Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİR sanatçının ilk sergisini görebilmek, benim için her zaman heyecan verici bir deneyimdir. İlk, bir başlangıcı niteler ve kat edilecek yola dair varsayımlar yürütmeye açık bir alan bırakır. Daha saftır ilk sergiler. Pazarın henüz şekillendirmediği, salt paylaşımların ön planda tutularak sunulduğu özel sergilerdir onlar çoğu zaman. İşte bugün açılışı gerçekleştirilecek bir “ilk”e de Çağla Cabaoğlu Gallery ev sahipliği yapıyor. Mehmet Sinan Kuran, 9 Şubat’a kadar “Kara Kutu” başlıklı solosuyla karşımızda.

        NAİF BİR DÜNYA

        Kuran, yaklaşık kırk sene resimlerini sadece kendisi için yapmış, bulduğu her fırsatta küçük notlar alırcasına sürekli çizmiş, zamanla da boyamayı keşfetmiş. Renklerse onu giderek büyülemiş, bulduğu her malzemeye resim yapar olmuş. Üretimlerini ise maalesef hiç biriktirmemiş, dağılıp gitmişler. Mehmet Kuran, çok sonraları ticaret hayatını bir kenara bırakarak sevdiği şeye, yani resme odaklanmış. Derken aniden bir sergi açma fikri doğmuş. Açılış öncesi işlerini görme fırsatı bulduğum Kuran anlatıyor: “Boş kâğıdı önüme aldığımda ne çizeceğime dair hiçbir fikrim olmaz ve ben de merakla beklerim. Sonra kalem aniden bir damla çizer, o damla nezle olmuş bir buluttan mı yoksa bir arının burnundan mı akmış bilinmez. Sonra, olaylar yavaş yavaş aşk, neşe ve samimiyetle birbirlerine bağlanırlar. Ve çizilen hiçbir çizgi silinmez, silinemez de zaten.”

        Kuran’ın “Kara Kutu”sunda sergilenen çalışmaları, kimi zaman otoportresinin de eşlik ettiği fantastik figürler, imgeler, semboller ve sözcüklerle bezeli. Bu Kara Kutu’nun insanları, fantastik bir dünyada, belki de sanatçının ütopyasında tasasızca geziniyorlar. Figürler su altında rahatça nefes alıyor, bazen öldükten sonra da âşık olabiliyorlar. Yorulurlarsa bir uçak kanadında dinleniyor, acıkırlarsa tuhaf yaratıklarla besleniyorlar.

        “Kendime ait bir dünyam var. Tabii ki bir manifestom da. Olayları algılayış şeklim çok farklı. Herkesin gördüğü gibi göremiyorum. Daha çocuksu, daha yalın bir bakış açısı benimki” diyor Mehmet Kuran. Sanatçının zengin hayal gücü, üretimleri üzerinden gerçeküstü hikâye okumaları yaptırıyor ve her seferinde başka maceralara gebe imge istifleriyle karşılaşıyoruz. Yaşamın tüm çıplaklığı Kuran’ın rengârenk çalışmalarında hayat bulurken, izleyiciye de bu fantastik dünyayı keşfe çıkmak kalıyor. Onun tariflediği şekliyle burası “güzel bir dünya”... Gidelim, görelim!

        Diğer Yazılar