Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SENELERCE içini, dekorasyonunu, kimlerin oturduğunu, yaşanmışlıkları merak ettiğim tarihi bir yapının içindeydim geçtiğimiz akşam. Son dönemlerde uzun uzun binaların arasında dokunulmazlığını elinde tutmayı başaran bu muhteşem yapı artık İstanbulluların her daim girip çıkabilecekleri bir yer haline geldi.

        Bağdat Caddesi Göztepe ışıklarda Mayıs ayında hizmete açılan Villa Maral'dan bahsediyorum. Ünlü balık restoranı Çapari'nin ortaklarından Metin Kocabaş'ın sahibi olduğu Villa Maral yemeklerinden önce tarihi yapısı ile insanı büyülüyor.

        HER ŞEY ORJİNAL...

        Villa Maral'ın en önemli özelliği Cumhuriyet döneminin çok önemli mimarlarından Emin Halid Onat tarafından yapılmış olması. Kendisi aynı zamanda Anıtkabir'in de mimarı. Bu nedenle bina yıllarca yıkılmayarak dimdik ayakta durmuş ve tarihi eser olmuş.

        Villa'nın yapımına 1939 yılında başlanmış ve 2 yıl içerisinde tamamlanmış. Mühendis Hazık Ziyal ve ailesi için inşaa edilen yapı 7 dönüm arazi içerisine kurulu. Dışarıdan bakıldığında merak edilmeyecek gibi değil yani büyüklüğü. Kavala Köşkü olarak bilinen Ziyal'ın küçük kızı Maral'ın adı verilmiş villaya. Merak edip sordum ; Maral Moğolca dişi geyik demekmiş... İstanbulluların yakından tanıdığı isim Metin Kocabaş ile Çapari zamanından tanışıklığım var. İşinin ehli insanlardan biridir. İş aşkı ile ayakta duran bir insan. O gün de Amerika seyehatinden yeni dönmüş, koşa koşa eve gideceğine Villa Maral'a gelmiş , herkesle sohbet eder bir durumdaydı...

        Yemek öncesi yıllardır merak ettiğim binayı gezdirdi bize. Herşey Orijinal diyor. Üst kata çıkan merdivenlerin karşısında o dönemden kalan büyük bir tablo bile asılı duruyor. 2 katlı villanın odaları özel yemek salonları olarak değerlendirilmiş. Salonların özel isimleri var. Mesela yapının mimarı Emin Halid Onat salonu, Bedri Rahmi Eyüboğlu salonu, Fikret Mualla salonu gibi...

        SAYFİYE YERİ GİBİ...

        Gezerken insan ister istemez hayal gücünü de çalıştırıyor, yaşanmışlıkları düşünüyor. Kimler geldi geçti, ne sevinçler üzüntüler paylaşıldı buralarda, kur kur dur yani... İhtişamlı bir hayat yaşadıkları kesin, şehrin göbeğinde bir sayfiye yeri gibi...

        Hoş o dönemlerde tabii ki şimdiki yüksek binalar yoktu etrafında ama yine de kapladığı alan sebebi ile oldukça ihtişamlı bir duruşu var. Mekanın girişine asılan eski fotoğraflar da bunu kanıtlar türden zaten...

        Binanın iki bölümüne hayran kaldım; avlusuna ve L şeklindeki o geniş balkona... Biz giriş katta oturduk. Balkon'da büyük bir grup olduğu için bu sefer balkon sefası yapamadık ama bir daha gittiğimde o balkona oturup, çocukluk günlerimde önünden geçişlerimi düşünerek arkadaşlarımızla ne hikayeler yazardık buradaki ihtişam için diyerek biraz nostalji yapacağım sanırım:)

        Anlayacağınız bina muhteşem , herşeyden öte 70 yıllık mazisi olan bir yerde bulunmak ve yaşanmışlıkları düşünmek bile insana ayrı bir keyif veriyor.

        Gelelim Villa Maral'ın mönüsüne ve lezzetine . Metin Kocabaş kendilerini tam bir et lokantası olarak tanımlıyor. Yolunda yürüdüğü kişi ise Beyti'nin sahibi büyük usta Beyti Güler. Bence kesinlikle doğru yolda, örnek alınası önemli isimlerin başında kendisi...

        Etler sıcak mermer üzerinde...

        MÖNÜ doğal olarak ağırlıklı et üzerine kurulu. Başlangıç olarak nefis mezeler var. Masaya oturur oturmaz kendi imalatları olan ufak pideye benzer ekmekler ve yine kendi imalatları olan turşular sunuluyor. Bunlar da nefis bir mutfakla karşı karşıya olduğunuzun sinyallerini veriyor haliyle... Çapari'den uzun yıllardır tanıdığım restaurant müdürü sevgili Çetin'de Villa Maral ekibinin içinde. Bir yandan o anlatıyor, bir yandan biz meze meze dolaşıp tadına bakıyoruz. Mezeler dediğim gibi gerçekten çok başarılı, çerkez tavuğu yediğim en başarılı çerkez tavuklarındandı diyebilirim.

        İster set mönü ister a la carte tercih edin , etin onlarca çeşidi ile karşı karşıyasınız... Metin Kocabaş kuşaktan kuşağa geçen kasaplık mesleğinden geliyor olduğu için bu işi haliyle gayet iyi biliyor. Et pişirme tekniklerini de farklılaştırmalar. Tabii ki etin cinsi, dinlendirilmesi gibi birçok özelliğinin yanısıra pişirme de bir hayli önem taşıyor. Kömür ızgarasında pişirilmiyor etler. Sıcak bir taşın üzerine yerleştirilen etler o şekilde ızgaraya konuluyor. Zaten etler de sıcak mermer üzerinde servis ediliyor.

        Tadına baktıklarımızı anlatsam sabaha kadar yazarım herhalde, ama iyisi mi siz kalkın gidin, deneyin, o zaman ne demek istediğimi tam olarak anlayacaksınız. Bu arada fiyatlar oldukça uygun. Pazar sabahları da harika bir kahvaltı mönüsü var, aklınızda bulunsun... Benim aklımda da! Tel: 0 (216) 363 02 03

        Diğer Yazılar