAR MUHALEFETİN VERDİĞİ ORTAK ÖNERGEYİ KABUL ETMEDİ

        Anayasa değişikliği teklifinde sadece başörtüsü yok. Ailenin korunmasıyla ilgili olan ve özellikle gerekçe kısmı muhalefet kurmayları tarafından "sorunlu" bulunan bir madde daha var.

        CHP ve İYİ Parti’nin “evlilik birliğinin ancak kadın ve erkeğin evlenmesiyle kurulacağını” öngören 41. Madde'deki değişikliğe destek vermesi zaten beklenmiyordu. Ancak başörtüsü tartışmasının bitmesi adına CHP ve İYİ Parti ilgili komisyon toplantılarına katıldılar ve bir ortak önerge verdiler.

        HANGİ KISIMLARIN DEĞİŞMESİNİ İSTEDİLER?

        Hükümetin sunduğu teklif metni yukarıda da belirtildiği gibi “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması, kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılması, hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamayacağı” ifadesini içeriyor, ayrıca "hiçbir kadının dini inancı sebebiyle başını örtmesi veya tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim öğrenim, çalışma, seçme, seçilme” gibi haklardan yoksun bırakılamayacağını hükme bağlama amacı taşıyor.

        CHP ve İYİ Parti ise verdikleri ortak önergede “dini inancı sebebiyle” ifadesinin çıkarılmasını ve bunun yerine “Hiçbir kadın, başını örtmesi de dahil olmak üzere tercih ettiği kıyafet nedeniyle bu haklardan yoksun bırakılamaz” ifadesinin eklenmesini istiyordu. Teklifteki madde metninin son fıkrasının ise “Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda ise devlet, kadının başını örtmesini hiçbir surette engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alır” şeklinde değiştirilmesi talep ediliyordu.

        REKLAM

        CHP ve İYİ Parti’nin önergesinde spesifik olarak hükümet teklifinde yer alan "dini inancı sebebiyle…" ifadesini hedef aldıkları söylenebilir. Bunun nedeni hükümetin teklifinin kılık kıyafet özgürlüğünü "dini inanç" parantezine aldığını düşündürten bir dil içermesi ve bunun gelecekte istismar edilebileceği endişesi.

        Başörtüsüne yasal güvence sağlamak isteyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun amacı "endişeli muhafazakarları" müsterih kılmaktı, ama CHP ve İYİ Parti’de bunu yaparken "endişeli seküler" yaratmayalım hassasiyeti oluştu. İşin özeti bu.

        Haklı bir hassasiyet.

        Ama acil ve aktüel mi, hayati mi? O kısmı tartışılır.

        Zira bu ülkede başı açık, tesettür tercih etmeyen kadınların hiçbir eğitim kurumunda, hiçbir kamu kurumunda ya da hiçbir özel sektör kuruluşunda engellendiklerine, yasaklara tosladıklarına dair bir veri yok. Hakeza seküler hukukçu kadınların uzatılan mikrofonlara aktardıkları türde bir olay da yaşanmadı; yani kimse burka ya da peçenin üzerine hakim cübbesi giymeye kalkmadı, giyecekleri de yok.

        Postmodern distopik gelecek projeksiyonlarına girişeceksek bugünün eğilimlerine bakmamız gerekir. Özellikle metropollerde sokaklarda, okullarda ve yeni nesil yaşam tarzında artan trend olabildiğince az giyinme trendi, fazla giyinme eğilimi değil.

        Dolayısıyla varsayımsal bir "endişe" söz konusu ve bu hassasiyet üzerinden komisyonu terk etmek haklı bir tepki ise de, meclis oylamasının yönü itibariyla olumlu bir "vibe" vermiyor.

        MESELE ZATEN “SAYIM YETİYORSA SENİNLE UZLAŞMAYA UĞRAŞMAM" DÜZENİ DEĞİL MİYDİ ?

        Yanlış anlaşılmasın, ortak önerge gayet hassas, ince dokunuşlar yapıyordu, yapılan düzeltmelerin kabul edilmesini tercih ederdim.

        REKLAM

        Elbette iktidar, muhalefetin önergesindeki değişikliklere uzlaşmacı bir yaklaşım sergileyebilirdi, yapabilirdi, yapmalıydı.

        Anayasa değişikliğine ilişkin daha geniş toplumsal mutabakat sağlanırdı.

        Ancak iktidarın son beş altı yılında hiç böyle bir kaygı oldu mu ki, bu yönde bir beklentiye girelim ve bu beklentiyi yapacağımız işten gelecek hayrı bloke etmek için mazeret edelim?

        Hükümet kaç kez muhalefetin talebine olumu yanıt verdi ki buna versin?

        Türk tipi başkanlık modelinin meclisi, onu rencide edecek denli etkisizleştirmesi sonrası ne zaman "yazılı olarak" verilen sorulara cevap verdi Ak Parti? Hangi araştırma komisyonu teklifine "tamam" dedi?

        Mesele zaten bu değil mi?

        Kuruluşundan itibaren Ak Parti'ye hem gönül hem destek vermiş insanların Ak Parti’ye duyduğu güveni sarsan zaten bu değil mi? Bu kibir, bu buyurganlık bu "ben bilirim, benim dediğim olacak"cılık değil mi? İnsanlar bu yüzden siyasete ve siyasetçiye karşı kaybettikleri güveni Altılı Masa'da aramıyor mu?

        Altılı Masa'yı doğru seçenek olarak gören muhafazakarlar dünya görüşüyle taban tabana zıt partilerle uzlaşıya, mevcut otoriter yönetim modelinin değişmesi, "biraz daha" şeffaf ve hesap verebilir, özgürlükçü ve demokrat forma kavuşma gibi fikirleri nedeniyle ilgi duymuyor mu?

        Muhafazakar muhalifler, seküler ve makul demokratlar Tayyip Erdoğan nefreti yüzünden değil, eleştiriye, gensoruya, hesap sorabilmeye ve hesap vermeye açık olmayan, meclisi değersizleştirilmiş, katılımcı demokrasiyi sayı yeterliliği ile bloke etmiş bir hükümet modelini geride bırakma ümidiyle altılı masaya bel bağladı.

        REKLAM

        Mevcut sisteme bu gerekçelerle muhalefet ederken, bunlar varmış gibi davranıp beklentiye girmek fazlasıyla enfantil bir hal olur.

        Nihayetinde AK Parti ve MHP tam da beklendiği şekilde, kendilerine yakışanı yapmış, ortak önergeyi kabul etmeyerek şaşırtmamıştır.

        Ve yine tam da bekleneceği gibi hükümetin sunduğu anayasa değişikliği teklif metni AK Parti ve MHP üyelerinin verdiği çoğunluk oylarıyla komisyondan geçti. Süpriz var mı burada?

        Düzen "sayı yetiyorsa seni adam yerine koymam ki ben" düzeni, sorun zaten bu, mesele zaten bu, dert zaten bu.

        KAPLANIN KUYRUĞUNU BİR KERE TUTTUYSAN, ÇABUCAK BIRAKAMAZSIN

        Umarım ve umut ederim ki, CHP ve İYİ Parti’nin komisyona verdiği haklı tepki, toplantılarda ne yaşandığı ile asla ilgilenmeyecek olan halkın önüne "Başörtüsü meselesini çözmek istemediler, mecliste hayır oyu kullandılar" başlığı ile düşecek noktaya kadar gitmez. Zira bu durum kaplanın kuyruğunu tutup 2 dakika sonra "çok kalın ve tüylüydü" mazeretiyle bırakıp kaçmak gibi görünür. Ve bunun anlaşılabilir ve anlatılabilir bir formu yoktur.

        "HAYIR" OYU VERİRSE CUMHUR İTTİFAKI'NI CEZALANDIRACAĞINI ZANNEDEN VARSA...

        Muhalefet istediği değişikliklerin yapılmamasını oylamada hayır verme mazereti olarak kullanırsa bunun Cumhur İttifakı lehine, "Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz" sonucu doğuracak bir açmaz yaratacağı ortada.

        Oylamada, 360’ın altında evet çıkması ihtimali, açık söyleyeyim dramatik bir durum olur. Cumhur İttifakı bunu haklı olarak seçmenine şikayet eder, karşılık da alır. Söylenecek şey belli, argüman belli: "Muhalefet başörtüsüne geçit vermedi. Neden? Çünkü bunlar böyle. Bilin ki, kendinizi inkar etmediğiniz, dininizden vazgeçmediğiniz sürece sizi benimsemeyecekler"

        REKLAM

        Anlayacağınız, başörtüsüyle ilgili anayasa değişikliği oylamasında "hayır" oyu verirse Cumhur İttifakı'nı hele hele Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı cezalandıracağını zanneden varsa hayatına komedyen olarak devam etmeli, siyasetçi olarak değil.

        Meclis oylamasında 400 evet çıkmaz, 360 ve üzeri sayıda "evet" çıkarsa bu durum anayasa değişikliğinin referanduma gitmesiyle sonuçlanacak, üç sandık kurulacak. Muhalefet partileri Meclis'te başörtüsüne anayasal güvence sağlayacak bir maddeye yeterli sayıda "evet" dememiş olmasını yatay genişleme stratejisi açısından talip olduğu yeni seçmenine açıklayamaz. En başta Altılı Masa'da yan yana duran Saadet, Deva ve Gelecek Partileri kitlelerine bu durumu anlatamaz.

        Hatta İYİ Parti için de sorunlu bir tablo ortaya çıkacağı kesin.

        Bu ‘"açıklayamama" hali Cumhur İttifakı'na, cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimlerinin yelkenlerini şişiren bir rüzgar olarak döner.

        O ihtimalde, Cumhur İttifakı'nın sosyolojiye "oynayan" kampanyası yine başarılı olur zira seçmen referandum sandığına "evet" oyu attıktan sonra dönüp muhalefetin pusulalarına mühür basmaz.

        Tabii düşük olasılıkla tersi de mümkün. Sırf iktidara çok kızdığı için muhalefete oy verecek olanların gidip referandum sandığına da "hayır" oyu vermesi ihtimali de var. Cezalandırılan kim olur bu olasılıkta? AK Parti’nin ve MHP’nin erkekleri mi? Elbette hayır.

        Unutulmasın, Türkiye’deki mevcut fay hatlarının telif hakkını almış siyaset esnafı başörtüsü meselesiyle ilgili travmatik tarih devam etsin, bu yara kapanmasın ve sarılmasın ister. Öte yandan şu da bir gerçek ki, muhalefetin bu fay hattını sönümlendirici, onarıcı tavrı kendisine oluk oluk oy kazandırmaz; ama olumsuz hafızayı canlandıracak tavırları iktidara kaybettiği eski AK Partilileri toplama imkanı verir.

        REKLAM

        Diğer Yazılar