Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Benim için iki önemli müzisyeni, Leonard Cohen ile Rufus Wainwright'i bir araya getiren şey "Hallelujah"tır.

        Cohen'in "Hallelujah" öyle bir şarkıdır ki; orijinali bir yana hemen her cover'ında daha çok seversin. Herkesin başka bir Hallelujah cover'ı vardır; çoğu kimse Jeff Buckley'in söylediğini sever. Benim favorimse her daim Rufus Wainwright'Tır; belki de Alexandra Burke!

        Birkaç sene önce Türkiye'ye de gelen; Aya İrini'de parmak arası terliklerle piyanosunun başına geçip muhteşem bir konser veren, "bol ışıklı" Boğaz Köprüsü'nü "çok gay" bulduğunu söyleyerek de uzun süre konuşulan Rufus'la, Cohen'in isimlerini bir araya getiren bir başlık gördüm önceki gece: Leonard Cohen'in kızı Rufus Wainwright'ın çocuğunu doğurdu.

        Şaşırdım; Rufus eşcinsel değil miydi?

        Haberin tamamı olayı aydınlattı: "Rufus Wainwright ile hayat arkadaşı Jorn Weisbrodt baba oldular; kızlarının annesi ise ünlü müzisyen Leonard Cohen'in kızı Lorca Cohen. 2 Şubat'ta, Los Angeles'ta dünyaya gelen kızları Viva Katherine Wainwright Cohen'in sağlık durumu çok iyi."

        Haberin devamında anne, baba ve 'vekil baba'nın durumu kutlamak için 'elektronik sigara' içtikleri belirtiliyor; Rufus'un anne, baba ve kız kardeşinin de müzisyen olduğu vurgulanıp Leonard Cohen'in müzisyen genleri de eklenince Viva Katherine'in farklı bir çocuk olacağı yolundaki yorumlar yapılıyordu.

        Sanırım "çekirdek aile" yapısı, biz kabul edelim etmeyelim bir yerlerde bir şekilde değişiyor. Sevdiğimiz adamları artık sadece şarkıları değil ilginç ailesel bağları da bir araya getiriyor. Hallelujah!

        'Cirque du Soleil dedikleri bu muymuş?' diyenlere...

        Herkesin ağzında "Cirque du Soleil de bu muymuş yahu! Düpe düz sirk bu!"

        Haksız da değil eleştirenler; bir kere "herhangi bir şeyi topluca izleme kültürümüz yok galiba bizim". Abdi İpekçi'de de Saltimbanco başladıktan 20 dakika sonra bile insanlar yerlerini arıyorlardı. Daha sonra da "Sinemada patlamış mısır yiyeni öldüren adamla empati kurmama" neden olacak her türlü gürültü!

        Gösterinin kendisi de bayağı bayağı bir sirkti. Çok başarılı bir sirk. Ama her biri 20'şer dakika süren gösteriler bazen fazla uzadı; tempo zaman zaman çok düştü.

        Ancak bence hayal kırıklıklarının en büyük nedeni insanların daha önce duydukları "Cirque du Soleil dünyanın en

        mükemmel gösterilerini yapıyor" gibi cümlelerin etkisiydi...

        AREF'İN SIRRINI AÇIKLAMA ÇABASI

        Cirque du Soleil'i ilk olarak, ABD'de, yaklaşık 1.5 sene kadar önce izledim ve gerçek anlamda 'Güneşi Gördüm'. O kadar etkilendim ki, ardından 'Güneş Sirki'nin nelere kadir olduğunu anlatan bir yazı yazdım (http://bit.ly/fgphQU).

        KA adlı gösteride sahne bir anda kumsala ya da bir denize dönüşüyor, iyilerle kötüler insanın kalbini yerinde küt küt attıran, hayran bırakan bir gösteriyle mücadele ediyordu... Ama bu gösteriler için milyonlarca dolar harcanarak özellikle Las Vegas'ta özel sahneler yapılıyor; gösteri mekâna uymuyor, mekân gösteri için baştan inşa ediliyor. O dönemde de Cirque du Soleil'i Türkiye'ye getirmenin çok zorlu ve maliyetli bir iş olacağından bahsetmiştim. Türkiye'ye gelen Saltimbanco da bu gösterinin daha taşınabilir, daha sirk olanı. Ama her şekilde bilet ücretinin hakkını veren bir gösteri.

        Benim takıldığım nokta ise Gülben Ergen konserlerinin ardından bile "büyüledi" ifadesini kullanmaktan çekinmediğimiz, her türlü dizinin müptelası olduğumuz, her pazar yeni bir Michael Jackson taklidinin çıktığı "Yetenek Sizsiniz"de, farklı şeyler yapan, etkileyici biri çıktığında da gecikmeden "foyasını çıkarmak için yarıştığımız" ülkede Cirque du Soleil'e burun kıvırmamız...

        Bu da tatlı yanımız!

        Diğer Yazılar